GÜNÜN AYET VE HADİSİ
GÜNÜN AYETİ
اِنَّ اللّٰهَ اشْتَرٰى مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَۜ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْداً عَلَيْهِ حَقاًّ فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْج۪يلِ وَالْقُرْاٰنِۜ وَمَنْ اَوْفٰى بِعَهْدِه۪ مِنَ اللّٰهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذ۪ي بَايَعْتُمْ بِه۪ۜ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
“Hiç şüphesiz Allah, Mü’minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da O’nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah’tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte ‘büyük kurtuluş ve mutluluk’ budur.“
(Tevbe Suresi 111. Ayet)
GÜNÜN HADİSİ
172-…….Seleme ibnu’1-Ekva’ (R.A.) şöyle demiştir: Bizler Rasûlullah(Sav)’ın maiyyetinde Hayber gazasına çıkmıştık. Bir gece yürüdüğümüz sırada kaafileden bir adam Âmir ibnu’l-Ekva’a hitaben:
— Yâ Âmir! Bize kısa vezinli şiirlerinden biraz dinletsen ya! dedi.
Selemetu’bnu Ekva’: Âmir, şâir bir kimse idi, dedi. Bu istek üzerine Âmir, bineğinden aşağıya indi ve kaafileyi şu beyitleri söyleyerek yürütüyordu:
Yâ Allah! Sen olmayaydın biz doğru yolu bulmaz, sadaka da vermez, namaz da kılmazdık. Hayâtımız Sen’in rızân yolunda feda olsun, işlediğimiz günâhları mağfiret eyle! Düşmanlarla karşılaşırsak ayakları sabit kıl. Üzerimize sekînet ve metanet indir. Biz kıtale çağırıldığımız zaman hemen savaşa geliriz. O düşmanlar bizim üzerimize (yiğitlikle değil) bağırmakla hamle yapmışlardır.
Bu şiir üzerine Rasûlullah:
— “Şiir inşâd edip develeri yollandıran kimdir?” diye sordu. Sahâbîler:
— Âmir ibnu’I-Ekva’dır, dediler. Rasûlullah:
— “Allah Âmir’e rahmet eylesin!” diye duâ etti. Kaafileden bir adam (Umer ibnu’l-Hattâb):
— Ey Allah’ın Peygamberi! Âmir’e cennet vâcib oldu (şehîdliği kesinleşti). Keşke onunla (onun şiir ve yiğitliğiyle) bizleri bir müddet daha faydalandırsaydın! Dedi.
Nihayet Hayber’e geldik ve Hayber halkını muhasara ettik. (Fakat muhasara yirmi gün sürmüştü.) Hattâ bize şiddetli bir açlık isabet etmişti. Sonra Yüce Allah Müslümanlara Hayber kalelerinin fethini müyesser kıldı. Hayber’in Müslümanlara açılıp fetholunduğu günün akşamı, mücâhidler yer yer birçok ateşler yakmışlardı. Rasûlullah:
— “Bu ateşler nedir? Ne için yakıyorsunuz?” diye sordu. Sahâbîler:
— Et pişirmek için, diye cevâb verdiler. Rasûlullah:
— “Hangi et (ne eti)?” sordu. Sahâbîler:
— Evcil eşeklerin eti! diye cevâb verdiler. Rasûlullah:
— “O etleri dökünüz, kaplarını da kırınız!” buyurdu. Bir adam:
— Yâ Rasûlallah! Etleri döküp de kapları yıkasak olmaz mı? diye sordu.
Rasûlullah:
— “Yâhud öyle yapınız!” buyurdu.
Hayber’de düşman kavim harb saffı bağlayınca (Âmir, Yahûdî-ler’in en cenkçi pehlivanı Merhab’a karşı mubâriz çıktı). Âmir’in kılıcında bir kısalık vardı. Âmir bu kısa kılıcıyla vurmak için Yahûdî’ye uzandı. Fakat kılıcının keskin yüzü dönüp Âmir’in diz kapağına isabet etti ve kendisi bu yaradan vefat etti.
(Râvî dedi ki:) Rasûlullah ile beraber ordu Hayber’den döndükleri sırada Rasûlullah beti rengi değişmiş olarak gördü ve bana:
— “Senin neyin var?” diye sordu. Ben de O’na:
— Babam anam Sana feda olsun! Bâzı kimseler (amcam) Âmir’in amelinin bâtıl olduğunu söylediler! dedim.
Peygamber:
— “Bunu kim söyledi!” dedi. Ben de O’na:
— Fulân, fulân, fulân kimseler ve Useyd ibn Hudayr el-Ensârî söyledi, dedim.
Rasûlullah:
— “Bunu söyleyen, yalan söylemiştir. Âmir için muhakkak iki ecir vardır: -Rasülullah iki parmağı arasını birleştirdi-: Hiç şüphesiz o hem bir çalışkandır, hem de bir mücâhiddir. Medine’de Âmir’in benzeri bir Arab az yetişmiştir” buyurdu.
(KİTABU’L EDEB – BUHARİ – 172. HADİS)