BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd alemleri yoktan yaratan, yerlere ve göklere hükmeden, insanları ve cinleri kendisini tanıması ve kendisine kulluk yapması için yaratan, Rahman, Rahim ve hesap gününde tüm mükellefleri hesaba çekecek olan Allah(cc)’a mahsustur. Salat ve selam son nebi Hz. Muhammed(sav)’e ve selam O’nun aline, ailesine, ashabına ve tüm müminlerin üzerine olsun.
Allah(cc) doğru yolu gösteren kitap ve peygamberler göndermiştir. İman edip saf bir akıl ile bu iki davet unsurunu değerlendiren fert ve toplumlar hidayeti bulmuş kimisi de gereğince inanıp akletmediği için hidayetten mahrum kalmıştır. Bu durumda vahye karşı takınılan tavırlarda şöyle bir sınıflandırma yapabiliriz.
- Vahye kulak verenler
- Vahyi görmezden gelenler (bunlar daha en baştan hidayetten uzak kalmışlardır)
Vahye kulak verenler yani Allah’ın gönderdiği kitap ve peygamberle herhangi bir şekilde ilgilenenler de iki kısma ayrılır.
- Vahye ilgi gösterip ondan doğruları elde eden ve hidayete erenler
- Vahye ilgi göstermesine rağmen bu ilgisindeki kusurlardan ötürü doğru yolu bulamayanlar
Demek ki, sadece kitap ve peygamberle herhangi bir şekilde ilgilenmek değil, doğru yaklaşımla vahye yaklaşmak ve ondan doğruları bulmak ve hak olana ulaşmak için gerekeni yapmak gerektiğini anlamalıyız.
Resulullah(sav) gönderilmeden önce Yahudi ve Hristiyanlar da kitapla ve peygamberlik kavramıyla ilgilenmişler fakat doğru yoldan uzak kalmışlar. Çünkü bu ilgileri kusurlu idi. Bu konuda Kur’an-ı Kerim bizi aydınlatacak birçok bilgi vermektedir. Bunlardan bazıları:
Bir de dediler ki: “Bize ateş, sayılı birkaç günden başka asla dokunmayacaktır.” Sen onlara de ki: “Siz bunun için Allah’tan söz mü aldınız? -Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez-. Yoksa siz Allah’a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” (Bakara,80)
“Biz Hristiyanız” diyenlerden de kesin ve bağlayıcı söz almıştık; fakat onlar da kendilerine bildirilen ilâhî hükümlerin büyük bir kısmını unuttular. Bu yüzden aralarına kıyâmet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin saldık. Allah, onlara bütün yaptıklarını bir bir haber verecektir. (Maide,14)
Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, râhiplerini ve Meryem oğlu Mesîh’i rab edindiler. Halbuki onlara, kendisinden başka ilâh olmayan bir tek Allah’a kulluk etmeleri emredilmişti. Allah, onların şirk koştukları şeylerden münezzehtir. (Tevbe / 31. Ayet)
Evet, sadece bu ayetlere bakılırsa şöyle diyebiliriz. Ehlî kitap dinle ilgisi kesmemişlerdi, çünkü haham ve rahipleri yani dini önderleri toplumda itibar görüp takip ediliyordu. Fakat nefisleri ve cehaletleri önce dini önderlerini sonra da halkı sapkınlığa sevk etti de öncelere gelen bilgilerin ilahi buyruklara uyup uymaması konusunda samimi ve yeterli bir tavır sergilemediler. Özellikle Bakara,80. Ayete bakılırsa, onların ahirete ve hesap gününe karşı takındıkları rahat tavır böylesi bir aldatma karşısında şeytana teslim olmalarının sebeplerindendir diyebiliriz. Bu durumda günümüzde yaşayıp da kitap ve peygambere karşı bir ligi duyanların şunu bilmesi gerekir:
- Dinle ilgili bilgiler kimden gelirse gelsin bu bilgini ilahi nizama uygunluğu denetlemek zorundayız. Bu ise kişinin temel dini bilgiler yani kelime-i tevhid ve manası başta olmak üzere her fırsatta sürekli bir ilmi çaba içinde olmasını gerektirmektedir.
- Ahirete yapılacak hazırlık hafife alınmamalı ve iyi bilinmeli ki ebedi kurtuluşa yatırım yapmak için tek imkân olan dünya hayatının tekrarı yaşanmayacaktır. Bu nedenle rastgele ve gönül rahatlığı ve şüpheden uzak bir inanca dayalı tavırdan uzak, dayanıksız tercihlerle dünya hayatı boşa harcanmamalıdır.
- Söz konusu Allah’ın hükümleri olunca, bu konuda hiçbir mümin için şunu alıyım bunu bırakayım gibi bir tavır gösterme hakkı yoktur. Bu tavır kişi ile Allah arasındaki bağı kopartan ve onu bozuk bir inanç sistemi içine iten bir tavırdır. Eğer kendi hayatımızda egemenlik sadece Allah(cc) a verilmemiş şu veya bu şekilde başka unsurların etkileri hayatımıza Allah(cc)’in egemenlik sahasına cüzi dahi olsa girmişse eğer kitap ve peygamberliğe karşı olan ilgimiz bize yeterince fayda sağlamayacaktır.
Hesap gününe hazırlanan her ferdin bu hususları mutlaka göz önünde bulundurması, burada bahsi geçen etkilere benzer şeytanın birçok diğer etkilerine karşı da tedbirli olması adına öncelikle vahiy ile arasında Allah (cc) razı olduğu şekilde bir bağ olması gerekir. Vahiyle yaşamalı, vahiy ile plan yapmalı ve duygu ve düşüncelerinde dahi vahyin olumlu yansımaları yer almalıdır.