Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lutfuylakainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)’a mahsustur.
Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)ya, a’line, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmetin üzerine olsun.
Yaşadığımız şu dönemde İslam ümmeti bir uyanış ve mücadele içerisindedir. Tabi ki doğal olarak bu uyanış birilerini rahatsız etmektedir. Bu uyanışın ve mücadelenin asıl kaynağı da kitabımız Kur’an Kerim ve peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’dir. Bunlara direk bir müdahale yapılamayacağı için bu iki kaynağa sarılıp, gösterdiği yoldan sapmayanları karalayarak ve hapsederek ne kadar da susturmaya çalışılsalar da hakkı haykıranlar daha da çoğalmakta, küfür ise bu kalabalıkta boğulacaktır ve boğulmaktadır da.
Karalamanın ve esir almanın altında yatan bazı hikmetler vardır. Aydınlık olmasın ki karanlıkta her türlü haksızlığı, hırsızlığı, gasbı, adam kayırmak gibi bir çok zulmü yapabilsinler.Aydınlık olmasın ki Kur’an’ın ayetleri anlaşılmasın, peygamberlerin gönderiliş gayesi anlaşılmasın.Aydınlık olmasın ki karanlıkta olanların Kur’an’a ve Peygamber (sav)’i sevdiklerini söylemelerine rağmen, Kur’an ve sünnete düşman oldukları farkedilmesin. Aydınlık olmasın ki eline Kur’an’ı alıpda insanların karşısında O’nu (Kur’an) sahiplendiği izlenimini verilirken, içindeki ayetlere karşı olduğu, o ayetlere muhalif bir hayat yaşadığı ve insanları da bu muhalif hayata davet ettikleri anlaşılmasın.
Cehalet karanlığının gün geçtikçe aydınlığa kavuşması müminler için büyük bir rahmettir. Müslümanlar ne kadar zor durumda olsa da, bu zor durumlarda ki sabır ve gayretleri diğer Müslümanlara müthiş bir güç ve cesaret vermektedir. Bu rahmetin kıymetini bilmeyenler güçlerini farklı alanlarda kullanmaktadırlar. Bazı meselelerde takılıp bir türlü mücadeleye geçemeyen, kendini geliştirmeyip de yerinde çakılıp kalan ve gerileyen Müslüman.Birde bu yolda nelerle karşılaşılacağı ve nasıl karşılık verilmesi gerektiği apaçık ortadayken bahaneler üreten ve farklı fetvalar bekleyen farklı bir zihniyet…
Bunun çok acı verici bir durum olduğunu uzunca izah etmenin bir anlamı yok. Müslümanların parça parça olması, tek bir elden yönetilmemesi bunun en önemli sebeplerindendir. Bundan dolayı da farklı fetvalar türemektedir. Birinin farklı, diğerinin farklı bir cevap vermesi de kaçınılmaz olmaktadır. Bu da Müslümanlar arasın ayrışmalara ve (nefsine) daha uygun olanı tercih etmeye itmektedir. Bu gibi durumlarda tartışmaları gündeme getirmektedir.
Ve zamanla bu tartışmalar neticesinde kimileri bulundukları konumaislamda bir cevaz bulamamakta ve maalesef bulundukları durumları terk etmekteler. Bir kısmı ise bulundukları durumların meşruluğuna dair fetvalar bulmakta, deliller getirmekteler.
Meselemiz bu fetvaların hangisinin doğru veya yanlış olduğunu konuşmak değil. Meselemiz tartışmaları bir kenara bırakıp, kendi kendimizle tartışmak yerine düşmana karşı güçlü olmak gerektiğini anlamaktır.
Küfrün gölgesi ve hakimiyetindebulunanlardan tevhide yönelen Müslümanlar asla cevaz arayışına girmemelidirler. Yani fetvalarla kendilerine yer edinip bir yerlerde sıkışıp kalmamalıdırlar.Mümin mükellefiyetini yerine getirmenin çabasında olmalıdır. Bu mükellefiyetleri yerine getirirken önüne çıkarılan engellerde,“ara vermek veya buraya kadar” demek gibi gerekçelerle yerinde sayamaz ve bu haline cevaz arayamaz. Zaten yerinde sayması da bir engel değil midir? Engeller de aşılmak içindir. İslami hareketin seyri içerisinde küfrün engellerinden birisine razı olup takılıp kalamaz. Ve özellikle o noktada bulunmanın cevazını arayamaz. O merhalelere uğrar ve geçip gider. Ayağına yer edinmez. Özellikle bir bütün olarak küfrün en hafif bir gölgesine rıza gösteremez, üzerinden giderme yolundaki mücadelesini bir an bile kesintiye uğratamaz.
Hedef Allah’ın rızası ve O’nun dininin hakimiyetidir. Bu gerçekleşirse bu tartışmalar son bulacak ve ihtilaflar azalacaktır. Şayet tartışmalar ve ihtilaflarda yoğunlaşırsak inandığımız Kitabı yaşamamız imkansız olacaktır.Allahazze ve celle’nin Ayetine kulak verelim(mealen)’’ Allah ve Rasulüne itaat edin.Birbirinizleçekişmeyin.Sonra rüzgarınız gider gücünüz zayıflar.Ve birde sabredin,muhakkak Allah sabredenlerle beraberdir.’’
Rabbim hakkı hak bilip, hakka sarılan, batılı da batıl bilip batıldan uzaklaşan kullarından eylesin.(AMİN)