sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA FURKAN SURESİ 17. ve 21. AYETLER ARASI

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA FURKAN SURESİ 17. ve 21. AYETLER ARASI
10.06.2021
708
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

17- Onları ve Allah’tan başka taptıklarını(24) bir araya getirip toplayacağı ve: “Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yolu sapıttılar”(25) diyeceği gün;
18- Derler ki: “Sen yücesin; senin dışında başka veliler edinmemiz bize yakışmaz, ancak onları ve atalarını sen meta verip-yararlandırdın, öyle ki (senin) zikri(ni) unuttular ve böylece yıkıma uğrayan bir kavim oldular.”(26)
19- “İşte (ilahlarınız) sizin söylemekte olduklarınızı yalanladılar;(27) bundan böyle (azabı) ne geri çevirmeye gücünüz yetebilir, ne de bir yardıma. Sizden kim zulmederse,(28) ona büyük bir azab taddırırız.”
20- Senden önce gönderdiklerimizden, gerçekten yemek yiyen ve pazarlarada gezen (peygamber) lerden başkasını göndermiş değiliz.(29) Biz, sizin bir, kısmınızı bir kısmı için deneme (fitne konusu) yaptık.(30) Sabredecek misiniz?(31) Senin Rabbin görendir.(32)
21- Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki: “Bize meleklerin indirilmesi(33) ya da Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?”(34) Andolsun, onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar(35) ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar.

AÇIKLAMA

24. Burada kendilerine tapınılanlardan kasıt putlar değil, çeşitli müşrik toplumların tanrılaştırdıkları melekler, peygamberler, veliler, şehitler ve dindar kişilerdir.
25. Allah ile kafirlerin tanrıları arasındaki bu tür diyaloglar, Kur’an’ın çeşitli yerlerinde sözkonusu edilir. Sözgelimi Sebe Suresi’nde şöyle denmektedir: “Onların hepsini toplayacağı ve meleklere “bunlar mı size ibadet ediyorlardı?” diyeceği gün, “Seni tesbih ederiz.” dediler, “onlar değil, sen bizim velimizsin. Belki onlar cinlere ibadet ediyorlardı. Onların çoğu onlara mümindiler.” (Ayet: 40-41) .
Benzer şekilde Maide Suresi’nde de şöyle buyurulur: “O zaman Allah, “Ey Meryem oğlu İsa, sen mi insanlara Allah’tan başka beni ve annemi iki ilah edinin dedin?” der. (İsa) “Seni tesbih ederim” der, “benim için hak olmayan şeyi söylemem bana yaraşmaz. Ben onlara senin bana emrettiğini söyledim. Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a ibadet edin diye…” (Ayet: 116-117) .
26. Yani, “Onlar adi kimselerdi; kendilerine sana şükretsinler diye her türlü geçim araçlarını verdin; fakat onlar nankörlük ettiler ve rasûllerinin tüm uyarılarına da kulak asmadılar.”
27. Yani, “O gün, şimdi doğru olduğuna inandığınız dininizin sahteliği ortaya çıkacak ve kendi ellerinizle yaptığınız tanrılarınız da bu dinin bâtıl olduğunu ilan edeceklerdir. Onlardan hiç birisi sizden kendilerini tanrılaştırmanızı ve kendilerine tapınmanızı istememişti. Dolayısıyla, sizin adınıza şefaatta bulunmak yerine, aleyhinizede şahitlik edeceklerdir.”
28. “… Kim zulmederse…”, “… Kim gerçek ve hak karşısında zalim kesilir, küfür ve şirk suçunu işlerse…” Ayetin ifadesinden Rasûl’ü reddedip Allah’tan başka tanrılar edinenler ve ahireti inkar edenlerin zalim oldukları anlaşılmaktadır.
29. Bu, yemek yiyor ve çarşılarda dolaşıyor diye Hz. Muhammed’in (s.a) Allah’ın Rasûlü olamayacağını iddia eden Mekkelilere cevaptır. Onlara bildikleri ve peygamber olarak kabul ettikleri Nuh, İbrahim, İsmail, Musa ve daha başkaları gibi Hz. Muhammed’den (s.a) önce gelen tüm rasûllerin de yemek yiyip caddelerde dolaştıkları, hatta Hıristiyanların Allah’ın oğlu kabul ettikleri (ve Mekke kâfirlerinin putunu Kabe’ye koyduğu) Meryem oğlu İsa’nın (a.s) bile, bizzat incillerde anlatıldığı üzere, bütün insanlar gibi yemek yiyip caddelerde dolaştığı anlatılmaktadır.
30. Rasûl’ün ve müminlerin, İlâhî mesajı işittikten ve pâk karakterlerini gördükten sonra da inanıp inanmayacakları konusunda kâfirler için fitne (sınama) olduğu açıktır. Öte yandan, işkencelerle imanlarını deneme ve ispatlamada Rasûl ve izleyicileri için de kâfirler fitneydi. Çünkü yalnızca bu fitne (sınama-deneme) dir ki, gerçek müminlerin münafıklardan seçilmesini sağlar. Bu yüzden, başlangıçta yalnızca yoksul, biçare fakat samimi kişiler İslâm’a kucak açmışlardır. İşkence, zorluklar ve güçlükler yerine refah, servet ve ihtişam olmuş olsaydı, önce dünyaya tapanlar ve bencil kişiler İslâm’ı kabul ederlerdi.
31. Yani, “İşkenceyle fitneye uğratılmanın (denenmenin) hikmetini anladıktan sonra, hiç şikayet etmeden her türlü zorluğa katlanacağınız ve kaçınılmaz olan işkencelere hiç bir üzüntü duymadan göğüs gereceğiniz ümid edilmektedir.”
32. Burada, şu iki anlamın ikisi de mümkündür: 1) Rabbinizin işlerinizi idare etmesi, O’nun idaresi dahilinde olup O’nun bilgisi dışında hiçbir şey meydana gelmez. 2) Her türlü zorluğa rağmen O’nun davası yolunda gösterdiğiniz samimiyet ve bağlılıktan O bütünüyle haberdardır. Bu nedenle, tam bir mükafatla mükafatlandırılacağınızdan şüpheniz olmasın. Kâfirlerin zulüm ve işkencelerini de görmektedir O. Öyleyse, onlar yaptıklarının sonuçlarından kaçamayacaklardır.
33. Yani, “Eğer Allah gerçekten Mesajını bize ulaştırmak isteseydi, bir peygamber seçerek ona bir melek göndermez, bunun yerine her birimize ayrı ayrı melek gönderir, ya da mesajını bir melekler heyetiyle gönderirdi.” Müşriklerin bu itirazı En’am Suresi’nde de anılmaktadır: “Onlara bir ayet geldiği zaman, Allah’ın rasullerine verilen bize de verilmedikçe asla inanmayacağız” dediler. Allah risaletini nerede kılacağını daha iyi bilir…” (Ayet: 124)
34. Yani, “Bizzat Allah bize görünmeli ve müracaatta bulunmalı.”
35. Çeviri şöyle de olabilir: “Kendilerini pek büyük gördüler.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.