SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA ENFAL SURESİ 20. VE 23. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
20- “Ey mü’minler Allah’a ve Peygamber’e itaat ediniz: sözlerini işittiğiniz halde O’na sırt dönmeyiniz. “
21- “Onun söylediklerini işitmedikleri halde “işittik ” diyenler gibi olmayınız. “
22- “Allah katında canlıların en kötüsü, düşünmeyen, gerçeği kavramayan sağır ve dilsizlerdir. “
23- “Eğer Allah onlarda hayır olduğunu bilseydi, kendilerine gerçeği işittirirdi. Oysa eğer gerçeği işittirse bile yine burun kıvırarak yüz çevirirlerdi. “
Buradaki mü’minlere yönelik Allah’a ve peygamberine itaat etmeye ve Allah’ın ayetlerini ve sözlerini işittikleri halde sırt çevirmeye ilişkin çağrı… Buradaki çağrı, bütün hazırlayıcı ön uyarılar yapıldıktan sonra yeralmaktadır. Savaştaki olayların sunulmasından, savaşta işlevini yerine getiren Allah’ın eli, yönlendirmesi, takdiri, yardım ve desteği görüldükten sonra yeralmaktadır. Yüce Allah’ın kesinlikle mü’minlerle beraber olduğu ve kâfirlerin tuzaklarını boşa çıkardığı vurgulandıktan sonra yeralmaktadır bu çağrı. Bundan sonra Allah’ı ve Peygamber’i dinleyip itaat etmekten başka seçenek kalmıyor. Bütün bunlardan sonra Peygamber’e sırt çevirip emirlerine burun kıvırmak, değerlendirme yeteneğini kaybetmemiş bir kalbi ve düşünen bir aklı bulunan herhangi bir insanın yeltenemeyeceği çirkin bir davranış olarak belirmektedir. Bu noktada “canlılar” deyimi de tam da yerine oturmaktadır. Ayette geçen `ed-devvab’ -canlılar- deyimi insanları da kapsamaktadır. Çünkü insanlar da yeryüzünde kımıldarlar, yer değiştirirler. Ancak bu deyim genellikle hayvanlar için kullanılır. Bu deyimin bu şekilde belirsiz bırakılması daha bir genellik kazanıyor ve “düşünmeyen, gerçeği kavramayan sağır ve dilsizler” grubuna hayvanlık kisvesini giydiriyor. Bu anlam duygu ve düşüncede bu şekilde canlanıyor. Hiç kuşku yok, onlar böyledirler de. Bu anlamda onlar hayvandırlar. Hatta hayvanların en kötüsüdürler. Çünkü hayvanların kulakları var, ancak sadece birtakım anlaşılmaz sesler işitirler. Dilleri var, ama anlaşılır sesler çıkaramazlar. Ne var ki, hayvanlar, zorunlu yaşayışlarına ilişkin durumlarda fıtratları yardımıyla kendileri için doğru olan yolu takip ederler. Ama şu `hayvanlar’, hiçbir yararını görmedikleri kavrama yeteneklerine dayanmaktadırlar. Evet onlar kesinlikle canlıların en kötüleridirler:
“Allah katında canlıların en kötüsü düşünmeyen, gerçeği kavramayan sağır ve dilsizlerdir.”
“Eğer Allah onlarda hayır olduğunu bilseydi, kendilerine gerçeği işittirirdi.”
Yani kalplerini, işitecek ve kulakların duyduğunu algılayacak duruma getirirdi. Ancak yüce Allah onlarda bir hayır ve doğru yolu bulmaya ilişkin bir çaba görmedi. Alıcı ve verici fıtrî yeteneklerini iş görmez hale getirdiler. Yüce Allah da onların kapattıkları kalplerini ve bozdukları fıtratlarını gerçeği kavrayacak duruma getirmedi. Yüce Allah onları, duydukları gerçeği akıllarıyla kavrayacak duruma getirmiş olsa bile, onlar kalplerini bu gerçeğe açmayacak ve anladıkları bu gerçeğe olumlu karşılık vermeyeceklerdir.
“Eğer onlara gerçeği işittirse bile, yine burun kıvırarak yüz çevirirlerdi.”
Çünkü akıl kavrayabilir ama, bozulmuş kalp olumlu bir tepki göstermez. Hatta, yüce Allah onlara anlayacakları şekilde işittirse bile, onlar olumlu bir karşılık vermekten kaçınacaklar, olumlu tepki göstermek, gerçek dinlemedir çünkü. Akılları kavradığı halde bozulmuş kalpleri olumlu tepki göstermeyen nice insan vardır.
HAYAT VEREN ÇAĞRI
Bir kez daha çağrı mü’minlere yönelmektedir. Allah’ın ve Peygamber’in çağrısına olumlu karşılık vermelerine ilişkin bir çağrıdır bu. Bu arada olumlu karşılık vermeye teşvik, burun kıvırmaktan da sakındırma yeralıyor. Allah’a ve Peygamber’e olumlu karşılık verdikleri zaman, Allah’ın kendilerine verdiği nimetler hatırlatılıyor: