SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA ENFAL SURESİ 30. AYET
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
30- Hani kâfirler seni tutuklamak, öldürmek ya da Mekke’den sürmek amacı ile aleyhinde tuzak kurmuşlardı. Onlar tuzak kurarken Allah da tuzak kuruyordu. Hiç kuşkusuz Allah en etkili tuzak kurucudur.”
Durumun değişmesinden, konumun farklılaşmasından önce Mekke’de yaşanılan durumun hatırlatılmasıdır bu. Bu aynı zamanda gelecek için güven ve bağlılık anlamına gelmektedir. Ayrıca bu ayet, Allah’ın kaderinin yönlendirmesine, hükmettiği ve emrettiği şeylerdeki hikmetine dikkat çekmektedir. İlk defa bu Kur’an’la muhatap olan müslümànlar her iki durumu da biliyorlardı. Bu, bizzat yaşayan; gören ve tadan birinin bilmesiydi. İçinde yaşadıkları an ve fiilen tattıkları huzur ve güven karşısında bu yakın geçmişi hatırlamak, o sıralarda yaşadıkları korku ve sıkıntıyı hatırlamak onlara yetiyordu. Müşriklerin Peygamber’e -salât ve selâm üzerine olsun- ilişkin tasarı ve komplolarına rağmen Peygamber’in onlardan kurtulmakla kalmayıp, büyük bir zafer kazanmasını gözönünde canlandırmaları yetiyordu. Müşrikler Peygamberimizi -salât ve selâm üzerine olsun- bağlamayı, ömür boyu hapsetmeyi ya da öldürüp ondan kurtulmayı, yahut sürüp Mekke,’den sınırdışı etmeyi planlamışlardı. Bütün bu alternatifleri görüşmüş, sonunda onu öldürmeyi kararlaştırmışlardı. Bu suçu da bütün kabilelerden birer gencin oluşturduğu ortak bir infaz grubunun işlemesini tasarlamışlardı. Böylece Peygamberimizin -salât ve selâm üzerine olsun- kanı bütün kabilelere dağılmış olacaktı. Haşimoğulları da tüm Araplar’la savaşmayı göze alamayacaklardı. Dolayısıyla diyete razı olacaklardı ve bu işte böylece kapanacaktı.
İmam Ahmed diyor ki; “Bize Abdurrezzak anlattı, bize Ma’mer haber verdi, bana Osman el-Cerirî, İbn-i Abbas’ın kölesi Muksim’den aktardı, ona da İbn-i Abbas, “Hani kâfirler seni tutuklamak, öldürmek ya da Mekke’den sürmek amacı ile aleyhinde tuzak kurmuşlardı” ayetine ilişkin olarak şunları anlatmış: Bir gece Kureyş Mekke’de toplanarak istişarede bulundu. Bazısı, “Sabah olunca onu -Peygamberimizi kastediyorlar- yakalayıp bağlayın” dedi. Kimisi, “Onu öldürün”, kimisi de “Sınır dışı edin” dedi. Yüce Allah, peygamberine bunları haber verdi. Bunun üzerine Ali -Allah ondan razı olsun- Peygamberimizin -salât ve selâm üzerine olsun- yatağında geceledi. Peygamberimiz de çıkıp mağaraya sığındı. Müşrikler de Peygamberimiz sanarak Ali’yi gözetlemekle geçirdiler geceyi. Sabah olunca üzerine çullandılar. Peygamberimizin yatağında yatanın Ali olduğunu gördüler. Böylece yüce Allah tuzaklarını başlarına geçirmişti. “Nerde bu arkadaşın?” diye sordular. Ali, “Bilmiyorum” dedi. Bu sefer Peygamberimizin izini takip etmeye başladılar. Dağa ulaştıklarında izi kaybettiler. Dağa tırmanıp Peygamberimizin içinde bulunduğu mağaraya kadar yaklaştılar. Gördüler ki, mağaranın kapısında örümcek ağı var. “Buraya girmiş olsaydı kapısında örümcek ağı bulunmazdı” dediler. Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun- üç gece mağarada bekledi.”
“Onlar tuzak kurarken, Allah da tuzak kuruyordu. Hiç kuşkusuz Allah en etkili tuzak kurucudur.”
“Onlar tuzak kurarken, Allah da tuzak kuruyordu” ayetinin çizdiği tablo, son derece derin etkisi bulunan bir tablodur. Kureyş’in toplantısını hayalde canlandırıyor. Bu tabloda müşrikler biraraya gelmiş, görüş alışverişinde bulunuyorlar. Bir şeyler tasarlıyor, tuzaklar kuruyorlar. Allah da onların ötesinde, her şeyi kuşatmış, onların aleyhinde tuzak kuruyor. Onların tuzaklarını başlarına geçiriyor, ama bunun farkında değiller.
Bu komik bir tablodur. Aynı zamanda ürkütücü bir tablodur.. Şu zayıf, basit insanlar nerde, her şeyi çepeçevre kontrolünde tutan güç, her şeyden üstün olan, kullarının üzerinde karşı konulmaz otoriteye sahip olan, işinin üzerinde etkin bulunan ve her şeyi kuşatan Allah’ın gücü nerede?
Kur’an’ın ifade tarzı, tabloyu, Kur’an’ın eşsiz tasvir yöntemi ile çiziyor. Bununla kalpleri titretiyor, bilincin derinliklerini harekete geçiriyor.
ESKİLERİN MASALLARI
Surenin akışı kâfirlerin durumlarını, davranışlarını, iddialarını ve iftiraların anlatmakla sürüyor. “İsteseler bu Kur’an’ın benzeri sözler söyleyebileceklerini” iddia edecek kadar ileri gittiler. Aynı zamanda bu kâfirler, Kur’an’ı eskilerin masalları şeklinde nitelendirmekten de geri kalmıyorlardı: