SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA YUSUF SURESİ 15. VE 18. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
15- Kardeşleri Yusuf’u kıra götürüp onu bir kuyunun dibine atmayı kararlaştırdıklarında, kendisine “İlerde, hiç beklemedikleri bir sırada, sana yaptıkları bu işi kardeşlerine hatırlatacaksın” diye vahyettik.
Hz. Yusuf’u kuyunun derinliklerine bırakma noktasında hepsi görüş birliğine varmış bulunuyordu. Böylelikle, ondan kurtulmuş olacaklardı. Bu ölümcül korkuyla burun buruna gelen Hz. Yusuf’un o sıkıntılı, o çetin anda ne bir kurtarıcısı vardı, ne de bir destekçisi… Güçlü olan on kişinin karşısında, küçük bir çocuk olarak tek başına ve yapayalnızdı… İşte, korku ve karamsarlık içinde kalmış Yusuf’un imdadına, tam bu sırada yüce Allah yetişiyor. Ona kurtulacağını, yaşayacağını ve bir gün kendisine karşı bu iğrençliği yapan kardeşleriyle yüzyüze geleceğini vahyediyor. Üstelik o an onlar, karşılarındaki kişinin bir zamanlar küçücük bir çocukken kuyunun derinliklerine bırakıp gittikleri Yusuf olduğunun farkına bile varamayacaklardır.
EVLÂT ACISIYLA YANAN BABANIN HUZURUNDA
Hz. Yusuf’u şimdilik kuyunun derinliklerindeki sıkıntısıyla başbaşa bırakalım. Kuşkusuz o orada o korkulu anları yaşarken, kurtulacağı ana dek, Allah’ın vahyini bir an bile aklından çıkarmayarak, gönlünü rahat tutacaktır. Biz şimdi Hz. Yusuf’u bırakalım, sözkonusu suçu işleyen kardeşlerinin, yüreği evlât acısıyla yanan babalarıyla karşılaştıklarında ne yaptıklarına bakalım:
16- Akşam olunca ağlayarak babalarına geldiler.
17- Dediler ki; “Ey babamız, Yusuf’u eşyalarımızın yanında bırakarak yarış yapmaya gitmiştik, o sırada onu kurt kapıverdi; her ne kadar söylediğimiz doğru ise de, bize inanmayacaksın. “
18- Yusuf’un yalandan kana bulanmış gömleğini getirdiler. Babaları Yakub dedi ki; “Anlaşılan nefsiniz sizi kötü bir işe sürükledi, bana düşen yaman bir sabırdır, anlattıklarınız karşısında Allah’ın yardımına sığınıyorum. “
Yüreklerindeki o korkunç kıskançlıklarından başka bir şey düşünemediklerinden, doğru düzgün bir yalan bile uyduramamışlardır. Oysa, daha işin başında bulundukları sırada, Hz. Yakub’un Yusuf’u yanlarında götürmelerine izin verdiği anda, içlerindeki o korkunç dürtüleri denetleyip gemlemeyi başarabilselerdi, tüm bunları yapmamış olabilirlerdi. Ancak, bir daha bu fırsatı ele geçiremeyiz korkusuyla, iki ayaklarını bir pabuca sokmayı yeğleyerek hemen bu işi bitirmekten başka bir şey düşünmemişlerdi. Onların ne denli acele ettikleri, kurt yalanından başka bir şey uyduramamalarından da anlaşılıyor. Hz. Yakub onlara, Hz. Yusuf’u kurtların yemesinden korktuğunu, bu konuda özellikle dikkatli olmalarını daha dün söylemişti! Onlar da böyle bir şeyin asla olamayacağını belirtmişlerdi! Böyle bir tasayı, akıldan bile geçirilemeyecek denli yersiz bulmuşlardı! Babaları kendilerine daha dün tembihlemiş olmasına karşın, hemen ertesi gün Yusuf’u kurtlara yem etmiş olmaları, hiç de akla yatkın bir kılıf değildi.
Yine aynı acelecilikle, Hz. Yusuf’un gömleğine -hiç de inandırıcı olmayacak biçimde- biraz kan sürmüşlerdi. Yalanları bile adeta, onların yalan söylediklerini bas bas bağırarak ele vermektedir…
Onların bu noktada ne yaptıklarını ayetlerdeki biçimiyle görelim:
“Akşam olunca ağlayarak babalarına geldiler.”
“Dediler ki; “Ey bahamız, Yusuf’u eşyalarımızın yanına bırakarak yarış yapmaya gitmiştik, o sırada onu kurt kapıverdi.”
Yalan söylediklerinin besbelli olduğunun kendileri de farkındadırlar. Sanki söyledikleri yalanın kendisi dile gelerek “ben uydurmayım” diyordu. Nitekim bu yüzden şöyle diyorlar:
“Her ne kadar söylediğimiz doğru ise de bize inanmayacaksın.”
Söylediğimiz doğru da olsa, sana hiç de inandırıcı gelmeyecek. Bizden kuşkulandığından ötürü, söylediğimizi inandırıcı bulmuyorsun.”
Hz. Yakub, gerek izlenimlerinden, gerekse yüreğinin kendisine fısıldadığı sözlerden Hz. Yusuf’u kurtların yemediğini anlamıştı. Resmen oğullarının bir düzmecesiyle karşı karşıyaydı. Oğulları düzmece bir öykü, olmadık bir hikâyeyle yaptıklarını örtbas etmeye çalışıyorlardı. Bu sebeple onların sözlerine karşılık, onlara nefislerinin kötü bir işi güzelmiş gibi gösterip, gözlerini göremez hale getirerek, böylesi bir işi kolayca yaptırabildiğini söylüyor. Ardından da onların başvurdukları aldatmaca ve yalanlar karşısında ancak yüce Allah’dan yardım umarak, telaşlanmaksızın, kaygılanmaksızın, yakınmaksızın en güzel bir biçimde sabretmek durumunda bulunduğunu belirtiyor:
“Yakub dedi ki; “Anlaşılan nefsiniz sizi kötü bir işe sürükledi, bana düşen yaman bir sabırdır, anlattıklarınız karşısında Allah’ın yardımına sığınıyorum.”
İLK SIKINTIDAN KURTULUŞ
Şimdi hemen, kıssamızın ilk perdesindeki son tabloyu görmek üzere, kuyudaki Yusuf’a dönelim: