sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

VEHBE ZUHAYLİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 127. VE 129. AYET-İ KERİMELER

VEHBE ZUHAYLİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 127. VE 129. AYET-İ KERİMELER
Kasım 23, 2025 09:57
6
A+
A-

Firavun Ve Adamlarının Musata Ve Kavmine Zulme Yönelmesi

 

127- Firavun kavminden olan ileri ge­lenler şöyle dedi: “Musa ve kavmini yer­yüzünde fesatçılık etsinler, seni ve ilâh­larını terketsinler diye mi bırakacak­sın?”. O da: Oğullarını öldürün, yalnız kadınlarını diri bırakın. Şüphesiz biz onların üzerinde kahdericileriz” dedi.

128- Musa kavmine: “Allah’tan yardım dileyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona mirasçı kılar. Sonuç ise sakınanla­rındır” dedi.

129- “Sen bize gelmezden önce de, gel­dikten sonra da eziyete duçar edildik” dediler. (Musa) şöyle dedi: Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizi yeryüzünde halifeler yapacak da, sizin neler işleyeceğinize bakacaktır.”

 

Açıklaması

 

Bu bölüm, Musa (a.s.)’ın Firavunla olan kıssasının yedinci bölümüdür. Burada Cenab-ı Hak, sihirbazların Musa (a.s.)’a iman edip büyük bir halk top­luluğu önünde onun safına katılmalarından sonra Firavun ve kavminin ileri gelenlerinin Musa (a.s.)’a ve ona tabi olanlara karşı içlerinde gizledikleri eza ve düşmanlığı haber veriyor.

Mana şöyle olur: Firavun kavminin ileri gelenleri, Firavun’a şöyle dediler: Musa ve kavmini, senin halkını ifsad etsinler, dinlerine yahut kendi idareleri­ne soksunlar, senin dışında bir Rabbe ibadete çağırsınlar, seni ilâhlarınla bir­likte bıraksınlar, sana ve o putlara tapmasınlar diye mi serbest bırakacaksın?!

Eski Mısır’da, Mısırlıların birçok ilahlara taptıkları bilinmektedir. Onların biri de güneş ilâhıydı ve ona “Ra” derlerdi. Onlara göre Firavun da o güneşin oğluydu.

Hasan el-Basrî şöye demiştir: Firavun putlara tapıyordu. Böylece o hem tapan, hem de tapılandı. Teymî ise şöyle demiştir: Firavun, boynuna taktığı bir şeye tapıyordu. Firavun, kavminin ileri gelenlerine şu cevabı verdi: Daha önce de yaptığımız gibi, İsrailoğullarının doğan erkek çocuklarını öldürtür, kadınla­rını hayatta bırakırız. Böylece çoğalamazlar ve yok olur giderler. Biz onlardan üstünüz. Bize eziyet edemezler, topraklarımızda fesatlık çıkaramazlar, hükmü­müzden dışarı çıkamazlar.

Başka bir zaman da Firavun Musa (a.s.)’ı öldürmek istedi. Nitekim şu ayet-i celilede, bu ifade olunur: “Firavun dedi ki: “Bırakın beni, Musa’yı öldüre­yim. O da Rabbini çağırsın. Çünkü onun dininizi değiştirmesinden veya yeryü­züne fesat çıkartmasından korkuyorum” (Mümin, 40/26).

Firavun: “Onların doğan erkek çocuklarını öldürtürüz” dediği zaman, bu­nu duyan yahudiler korktular ve rahatsız oldular. Bunun üzerine Musa (a.s.) onları sakinleştirerek nasihat edip şöyle dedi: Sadece Allah’tan yardım isteyin. O’ndan yardım ve destek dileyin. Sabredin, üzülmeyin. Sadece Allah, musibet­lere karşı yardım eder. Sabır, müminin silahı ve ferahın anahtarıdır. Bilin ki yeryüzü Allah’ındır, O’na kullarından istediklerini vâris kılar. Bu, onlara zafer vaadidir. Yeryüzünün onların olacağını haber vermedir.

‘Yeryüzü” kelimesiyle, bildiğimiz dünya kasdolunduğu gibi, özel olarak Mısır da kasdolunur. Nitekim şu ayet de bunu ifade eder: “Ve diyecekler ki: “Bize olan va’dini yerine getiren, cennetten dilediğimiz yere konmak üzere arzı bize miras ve­ren Allah’a hamd olsun” (Zümer, 39/74). Sonra Musa (a.s.) onlara güzel ve hayırlı sonucu müjdelemiş ve şöyle demiştir: Bilin ki, iyi ve güzel akıbet, Allah’tan kor­kanlarındır. Zafer -Firavun ve kavminin sandığı gibi değil- ancak müminlerindir.

Sonra İsrailoğullarıyla Musa (a.s.) arasında bir konuşma geçti. Sanki Mu­sa (a.s.)’m nasihati onlara tesir etmemişti. Firavun ve kavminden aşırı kork­tuklarından dolayı, biz, sen gelmeden, doğmadan önce de, peygamber gönderil­dikten sonra da, eziyete maruz kaldık. Sen gelmeden önce ve geldikten sonra da, aynı zillet ve horluğu bize uyguladılar. Erkek çocuklarımızı öldürdüler. Bize işkence ve kötülük ettiler. Bugün tarih tekerrür ediyor, kötülük devam ediyor.

Musa (a.s.), Allah’ın onlara yardm edeceğini, buna ileride kavuşacaklarını, bu hususta Allah’a güvendiğini, Firavun’un helak olacağını, ondan sonra Mısır topraklarına halef olacaklarını söyleyerek cevap verdi: Allah’ın fazlından umu­yorum ki O, arzusunu gerçekleştirecek, sizin düşmanınız Firavun ve kavmini helak edecek, onlardan sonra sizi yeryüzüne halife kılacak, sizin iyi ve kötü amelinize, nimete şükredip etmediğinize bakacak, durumunuza göre sizi mükâ­fatlandıracak, amelleriniz hayır ise karşılığı hayır, şer ise karşılığı şer olacak.

Bu, onları ceza gidip nimet geldiği zaman, buna şükretmeye, bir teşviktir.

Musa (a.s.), “kesinlikle” demedi de, “umuyorum” dedi. Bununla, işleri Al­lah’ın istemesine havale etti. Onlara çalışmayı terketmemelerini hatırlatmak istedi. Sibeveyh der ki: Arapça’da “Asâ” kelimesi, bir umut ve korku ifade eder.. Zeccâc ise, Allah’a nisbet olunan bir umudun vuku bulması vaciptir, der. [1][59]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.