BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
BİR TOPLUMU DEĞİŞTİREN GÜÇ
Hamd, her türlü nimeti veren, insanı yokluktan varlığa çıkaran, onu iman ve hidayet nimetiyle şereflendiren Âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.
O’na sonsuz şükürler olsun ki, bizleri karanlıklardan nura çıkaran, kalpleri imana ısıtan, merhametle yoğrulmuş bir dinin mensubu kıldı.
Salât ve selâm, âlemlere rahmet olarak gönderilen, güzel ahlâkın simgesi, insanlığın en yüce örneği Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.v.) olsun; pak âline, seçkin ashabına ve kıyamete kadar onların izinden giden bütün müminlerin üzerine olsun.
⸻
Peygamber Efendimizin Getirdiği Ahlâk İnkılâbı
Bazı güzel hasletler vardır ki, herkes onları kendi hayatında görmek ister: sabır, kanaat, cömertlik, tevazu, fedakârlık, cesaret… Çünkü bu özellikler insanı insan yapan değerlerdir. Bu hasletlerin en güzel örneği, “güzel ahlâk” adı altında Peygamber Efendimiz’de (s.a.v.) toplanmıştır.
Rabbimiz, O’nun ahlâkını överek şöyle buyurur:
“Şüphesiz senin için tükenmez bir mükâfat vardır. Ve sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin.”
(Kalem, 68/4)
Hz. Âişe validemiz de “O’nun ahlâkı Kur’an’dı” diyerek O’nun şahsiyetini özetlemiştir.
⸻
Cahiliye’nin Karanlığından Nurun Doğuşu
Efendimiz (s.a.v.) öyle bir toplumun içine gönderildi ki; şefkat, merhamet ve adalet yok olmuştu. Kadın hor görülüyor, köle insan yerine konmuyor, güçsüzler eziliyor, kız çocukları diri diri toprağa gömülüyordu. Kur’an bu tabloyu şöyle tasvir eder:
“Onlardan birine kız çocuğu müjdelendiğinde, öfkeden yüzü kapkara kesilir…”
(Nahl, 16/58)
İşte böyle bir toplumda Resûlullah:
“Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” buyurarak yeni bir çağ başlattı. Zulmün yerine adaleti, vahşetin yerine merhameti, dağınıklığın yerine ümmet olmayı yerleştirdi.
⸻
Sahabe Neslinin Dönüşümü
Efendimizin eğittiği sahabe nesli, bu ahlâkı hayatlarının merkezine koydu. Daha ilk asırda İslâm dünyanın dört bir yanına yayıldı. Çünkü onlar sadece sözleriyle değil, yaşayışlarıyla örnekti. Gittikleri her yerde mazlumun yanında oldular, zayıfı korudular, kadınlara ve çocuklara değer verdiler. Böylece insanlığa medeniyetin öncüsü olmanın fazilet ve ahlâkî yönünü gösterdiler.
⸻
Bugüne Baktığımızda
Aradan asırlar geçti. Bugün insanlık yine benzer çıkmazlarla boğuşuyor. Teknoloji ilerledi ama merhamet geri kaldı. Şehirler büyüdü ama kalpler küçüldü. Cahiliye döneminde kız çocukları toprağa gömülüyordu, bugün ise farklı isimlerle değerleri yok sayılıyor, insanca yaşam hakları ellerinden alınıyor. Gün be gün bencillikler, savaşlar, sömürüler artıyor; merhamet azalıyor.
Müslümanlar olarak bize düşen, Efendimizin getirdiği o ahlâk inkılâbını kendi çağımıza taşımaktır. Çünkü dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu şey, teknoloji değil; adalet, şefkat ve merhamettir.
Sonuç: Ahlâkla Yeniden Dirilmek
Bir toplumu gerçekten değiştiren, kanunlar ya da imkânlar değil; o toplumun ahlâkıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), vahyin terbiyesinde öyle bir ahlâk inkılâbı meydana getirdi ki, çölde yaşayan dağınık bir topluluk, kısa sürede dünyaya adalet ve merhamet dağıtan bir ümmete dönüştü. Onları yücelten, bilgi veya güç değil; kalplerine işleyen iman ve güzel ahlâktı.
Bugün biz de aynı dirilişe muhtacız. Dünyayı değiştirmek istiyorsak önce kendi kalplerimizi, kendi evlerimizi, kendi çevremizi güzelleştirmeliyiz. Yalanın yerine doğruluğu, bencilliğin yerine paylaşmayı, öfkenin yerine merhameti koyduğumuzda; işte o zaman Peygamber’in mirasını yaşatmış oluruz.
Unutmayalım ki, Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır.”
O halde her birimiz, kalbinde taşıdığı imanla, dilinde doğrulukla, davranışlarında nezaketle yeniden o nuru yaşatmaya çalışalım. Çünkü bir insan değişirse, bir ev değişir; bir ev değişirse, bir toplum değişir. Ve işte o zaman, yeniden “ahlâkla dirilen” bir ümmet oluruz.
Rabbimiz bizi, Habîbi’nin ahlâkıyla ahlâklanmayı nasip eylesin.