sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA FURKAN SURESİ 67. ve 69. AYETLER ARASI

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA FURKAN SURESİ 67. ve 69. AYETLER ARASI
22.06.2021
712
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

67- Onlar, harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne de kısarlar; (harcamaları,) ikisi arasında orta bir yol olur.(83)

68- Ve onlar, Allah ile beraber başka bir ilâh’a tapmazlar. Allah’ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler.(84) Kim bunları yaparsa ‘ağır bir ceza ile’ karşılaşır.

69- Kıyamet günü, azab ona kat kat arttırılır(85) ve o içinde aşağılanmış olarak temelli kalır.

AÇIKLAMA

83. Allah’ın gerçek kulları, harcamada bulunurken terazinin dilini tam ortada tutarlar. Ne gerekli harcamalarının sınırını aşarak israfta bulunurlar, ne de para biriktirip yığmak için acınacak durumlara düşerler; yalnız tutumludurlar. Hz. Peygamber’in (s.a) izleyicilerinin, kendilerini Arabistan’ın şehvetlerini doyurmada alabildiğine harcayan zenginleriyle, paralarını hayırlı yerlere kısan cimrilerinden ayıran niteliklerden biri de buydu.

İslâm’a göre şunlar israftır:
1) Gayri meşru yerlerde en küçük miktarda da olsa harcamada bulunmak,
2) Meşru yollarda kendi kaynaklarının dışına taşmak, ya da zevk için harcamada bulunmak,
3) Allah için değil de gösteriş için infakta bulunmak.

Öte yandan, kendisinin ve ailesinin ihtiyaçları için kendi mevki ve imkanları ölçüsünde harcamada bulunmamak, ya da hayırlı işler için parayı kısmak ise cimriliktir. İslâm’ın öngördüğü yol, terazinin dilini ortada tutmaktır. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: “Yaşayışta “itidal” üzere olmak, hikmet işaretidir.” (Ahmed, Taberani) .

84. Gerçek kullar üç büyük günahtan sakınırlar: Şirk, katl ve zina. Bizzat Hz. Peygamber (s.a) bu günahların ağırlığı konusunda uyarıda bulunmuştur. Abdullah İbn Mes’ud’un rivayetine göre, kendisine en kötü günahlar sorulduğunda şu cevabı vermişlerdir:

1) Seni yaratmış olan Allah’a bir şeyi denk tutmak,
2) Rızık korkusuyla çocuğunu öldürmek,
3) Komşunun karısıyla zina etmek. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesaî, Ahmed) .

Büyük günahların yalnızca bunlar olmadığı açıktır. Fakat bu üçü, o zamanki Arap toplumunda işlenen günahların en yaygınları olduğundan, özellikle belirtilmişlerdir.
Şirk’ten kaçınmanın, gerçek kulların meziyetleri arasında sayılması konusunda, şirki bir kötülük saymayan kafirlere karşı, bunun neden bir fazilet olarak sunulduğu sorulabilir. Bunun cevabı şudur: Her ne kadar şirke dalmış da görünseler, Araplar’ın şirk doktrini üzerinde şüpheleri vardı. Tarihlerinde bunun örneği pek çoktur. Sözgelimi Ebrehe, Mekke’yi kuşattığı zaman, Kureyş Kabe’nin kurtulması için putlarına değil, Allah’a yalvarmıştı. Bu olayla ilgili şiirleri “fil halkı”nın helak edilmesinin, putlarının yardımından değil, Allah’ın gücünden ve tabiat üstü bir müdahaleden ileri geldiğine inandıklarını gösteren delillerle doludur.

Kureyş ve Arap putperestleri, Ebrehe Mekke yolunda Taif’e vardığında Taif halkının, en büyük putları “Lat”ın tapınağını yıkar korkusuyla Kabe’yi yıkması için kendisine yardım ettiklerini, hatta kılavuzlar vererek tepelerden Mekke’ye geçirdiklerini biliyorlardı. Bu olay Araplara öylesine dokunmuştu ki, bundan sonra yıllarca baş kılavuzun mezarını taşa tutmaya devam ettiler.
Ayrıca Kureyş ve diğer Araplar inançlarını İbrahim Peygamber’e (a.s) dayandırırlar, dinî ve sosyal adetleriyle Hac ibadetlerine İbrahim’in dininin bir parçası olarak bakarlardı. İbrahim Peygamber’in (a.s) putlara değil, Allah’a ibadet ettiğini de biliyorlardı. İçlerinde puta tapıcılığın ne zaman başladığını ve hangi putun nereden, ne zaman ve kim tarafından getirildiğini gösteren gelenekleri ve hikayeleri de vardı.

Sıradan Arabın, putlarına fazla saygı duymadığı da bir gerçektir. Hatta, onlardan hakaretle söz ettiği, istek ve duaları yerine gelmediğinde takdimlerini geri aldığı da olurdu. Sözgelimi, anlatıldığına göre, babasının öldürülmesinin intikamını almak isteyen bir Arap, putu Zü’l-Halase’nin tapınağına gider ve fal oku atar. Cevap, niyetinden vazgeçmesi şeklinde olur. Bunun üzerine Arap kızar ve bağırır: “Ey Zü’l-Halase! Sen benim yerimde olsan ve baban da öldürülmüş olsaydı, katillerin cezalandırılması gerektiğini söylemez miydin?”
Bir başka Arap, bereket vermesini istemek üzere develerini Sa’d isimli ilahının tapınağına getirir. Bu ise, üzerine kurban kanları sürülmüş uzun boylu bir puttur. Kendisini görünce develer ürker ve o yana-bu yana kaçışmaya başlarlar. Arap öylesine kızar ki, putu taşlamaya başlar ve bağırır: “Allah seni helâk etsin! Senden develerime bereket istemeye geldim, fakat sen hepsini elimden aldın.”
Kökenleri hakkında kirli hikayelerin anıldığı bazı putlar vardı. Örneğin, anlatıldığına göre, heykelleri Safa ile Merve’ye konmuş bulunan Asaf ve Naile, aslında bir erkek ve kadın olup mukaddes Kabe içinde zina etmişler ve ceza olarak Allah kendilerini taşlaştırmıştı. Böylesi ilâhlara tapınan hiç kimse, kalbinden onlara karşı hiç bir saygı besleyemezdi.

Bütün bunlardan kolayca anlaşılabileceği üzere, Araplar Allah’a ibadetin değerini kalblerinde duyuyorlar, fakat bir yandan bu kalbi duyuşu, eski adetler ve cahiliye hayat ve değer anlayışı bastırırken, bir yandan da Kureyş’in öncü “dini” sınıfı, büyük çıkarları gereği Allah’a ibadet aleyhine halk arasında önyargılar üretiyordu. Bunlar Arabistan’daki öncülüklerine son vermekle sonuçlanacağı için putperestlikten vazgeçmezlerdi. Dolayısıyla, şirkten kaçınma ve bir Allah’a ibadet etme, kalblerinde bunun kendilerine rağmen doğru olduğunu bilen ve hisseden kafirlerin karşı çıkışlarından korkmayan Rasulullah’ın (s.a) izleyicilerinin bir üstünlük alameti olarak anılmaktadır.

85. Burada şu iki anlam da mümkündür: 1) Onun cezası hiç bitmeyecek ve tekrarlana tekrarlana devam edecektir. 2) Küfür, şirk ve tanrıtanımazlık günahlarına ek olarak katl, zina ve diğer günahları da işlemiş olanlar, isyanları ve her bir günahları karşılığında tekrar tekrar cezalandırılacaklardır. Büyük-küçük tüm günahları için sorguya çekilecekler ve bunlardan hiç biri bağışlanmayacaktır. Sözgelimi her bir katl ve her bir zina eylemi için ayrı bir ceza sözkonusu olacaktır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.