sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA YUSUF SURESİ 21. VE 22. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA YUSUF SURESİ 21. VE 22. AYETLER
17.07.2020
751
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

21- Onu satın alan bir Mısır’lı(aziz,) (16) karısına:(17) “Onun yerini üstün tut (ona güzel bak) . Umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz.”(18) dedi. Böylelikle biz, Yusuf’u yeryüzünde (Mısır’da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik.(19) Allah, emrinde galib olandır, ancak insanların çoğu bilmezler.
22- Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. (20) İşte biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.

AÇIKLAMA

16. Kitab-ı Mukadddes’e göre bu şahsın adı Potifar (Potiphar) dı. Fakat Kur’an onu yalnızca “el-Aziz” ünvanıyla zikreder. Kur’an’ın aynı ünvanı, mevkii yükseldiği zaman Hz. Yusuf (a.s) için de kullandığına bakılırsa, bu ünvanın Mısır’da oldukça yüksek bir resmi makama delalet ettiği ortaya çıkar. Zira “aziz” kelimesi karşı çıkılamayan, itaatsizliğin mümkün olmadığı muktedir şahıslar için kullanılmaktadır. Kitab-ı Mukaddes ve Talmud’un zikrettiğine bakılırsa “Aziz”in, Firavun’un özel muhafızı ve muhafız subayı olması gerekir. İbn Cerir’in zikrettiği Hz. İbn Abbas hadisine göre Aziz, kraliyet hazine memuruydu.
17. Talmud’a göre zevcesinin ismi “Zelıcha” (Zeliha) ydı ve bu kadın müslüman geleneğinde de aynı isimle tanınır. Müslümanlar arasında dolaşan bazı rivayetlere göre Hz. Yusuf (a.s) onunla daha sonra evlenmiştir, lakin bu rivayetin ne Kur’anî ne de İsrailî bir temeli yoktur. Aslına bakarsanız karakteri konusunda kötü bir izlenime sahip olduğu bir kadınla peygamberin evlenmesi onun izzetini zedeler. Bu fikir Kur’an’daki şu genel hükümle teyid edilmektedir: “Kötü karakterli kadınlar öyle erkeklere, kötü karakterli erkekler öyle kadınlara. Temiz karakterli kadınlar, öyle erkeklere temiz karakterli erkekler öyle kadınlara…” (Nur: 26) .
18. Potifar’ın, işin başından beri Hz. Yusuf (a.s) hakkında çok olumlu bir kanaat beslediğini Talmud ve Kitab-ı Mukaddes de teyid eder. Talmud’un zikrettiğine göre o sıralarda Yusuf onsekiz yaşındaydı ve Potifar onun tahammül ve gösterişinden çok etkilenmişti. Bu yüzden onun asil bir aileye mensub olduğu ve sonra zorla köleleştirildiği sonucuna vardı. Nitekim Medyenliler onu huzuruna getirdiklerinde şunları söylemişti: “Bu hiç de köleye benzemiyor. Korkarım, bu çocuk memleketinden, yurdundan çalınmış olsun.” Potifar’ın Yusuf’a bir köle gibi davranmayıp aileden biri gibi saymasının nedeni bu olmalıdır. Aynı şekilde Kitab-ı Mukaddes’de şunları zikrediyor: “Ve her işini Yusuf’un eline teslim etti. Biliyordu ki o bu işin altından kalkar, yediği ekmeği muhafaza eder.” (Tekvin, 39:6)
19. Bu ayet, Hz. Yusuf’un (a.s) üstlendiği resmi makama ait icraatlar için bir süre özel eğitimden geçirildiğini ima etmektedir. O vakte kadar Hz. Yusuf (a.s) , bir çoban gibi yarı göçebe bir çevre içinde çöl hayatı yaşamıştı. Kuzey Arabistan ve Ken’an’da ne bir yerleşim merkezi vardı ne de kültür ve medeniyette kayda değer bir ilerleme. Zira buraları yerleşik hükümete sahip olmayan türlü türlü bağımsız kabileler tarafından mesken edinilmişti. Demek ki Hz. Yusuf (a.s) göçebe hayatında kazanılan bu temiz karakteri Ken’an’da edinmiş, üstelik bu karater İbrahimî gelenek içindeki iman ve ahlakla da donanmış olmalıydı. Fakat bu nitelikler Mısır’ın hükümet işleri için doğrudan yetmezdi. Çünkü Mısır dönemin dünyaca tanınmış en kültürlü ve medeni ülkesiydi, bu yüzden böyle bir ülkenin işlerini yönetmek için apayrı bir tecrübe ve eğitimden geçmek gerekiyordu. Herşeye Kadir olan Allah bu eğitim için gerekli düzenlemeleri yaparak onu Mısır’ın yüksek kademelerinde görevli bir devlet adamının evine gönderdi ve bu devlet adamı (el-Aziz) gerek evi gerekse mülkü konusunda kendisine tam yetki verdi. Bu durum kendisine kaderini icra etmek için ihtiyaç duyduğu kabiliyetleri geliştirme imkanı verdi ve Mısır krallığının işlerini yıllar boyu güçlü bir şekilde idare edebilmesi için gerekli tecrübeyi kazandırdı.
20. “O’na hüküm ve ilim verdik” gibi sözlerle Kur’an ekseriya “Biz ona peygamberliği ihsan ettik” demek ister. Çünkü Arapçada “Hüküm” kelimesi hem “yargı” hem “otorite” anlamına; “ilim” kelimesi de Allah’ın peygamberlerine doğrudan indirdiği bilgi anlamına kullanılmıştır. Bu durumda metin şu anlama gelir: “Biz ona, halkın işlerinde adaletle hükmetsin diye kudret, iktidar ve bilgi verdik.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.