sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA KEHF SURESİ 16. VE 20. AYET-İ KERİMELER

TABERİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA KEHF SURESİ 16. VE 20. AYET-İ KERİMELER
Ekim 16, 2025 09:56
A+
A-

16- Sonra içlerinden biri diğerlerine şöyle dedi: “Madem ki kavminizden ve Allah’tan başka taptıkları şeylerden uzaklaştınız, o halde mağaraya sığının. Rabbiniz rahmctiylc size genişlik versin ve işinizi rast getirip kolaylaşırsın”.

Tağutun baskılarına boyun eğmeyen o gençlerden bir kısmı diğerlerine: “Madem ki siz o kâfirlerden ve Allah’ı bırakıp ta taptıkları şeylerden uzaklaştınız, o halele sizler mağaraya sığının ki rabbiniz size lütfundan bir genişlik versin ve işlerinizde size kolaylık sağlasın” dediler. Bunun üzerine gençler mağaraya gittiler. Böylece kavimleri onların izlerini kaybetti. Ne kadar aradıysalar da onları yakalayamadılar.

Rivayete göre o gençlerin, içine- girdikleri mağara tesbit edilmiş, genlerin içeride oldukları anlaşılmış bu sebeple içeride kalıp ölsünler diye mağaranın ağrı duvaia Kapatılmıştır. Fak’it sonuç itibariyle onlar düşman tarafından ele geçirilememiştir.

Resulullah (s.a.v.)da Mekke’den Medine’ye hicret ederken, Sevr mağarasına girdiğinde /.ilah teala onu korumuş, müşrikler mağaranın önüne kadar geldikleri halde içeriye girip bakmamışlar böylece bu olay ashab-ı Kehfın hadisesini insanlığa bir kere dana hatırlatmıştır. [1][26]

 

17-    Ey    Muhammcd,    baksaydın,    güneş    doğduğu   zaman mağaralarından sağa doğru kaydığını, battığı zaman da onları soldan makaslayıp geçtiğini görürdün. Onlar, mağaranın geniş bir yerinde bulunuyorlardı. İşte bu, Allah’ın, (Varlık ve kudretini gösteren) delülerindcndir. Allah’ın, (Doğru yola gideceğim bildiği için) hidayete erdirdiği kimse doğru yoldadır. Allah’ın, (Sapacağını bildiği için) saptırdığı kimse için de, kendisine doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.

Ashab-ı Kehf mağarada uyuyarak geçirdikleri zamanda herhangi bir değişikliğe uğramamışlardır. Zira güneş ışınlan tam üzerlerine düşüp onlan yakmıyor çok uzaklarına düşerek te rutubetten çürümelerine sebep olmuyordu. Allah teala onların, bozulmadan, çürümeden kalabilmelerini sağlayacak bir ortam hazırlamıştı.

Abdullah b. Abbas diyor ki: “Şayet güneş tam üzerlerine düşmüş olsaydı onlan yakmış olacaktı. Onlar mağarada sağa sola da çevirilmemiş olsaydılar çürümüş olacaklardı”.

îbn-i Kesir diyor ki: “Allah teala, ashab-ı Kehfın bulunduğu mağarayı bize bildirmemiştir. Zira bunu bilmenin bizim için hiçbir dînî faydası yoktur. Fakat bazı müfessirler kendilerini zorlayarak bu hususta çeşitli görüşler zikretmişlerdir”.

Bazıları buranın, “îlat” şehrine yakın bir yer olduğunu söylemiş, İbn-i îshak ise buranın, “Ninova” şehrinde bulunduğunu söylemiştir. Bazıları buranın, Rum diyarında olduğunu, bazıları da Belka civarında bulunduğunu söylemişlerdir. [2][27]

 

18- Sen onları mağarada görseydin uyanık sanırdın. Halbuki onlar uykudaydı. Biz onları sağa sola çeviriyorduk. Köpekleri de ön ayaklarını mağaranın girişine doğru uzatmış yatıyordu. Eğer onları görseydin arkana bakmadan kaçardın, için korkuyla dolardı.

Allah teala bu âyet-i Kerimede, ashab-ı Kehfı heybetli kıldığını, onlara bakan kimsenin korkarak kaçacağını beyan ediyor. Allah tealarun onlan bu hale koyması, herhangi bir dış müdahaleyi onlardan bertaraf etmek içindi. Hatta, köpeklerinin de âdeta bir bekçi gibi mağaranın girişinde ayaklarını uzatarak yatması onlar için bir emniyetti,

Cenab-ı Hakkın birçok hikmetleri vardır. Bunların hepsine akıl erdirmek mümkün değildir. Bizler bu hikmetlerden ancak bize bildirilenleri anlayabiliriz. Ashab-ı Kehfi o şekilde yaşatması da onun bildiği hikmetlerdendir. Bu olayın gerçek mahiyet ve sebebini de ancak o bilir. [3][28]

 

19-20- Mağarada ne kadar zaman kaldıklarını birbirlerine sormaları (İlahi kudretin sırrına ermeleri) için biz onları uyuttuğumuz gibi uyandırdık. İçlerinden biri “Ne kadar zaman kaldınız?” dedi. Onlar da: “Bir gün veya günün bir bölümü kadar bir zaman kaldık” dediler. (Bunu bilemeyince) aralarında şöyle konuştular: “Ne kadar kaldığınızı rabbiniz daha iyi bilir. Şu gümüş parayla birinizi şehre gönderin. Yiyeceklerin hangisi daha iyi ve teiniz baksın, ondan size rızık getirsin. Fakat nâzik davransın, sakın sizi kimseye sezdirmesin. Eğer onlar sizi ellerine geçirecek olurlarsa ya taşa tutup öldürürler veya kendi dinlerine döndürürler ki o zaman siz, ebediyyen kurtuluşa eremezsiniz”.

Allah teala bu âyet-i Kerimede, ashab-‘ı Kehfı yıllarca mağarada uyuttuktan sonra tekrar uyandırdığını, böylece kuvvet ve kudretinin büyüklüğünü, ashab-ı Kehf ve onlardan sonra gelen imanlı insanlara gösterdiğini beyan etmektedir.

Ashab-ı Kehf, mağarada üç yüz dokuz yıl kaldıklarını tahmin ede­memişler, bir gün .veya bir günün bir bölümü kadar kalmış olabilecekleri kanaatine varmışlardır. Bu da yüce mevlanm, kendilerine olan büyük lütfunu ve onlar üzerinde göstermiş olduğu yüce kudretini ifade etmektedir.

Ashab-ı Kehf bu kadar yıl uyuduktan sonra uyandıklarında içlerinden birini şehre yiyecek almak için göndermişler ancak, yiyeceklerin maddeten ve manen temiz bir yiyecek olması şartını unutmamışlar ve gönderdikleri kişiye bu hususu hatırlatmışlardır.

Buradan anlaşılmaktadır ki, en zor şartlarda dahi Müslüman yiyeceğine dikkat etmelidir.

Ashab-ı Kehf, yiyecek almak için çarşıya gönderdikleri arkadaşlarına, nâzik davranmasını, dikkatleri üzerine çekmemesini tavsiye ediyorlar. Zira aksi takdirde yerlerinin bilinip kendilerinin zarar göreceklerinden korkmaktadırlar. Buradan da anlaşılmaktadır ki, Müslüman ihtiyatlı olmalı, tedbiri elden bırakmamalıdır. Aksi takdirde ashab-ı Kehfin de kuşkulandıkları gibi kâfirler Müslümanları yakalar ve onları da kendileri gibi kâfir yapmak için ellerinden gelen eziyeti yaparlar. [4][29]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.