TABERİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA ENBİYA SURESİ 1. VE 5. AYET-İ KERİMELER
ENBİYA SURESİ
Enbiya Suresi yüz on iki âyettir ve Mekke’de nazil olmuştur.
Bu Sure-i Celile, insanların hesaba çekilme zamanının yaklaştığını beyan ederek başlıyor. Fakat bundan gafil olan insanların, gönderilen uyanci âyetleri alaya aldıklarını, Peygamber (s.a.v.)in de kendileri gibi bir beşer oluşu sebebiyle, peygamber olduğunu söylemesini garip karşılayarak: “Bu, sizin gibi bir beşerden başka bir şey midir?” diyerek fısıldaştıklannı beyan ediyor.
Resulullah (s.a.v.) bu zalimlere: “Benim rabbim gökte ve yerde konuşulan her sözü bilir.” diyor. Kâfirler ise: “Muhammedin söyledikleri saçma rüyalardır. Onları kendisi uydurmuştur. O bir şairdir. Eğer böyle değilse geçmiş kavimlere gönderildiği gibi o da bir mucize getirsin.” diyorlar.
Allah Teala, kâfirlerin bu taleplerine karşı buyuruyor ki: “Kendiierinden önce helak ettiğimiz ülkeler iman etmemişlerdi. Şimdi bunlar mı iman edecekler? Biz, senden önce kendilerine vahyettiğimiz erkekleri Peygamber olarak gönderdik. Biz, Peygamberleri, yemek yemeyen cesetler kılmadık. Onlar, dünyada ebedî değillerdi. Biz, Peygamberlere olan vaadimizi yerine getirdik. Haddi aşanları ise helak ettik. Biz, size, sizi; şereflendi ren yüce bir kitap indirdik. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?11 (Ayet: 6-10)
Sure-i Celilede bundan sonra halkı zalim olan nice ülkelerin helak edildiği, yerlerine de başka kavimlerin getirildiği, azaba yakalanan o kavimlerin helak olduklan, başjanna gelen azap ile biçilmiş ekine döndürüldükleri ve ocaklarının söndürüldüğü beyan ediliyor.
Daha sonra, göklerin, yerin vearalanndakilerin bir oyun olsun diye yaratılmadığı, hakkın bâtıla çarpılarak bâtılın beyninin parçalandığı, göklerde ve yerde olan herşeyin Allah’ın olduğu, hcrşeyin gece gündüz Allah’ı teşbih ettiği ifade Duyuruluyor.
Bundan sonra dinin temeli olan Tevhid inancına dikkat çekilerek yerde ve gökte Allah’tan başka ilahlar olsaydı, göklerin ve yerin fesada uğrayacağı beyan ediliyor. Allah teala’ya, yaptıklarının sorulamayacağı, yaratıkların ise yaptıkları işlerden sorumlu oldukları açıklanıyor.
Gönderilen bütün peygamberlere: “Allah’atn başka ilah olmadığının ve ancak ona ibadet edilmesi gerektiğinin vahyedildği ifade ediliyor.
Kâfirlerin, Peygamber (s.a.v.)i aîaya aldıkları, insanın aceleci bir tabiatta yaratıldığı, kâfirlerin, vaad edilen azabı istedikleri, onlann bu azaba uğrayacakları ve kimseden yardım göremeyecekleri, kıyamet ansızın gelince onu kimsenin geri çeviremeyeceği beyan ediliyor.
Sure-i Celilede devamla, daha önce geçmiş Peygamberlerin de alaya alındıkları, rahman olan Allah’ın azabından, mücrimleri kimenin kurtaramayacağı, kullara Allah’tan başka hiçbir kimsenin de yardım edemeyeceği açıklanıyor.
Sure-i Celilede bundan sonra, insanların vahiyle uyarıldığı, kıyamet günü adalet terazilerinin kurulacağı beyan ediliyor ve Hz. Musa’ya, Harun’a Tevrat’ın verildiği ifade ediliyor.
Bundan sonra Hz. İbrahim’in kıssası yer alıyor. Hz. İbrahim’e hakkı bulma kabiliyetinin verildiği açıklanıyor ve hakkı buluşu Özetle şöyle ifade ediliyor; “İbrahim, babasına, heykellere niçin taptıklarını soruyor. Babası da atalarının onlara tapıyor bulduğunu söylüyor. Hz. İbrahim babasının ve kavminin inatçılığı karşsında onların putlarına tuzak kuracağım söylüyor. Nihayet putları parçalayarak büyük putu bırakıyor. Müşrikler putlarının kırılmasına kızıyorlar ve Hz. İbrahim’e putları kimin kırdığını soruyorlar. Hz. İbrahim de o putları büyük putun kırmış olabileceğini söylüyor. Müşrikler, bu işi büyük putun yapmış olamayacağını, onlann aslında konuşamadıklarını söylemeleri üzerine Hz. İbrahim o müşrikleri ayıplıyor ve böyle âciz şeylere nasıl tapabildi ki erini soruyor. Müşrikler bunun üzerine Hz. İbrahim’i ateşe atıyorlar. Fakat ateş, Allah’ın emri ile Hz. İbrahim’i yakmıyor. Böylece o müşriklerin tuzakları boşa çıkıyor.
Bundan sonra Hz. İbrahim’in ve Lut aleyhisselamın, mübarek kılınan yere ulaştırıldıkları, Hz. İbrahim’e İshak ve Yakub’un verildiği ve onlann, önderler kılındığı beyan ediliyor ve devamla, Lut aleyhisselamın, halkının iğrenç işler yaptığı ülkeden çıkarıldığı ve salih bir Peygamebr olan Lut’un Allah’ın rahmetine garkedildiği beyan ediliyor.
Bundan sonra yine Enbiya’nm kıssasına ayn ayrı ve özet olarak devam ediliyor. Nuh aleyhisselamın duasının Allah tarafındana kabul edilerek kendisinin ve ailesinin kurtarıldığı, kavminin diğer insanlarının ise suda boğulduğu hatırlatılıyor.
Daha sonra Davud ve Süleyman Peygamberlerin kıssaları beyan ediliyor. Süleyman (a.s.)’a hüküm ve hikmet verildiği, rüzgârın ona boyun eğdirildiği şeyytanlardan bir kısmının da onun emrine verildiği beyan ediliyor.
Dağların ve kuşların Davud aleyhisselam ile teşbih ettiği, ona aynca zırh yapma sanatının da Öğretildiği açıklanıyor.
Eyyub aleyhisselam ve onun yakalandığı hastalık anlatılıyor, onun duasının kabul edilerek hastalığının iyileştiği, İsmail, İdris ve Zülkifl’in sabreden sa-lih kullar oldukları ve Allahın rahmetine garkedildikleri beyan ediliyor.
Yunus aleyhisselamm, kızarak kavmini terkettiği, fakat sonunda yeryüzünün ona dar geldiği ifade ediliyor ve onun meşhur duası belirtiliyor. Zekeriyya aleyhisselam da rabbinden kendisine çocuk vermesini niyaz ediyor Allah Teala da onun duasını kaul ederek kendisine oğlu Yahya’yı veriyor.
Namusunu koruyan Hz. Meryem’in de hatırlanmasına dikkat çekiliyor, ona ilahi ruhun üflendiği, kendisinin de oğlu İsa’nın da âlemler için bir mucize olduğu ifade ediliyor.
Bu Sure-i Celüede, Enbiya’nın kıssalarına sayı olarak fazlaca yer verildiğinden olacak ki Sureye “Enbiya Suresi” adı veriliyor.
Ye’cüc ve Me’cüc’ün önlerine çekilen şeddin açılacağı gün, artık kıyamet alâmetlerinin iyice belirgin hale geleceği ve işte o zaman inşaların pişmanlık duymaya başlayacağı ifade ediliyor.
Kendilerine Allah’ın rahmetinin eriştiği kimselerin ise, cehennemin uğur-lutusunu duymayacakları ve hiç üzüntü çekmyecekleri açıklanıyor.
Tevrat’a da Zebur’a da: “Yeryüzüne mutlaka salih kullar vâris olur.” hükmünün konduğu, bütün bu anlatılanlarda Allah’a kulluk eden kimseler için bir tebliğ bulunduğu ifade ediliyor.
Resulullah (s.a.v.)in, âlemlere rahmet olarak gönderildiği beyan ediliyor ve ona; “İlahınız ancak tek bir ilahtır.” diye tebliğde bulunması emrediliyor: Ve Sure-i Celile, Resulullah’m: “Rabbim, benimle inkâr edenler arasında hak ile hükmet. Rabbimiz merhamet sahibidir. Uydurduğunuz putlara karşı kendisinden yardım istenendir.” niyazıyla sona eriyor.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
1- İnsanların hesaba çekilme zamanı yaklaştı. Fakat onlar hâlâ gaflettedirler, yüz çeviriyorlar. j
însanlann, dünyada işlemiş oldukları amellerden ve Allah’ın, kendilrine verdiği çeşitli nimetlerden hesaba çekilme vakitleri yaklaşmıştır. Fakat insanlar kıyamet gününde, Allah’ın kendilerine nasıl davranacağından ve onları hesaba çekme vaktinin yaklaştığından gafildirler. Bunu düşünüp hazırlık yapmaktan da yüz çevirmektedirler.
2-3- Onlara, rablcrindcn gelen her uyarıcı yeni âyeti eğlenerek ve kalbleri gaflet içinde dinlerler. Zulmedenler “Bu, sizin gibi beşerden başka bir şey midir? Gözünüz göre göre şihirc mi uyuyorsunuz?” şeklindeki fisıl-daşmalarını gizlediler.
* Allah Teala. insanlara Kur’an-ı Kerim’defı her yeni bir âyet indirip onlara öğüt verdiğinde ve onlara ihtarda bulunduğunda, insanlar indirilen o yeni âyeti, eğlence içinde ve kaîbleri gaflet içinde dinlerler. Böylece Kur’an’ın hikmetlerini düşünmezler ve Allah’ın, kendilerine gönderdiği delilleri tefekkür etmezler. Ayrıca zalim insanlar kendi aralarında fısıldaşarak şöyle derler; “Bu Muhammed de ancak sizin gibi bir beşerdir. Peygamber olarak gönderildiğini iddia ediyor. Halbuki şeklen o da sizin gibi bir insandır. Sizler, göz göre göre si-hire mi kapılmak istiyorsunuz?
Kâfirler “Sihire mi uyuyorsunuz?” derken Kur’an-ı kerimi kastediyorlar ve onu bir sihir kabul ediyorlar.
4- Muhammed “Benim rabbim, gökte ve yerde konuşulan her sözü bilir. O, çok iyi işitendir, çok iyi bilendir.” dedi.
* Bu âyet-i Kerime’nin, diğer bir kıraat şekline göre mânâsı şöyledir: “Ey Muhammed de ki: “Rabbim, gökte ve yerde konuşulan her sözü bilir.” Taberi, bu kıraat şeklinin de sahih olduğunu ve netice itibariyle her iki ifade şeklinin de aynı mânâyı ifade ettiğini zikretmektedir.
5- Hayır, onlar şöyle dediler: “Muhammed’in söyledikleri saçma sapan rüyalardır. Hayır, onları kendisi uydurmuştur. Hayır hayır o bir şairdir. Eğer böyle değilse geçmiş kavimlere gönderildiği gibi o da bize bir mucize getirsin.”
* Allah Teala bu âyet-i Kerîme’de, kâfirlerin, inkârlarında nasıl direttiklerini ve kendilerine gönderilen Kur’an-ı Kerimi sıfatlandırmakta nasıl bocaladıklarım beyan etmektedir. Onlardan bir kısmı, Kur’an’ın,~ Hz. Muhammed (s.a.v.)in gördüğü karmakarışık rüyalardan ibaret olduğunu iddia etmiş diğer bir” kısmı ise, Hz. Muhammed (s.a.v.)in, Kur’anı kendisinin uydurduğunu ileri sürmüştür. İddialarının tutarsızlığım anlayınca da, Hz. Muhammed (s.a.v.)m, kendilerine bir mucize getirmesini istemişlerdir.