SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA YUSUF SURESİ 58. VE 62. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
58- Bir gün Yusuf’un kardeşleri gelip yanına girdiler. Yusuf onları hemen tanıdı, fakat onlar onu tanımamışlardı.
59- Yusuf, kardeşlerinin zahire yüklerini hazırlatınca onlara dedi ki; “Babadan kardeşinizi bana getiriniz. Görüyorsunuz ya, zahirenizi tastamam ölçerek veriyorum ve konukseverlerin de en iyisiyim. “
60- “Ama eğer babadan kardeşinizi bana getirmezseniz, artık size erzak yok, bir daha semtime yaklaşmayınız. “
61- Yusuf’un kardeşleri “Babasından onun için izin koparmaya çalışacağız, herhalde bunu başarırız” dediler.
62- Yusuf yanında çalışan işçilere dedi ki; “Bunların verdikleri zahire bedelini yüklerine koyunuz, evlerine varınca herhalde onu farkederler de bir daha gelirler. “
Kuraklık ve kıtlık baştan başa bütün Kenan ili ile çevresini sarmıştır. Bunun sonucu olarak Hz. Yusuf’un kardeşleri, başka birçokları gibi Mısır’a doğru yola çıkmışlardır. Çünkü halk, Mısır’da bolluk yıllarında stok edilmiş tarım ürünü fazlası olduğunu işitmiştir.
İşte şimdi Hz. Yusuf’un kardeşlerini O’nun huzuruna girerken görüyoruz. Onlar onu tanımıyorlar. Fakat Hz. Yusuf onları tanımıştır. Çünkü pek değişmemişler. Ama Hz. Yusuf öyle mi? Nerede! O kadar değişmiş ki, o olduğunu hayallerine asla sığdıramazlar. Bundan yirmi ya da daha fazla yıl önce kuyuya atmış oldukları, İbrani soyundan gelme küçük nerede, şimdiki neredeyse başı taçlı, yaşlı-başlı, düzgün kıyafetli, koruma polisli, heybetli,hizmetçili, kelli-felli, yetkili ve otoriteli, yüce mevkili Yusuf nerede?
Hz. Yusuf, onlara kimliğini açıklamadı. Çünkü mutlaka almaları gereken bazı dersler vardır. Okuyoruz:
“Bir gün Yusuf’un kardeşleri gelip yanına girdiler. Yusuf onları hemen tanıdı, fakat onlar onu tanımamışlardı.”
Fakat ayetlerin akışından anlıyoruz ki, Hz. Yusuf, kardeşlerini son derece iyi ağırlamış, onlara büyük bir konukseverlik göstermiştir. Arkasından onlara vereceği ilk dersin hazırlığına giriştiğini görüyoruz. Ayeti okuyalım:
“Yusuf, kardeşlerinin zahire yüklerini hazırlatınca onlara dedi ki `Babadan kardeşinizi bana getiriniz.”
Bu ayetten anlıyoruz ki, Hz. Yusuf, kardeşlerinin kendisine yaklaşmalarını, alışmalarını sağlıyor, böylece yavaş yavaş kim olduklarını kendisine ayrıntılı biçimde anlatabilecekleri bir rahatlık elde etmelerine zemin hazırlıyor. Bunun üzerine onlar da kendilerinden sözetmeye girişiyorlar: Şimdi beraberlerinde olmayan babadan bir kardeşleri vardır. Bu kardeşleri kendileri ile birlikte gelmemiştir. Çünkü babaları bu oğlunu çok sevmektedir, ondan ayrı kalmaya dayanamamaktadır.
Hz. Yusuf, kardeşlerini hazırlatınca yola çıkacakları sırada onlara sözünü ettikleri kardeşlerini görmek istediğini söylüyor. Ayetin ilgili bölümünü tekrar okuyoruz:
“Onlara de ki; `Babadan kardeşinizi bana getiriniz.”
Müşterilere zahire verirken ölçüyü tastamam tuttuğumu kendi gözlerinizle gördünüz. O kardeşiniz ile birlikte tekrar geldiğinizde size de payınızı tam olarak vereceğim. Ayrıca konuklarımı iyi ağırladığımı da gördünüz. Buna göre o kardeşiniz için endişe duymanız yersizdir. Tersine benim, örneğini gördüğünüz konukseverliğimle karşılaşacaktır. Okuyalım:
“Görüyorsunuz ya, zahirenizi tastamam ölçerek veriyorum ve konukseverlerin de en iyisiyim.”
Fakat babalarının -özellikle Hz. Yusuf’u kaybettikten sonra- küçük kardeşleri üzerine ne kadar titrediğini bildikleri için, onu getirmenin kolay bir iş olmayacağını, bu yolun üzerinde babalarının karşı çıkışından kaynaklanacak birçok engellerin olduğunu Hz. Yusuf’a açık açık anlattılar. Fakat babalarını buna ikna etmeye çalışacaklarına, bütün bu engellere rağmen tekrar geldiklerinde onu yanlarında getireceklerine, bunun için ellerinden ne gelirse yapacaklarına söz verdiler. Okuyoruz:
“Yusuf’un kardeşleri `Babasından onun için izin koparmaya çalışacağız, herhalde bunu başarırız’ dediler.”
Ayette geçen “Onun için izin koparmaya çalışacağız” deyimi, Yusuf’un kardeşlerinin harcamak zorunda kalacaklarını bildikleri “çaba”nın yoğunluğunu somut biçimde tasvir ediyor.
Bu arada Hz. Yusuf, kardeşlerinin zahire ve hayvan yemine karşılık olarak ödemek üzere yanlarında getirdikleri bedel nitelikli malların yükleri arasına saklanması yolunda àdamlarına emir veriyor. Bu bedel nitelikli mallar, bir miktar paranın yanısıra, çöle özgü tarım ürünleri, çöl ağaçlarından elde edilmiş çeşitli meyvalar, deriler, yünler gibi, o günün pazarlarında takas usulü ticaret yaparken bedel olarak kullanılması adet olan çeşitli mallar olabilir. Hz. Yusuf, bu malları kardeşlerinin yüklerine, saklı biçimde yerleştiriyor ki, evlerine döndüklerinde ödedikleri bedellerin kendilerine geri verilmiş olduğunu anlasınlar ve bu cömertlik karşısında içlerinde geri dönme arzusu uyansın. Okuyoruz:
“Yusuf, yanında çalışan işçilere dedi ki; `Bunların verdikleri zahire bedelini yüklerine koyunuz, evlerine varınca herhalde onu farkederler de bir daha gelirler.”
- YAKUB’UN HUZURUNDA
Şimdi Hz. Yusuf’u Mısır’da bırakarak gözlerimizi Kenan iline çeviriyoruz. Karşımızda Hz. Yakub ile oğulları var. Geri dönüş yolculukları ve bu yolculukta olup bitenler hakkında bize hiçbir bilgi verilmiyor.