İNSANIN YOLCULUĞU
Hamd alemleri yoktan ve aradan çekip çeviren idare eden rahman rahim din gününün sahibi Allah (CC) a, salat ve selam alemlere rahmet olarak gönderilen, ebedi liderimiz kendisine uyulmadığı müddetçe kurtuluşun mümkün olmadığı son peygamber Hazreti Muhammed (sav)’e onun ashabına, ev halkına ve onun yolundan giden bütün müminlerin üzerine olsun.
Insanları gözlemlediğimizde bir kadın ya da bir erkeğin günlük yaşantısında ne gibi şeylerle meşgul olduklarını görebiliyor ve her ne kadar kişiden kişiye değişse de bu meşguliyetleri az çok tespit edebiliyoruz. Her insana yüklenen görev ve sorumluluklar vardır. Baba için, anne için, evlat için, işçi, işveren, patron, çiftçi, doktor, öğretmen mühendis için vesaire hepsinin yüklenmiş olduğu sorumluluklar farklı olduğu için her birinin ayrı ayrı koşturmacaları vardır. Ancak hepsinin ortak olarak buluştukları nokta, birer yolcu olmaları. Evet, insanlar sürekli seyahat halinde değiller. Sürekli bir yerden başka bir yere gitmiyorlar. Ancak zaman bakımından değerlendirdiğimizde hepsinin belirli bir süreliğine, kendilerine bahşedilen bu dünya hayatını bir gün tamamlayarak ahirete göç edeceklerini biliyoruz. Bu nedenle insan daima yolculuk halindedir. Bu yolculukta da son durak ahirettir. Dolayısıyla insan ya ebedi azap ya da ebedi mükafat yolcusudur. Çünkü bu yolculuk sonunda kişinin kendisine verilen seyahat müddeti boyunca yapmış olduklarından ya da yapmadıklarından dolayı çetin bir mahkemeye girerek hesap verecektir. Hem de öyle bir hesap ki bütün azaları şahitlik ederek zerre bir durum dahi atlanmadan hakimlerin, hüküm koyucuların en adili tarafından hesaba çekilecektir.
Allah (cc) buyuruyor ki. “Sonra alınan o canlar, gerçek sahipleri olan Allah’ın huzuruna getirilirler. İyi bilin ki bütün hüküm ve tasarruf yetkisi yalnız O’na aittir ve o hiç geciktirmeden en çabuk bir şekilde hesap görendir.” (En’am suresi, 62)
Yine Allah(cc) “Her nefis ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı ancak kıyamet günü tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o gerçekten o kurtuluşa ermiştir. Iyi bilin ki bu dünya hayatı aldatıcı bir faydadan başka bir şey değildir. (Ali imran suresi,185.ayet) buyurmaktadır.
Bizleri ilgilendiren de insanın şuurlu bir yolcu olması gerektiğidir. Şöyle ki, yolda bir kişiye rastladık ve hali tavrı dikkatimizi çekti. Ne yaparız onunla iletişim kurmaya çalışırız. Bu kişi eğer nereden gelip nereye gideceğini bilmiyorsa ve yanında da herhangi bir eşya valiz çanta vesaire yoksa o kişinin aklından şüphe ederiz. Çünkü bu kişi o anda ne yaptığını ya da ne yapacağını bilmemektedir. Işte insan da nereden geldiğini ne yaptığını ve nereye gideceğinin şuurunda değilse yolunu kaybetmiş ve rüzgarın önünde savruluyor demektir. Bu nedenle kişinin daima yolcu olduğunu ve bu yolda yolculuk esnasında yapması gerekenler olduğunun bilincinde olması gerekir. Resulullah (sav) bir hadisinde “dünyada bir garip gibi yabancı gibi hatta bir yolcu gibi ol kendini kabir halkından biri gibi kabul et “ (Tirmizi,zühd 25) buyurmaktadır. Bu dünyada şuurlu olabilmenin anahtarı bir gün ahirete intikal edeceğini ve şu an ahiret yolcusu olduğunu bilmek ve bu nedenle de bu yolculuk süresince azığını sağlam yapmak. Önemli olan yolcu olduğunu bilerek yaşamak. Peki bu nasıl olacak? Yani yolcu gibi yaşamak bir insan düşünelim, ailesinden, yurdundan, bütün sevdiklerinden uzakta çalışmak zorunda kalmış ve farklı bir memlekette yaşıyor. Onlardan uzak hep bir yanı mahsun ve gariptir. Aklı fikri hep sevdiklerinde olan bir insanı ne yaparsanız yapın, ailesinden uzakta kaldığı yeri sevdirip benimsetemezsiniz, kendisini o yere ait hissetmez ve oraya gönül bağlayamaz. Çünkü mecburiyetten gitmiştir ve bir gün onlara kavuşacağı düşüncesiyle gece gündüz demeden canla başla çalışıp dönmeyi hayal eder. Hata yapmamaya çalışır, birikim yapar çünkü sorumlulukları vardır. Gittiğinde onu bekleyen çocukları eşi dostu ondan bir şeyler beklemektedir. Onların gönüllerini yıkmak istemez. Dolayısıyla bu düşüncelerle var gücüyle çalışır, nerede olduğunun bir önemi yoktur. Sadece gideceği yere odaklanmıştır işte insanın asıl yurdu da ayettir, dönüşü rabbine olacaktır. Allah (cc) buyuruyor ki “O Allah sizi geceleyin ölü gibi uyutuyor gündüz leyin ne yaptığınızı biliyor. Sonra sizi belirlenmiş ecelin tamamlanması için sabah vaktinde uyandırarak yeniden diriltiyor. En sonunda dönüşünüz O’na olacak. O da size yaptıklarınızı bir bir haber verecektir. (Enam suresi,60). Asıl yurdunun ahiret yurdu olduğunu bilen, anlayan kalben idrak eden bir insan bu dünyada yolcu gibi olur. Ne zaman varacağını bilmez fakat bir gün varacağından şüphe etmez. O halde bize düşen bu dünyada kendimizi yurdundan ayrılmış bir yolcu gibi garip sayarak asıl yurdumuz olan ahreti düşünmek, ölüm bizi yakalamadan, Allah’a, onun hükümlerine tam bir teslimiyetle teslim olmak. Bu teslimiyetle birlikte bize tanınan yolculuk süresini iyi değerlendirerek aazığımızı sağlam hazırlamak, Allah’ın huzuruna boş çıkmamak. Rabbim bütün müminlere yolcu gibi yaşamayı nasip etsin inşallah.