sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA HUD SURESİ 112. VE 115. AYETLER ARASI

SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA HUD SURESİ 112. VE 115. AYETLER ARASI
17.04.2021
922
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

112- Ey Muhammed, sana emredildiği gibi dosdoğru ol; yanındaki eski sapıklıklarından tevbe edenler de öyle olsunlar. Sakın ölçüleri aşmayınız. Hiç kuşkusuz Allah bütün yaptıklarınızı görür,

113- Sakın zalimlere eğilim, yakınlık göstermeyiniz. Yoksa cehennem ateşi yakalar sizi; Allah’dan başka bir dostunuz, bir dayanağınız yoktur. O zaman O’nun yardımını göremezsiniz.

114- Gündüzün iki ucunda ve gecenin ilk saatlerinde namaz kıl ; iyi ameller kötülükleri giderirler. Bu hatırlatmalar öğüt alacak yetenekte olanlar için birer öğüttür.

115- Müşriklerin sana çektirdikleri sıkıntılara karşı sabret; çünkü Allah, iyi davranışları ödülsüz bırakmaz.

Bu emir, hem Hz. Peygambere -salât ve selâm üzerine olsun- hem de onun yanında eski sapıklıklarından tevbe etmiş mü’minlere yöneliktir.

“Sana emredildiği gibi dosdoğru ol.”

Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun- bu emrin dehşetini ve etkisini ta derinden hissetmişti. Hatta O’nun, bu emre işaret ederek şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Hud suresi saçımı ağarttı.”

Ayette geçen istikamet kelimesi, itidal yani sağa sola sapmadan belirlenen metod doğrultusunda yol almak anlamına gelmektedir. Bu ise; sürekli uyanıklığı; tedbirli olmayı, yolun sınırlarını daima gözetmeyi, çeşitli yönlere az-çok eğilim gösterebilen insani tepkileri kontrol altında tutmayı gerektirir. Kısacası bu, hayattaki her harekette sürekli tetikte olmayı gerektiren bir durumdur.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, emredildiği şekliyle dosdoğru olmaya ilişkin emirden sonra yeralan yasaklamanın, dinde kusur etmeyi, dini eksik yaşamayı önlemeye yönelik bir yasaklama olmadığıdır. Tersine azgınlık ve belirlenen sınırları aşma eylemidir yasaklanan. Çünkü dosdoğru olmaya ilişkin emir, arkasından vicdanda meydana gelen uyanıklık ve dikkatlilik durumu insanı aşırılığa ve abartılı davranışlara itebilir. Bu da Allah’ın dinini kolayken zorlaştırır. Oysa yüce Allah, dinini nasıl indirmişse, öyle yaşanmasını ister. İnsanların emredildiği şekliyle dosdoğru olmalarını ister. Aşırıya kaçmalarım, taşkınlık yapmalarını istemez. Çünkü taşkınlık ve aşırılık tıpkı vurdum duymazlık ve dini yarım yamalak yaşamak gibi bu dini, temel karakterinin dışına çıkarır. Bu nokta özenle dikkat edilmesi gereken büyük değere sahip bir noktadır. Ruhları, sapmadan, aşırıya kaçmadan veya ihmalkârlık göstermeden belirlenen yolda tutmak için gereklidir bu dikkat.

“Hiç kuşkusuz Allah bütün yaptıklarınızı görür.”

Ayette geçen “Basir = görür” kelimesi “Basiret”ten gelir ve bu konuya da son derece uygun düşmektedir. Çünkü bu konu basiretin, güzel kavrayış ve değerlendirişin vurgulandığı bir konudur.

Öyleyse ey peygamber, emredildiğin gibi dosdoğru ol; senin yanında yeralan eski sapıklıklarından tevbe etmiş kimseler de öyle olsunlar.

“Sanık zalimlere eğilim, yakınlık göstermeyiniz. Yoksa cehennem ateşi yakalar sizi.”

Zalimlere dayanmayın, güvenmeyin. Yeryüzünde güç kaynaklarını ellerinde bulunduran, ellerindeki bu kuvvetle kulları Allah’ın dışında birtakım yaratıklara kulluk yapmaya zorlayan tağutlara, zorba zalimlere dayanmayın. Onlara dayanıp güvenmeyin. Çünkü sizin onlara güvenip dayanmanız, onların işlediği bu büyük kötülüğü onayladığınız anlamına gelir. Bu, onların işlediği büyük kötülüğün günahına ortak olmanız demektir.

“Yoksa cehennem ateşi yakalar sizi.” Bu sapmanın cezası olarak…

“Allah’dan başka bir dostunuz, bir dayanağınız yoktur. O zaman O’nun yardımını göremezsiniz.”

Böyle bir dönemde belirlenen yolu dosdoğru izlemek son derece zor ve meşakkatli bir iştir. İnsana yardımı dokunacak kalıcı bir azığa ihtiyaç duyulur. İşte yüce Allah, Peygamberine -salât ve selâm üzerine olsun- ve O’nun yanındaki mü’min azınlığa yol azığı gösteriyor.

“Gündüzün iki ucunda ve gecenin ilk saatlerinde namaz kıl.”

Hiç kuşkusuz yüce Allah, tüm azıkların tükendiği bir sırada namazın kalıcı bir azık olduğunu biliyordu. İnsanın ruhsal yapısını dayanıklı kılan, kalplerin ağır yükümlülükleri olan gerçeğe sıkı sıkıya sarılmalarını sağlayan azık budur. Çünkü namaz, kalpleri, kullarına karşı merhametli, şefkatli, kullarına yakın ve isteklerine cevap veren yüce Allah’a bağlar. Karamsarlığa kapıldığı bir sırada, şu uğursuz ve günahkâr cahiliye toplumu içinde kendini yalnız hissettiği bir sırada üzerine yakınlık ve şefkat meltemlerini estirir.

Ayet burada gündüzün iki ucundan söz ediyor. Bu gündüzün başlangıcı ile sonudur. Gecenin ilk saatlerinden maksat, gecenin akşama yakın saatleridir. Bu ise, sayı sıralaması getirmeden farz namazların vakitlerini kapsamaktadır. Farz namazların sayısı ve vakitleri Peygamberimizin sünneti ile belirlenmiştir. Ayette, namaz kılmak -eksiksiz ve dosdoğru bir şekilde- emredildikten sonra iyi amellerin kötülükleri giderdiği vurgulanıyor. Bu ifade geneldir ve tüm iyilikleri kapsamaktadır. Namaz da en büyük iyiliklerden biridir. Bu sınıflandırmaya öncelikle dahildir. Yoksa bazı tefsircilerin anladığı gibi kötülükleri gideren iyilik namazla sınırlı değildir.

“Bu hatırlatmalar öğüt alacak yetenekte olanlar için birer öğüttür.”

Namaz bir hatırlamadır, bu yüzden şu değerlendirme son derece yerinde ve namaza uygun düşen bir değerlendirmedir.

Belirlenen yolda emredildiği gibi dosdoğru olmak, insanın sabretmesini gerektiren bir durumdur. Aynı şekilde yüce Allah’ın yalanlayanlara ilişkin yasasının gerçekleşmesi için belirlenen sürenin dolmasını beklemek de, sabırlı olmayı gerektirir. Bu yüzden, hem dosdoğru olmaya ilişkin emir, hem de ondan önce yeralan direktifler üzerine şu değerlendirme yeralıyor:

“Sabret, çünkü Allah iyi davranışlıları ödülsüz bırakmaz.”

Emredildiği şekliyle dosdoğru olmak iyi bir davranıştır. Namazları vakitlerinde kılmak iyi bir davranıştır. Yalanlama tuzağına karşı sabretmek iyi bir davranıştır. Ve Allah iyi davranışlıları ödülsüz bırakmaz.

GEÇMİŞLERİN AKİBETİ

Sonra surenin akışı yeniden yokedilen şehirler ve geçmiş çağlar üzerine yapılan yorumu ve değerlendirmeyi tamamlamaya dönüyor. Üstü kapalı bir şekilde, şayet o çağlarda ya da o şehirlerde Allah katından kendileri için iyilik dileyen birtakım insanlar olsaydı, yeryüzünde bozgunculuğun yayılmasını önleselerdi, zalimleri zulmetmekten alıkoysalardı, yüce Allah’ın bu şehirleri kökten yoketme azabı ile cezalandırmayacağına değiniyor. Çünkü yüce Allah halkı iyi davranan şehirleri, haksız yere cezalandırmaz. Ya da bu şehirlerin halkı arasında yeralan iyi kimselerin gücü zulüm ve bozgunculuğu önlemeye yettiği sürece yüce Allah onları cezalandırmaz. Ama bu halk arasındaki mü’minler azınlıkta olsalar, toplum içinde etkinlikleri ve güçleri olmazsa, yüce Allah onları kurtarır. Ama bu şehirlerin halkı arasında şımaran kimseler, onları izleyenler, onlara itaat edenler çoğunluktaydı. Dolayısıyla bu şehirler halklarının zalimliklerinden dolayı cezalandırıldılar!

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.