SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA İBRAHİM SURESİ 13. AYET
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
13- Kâfirler, peygamberlerine “Ya dinimize dönersiniz, ya da sizi yurdumuzdan kovarız”dediler. Fakat Rabbleri, onlara vahiy yolu ile bildirdi ki, “Biz zalimleri kesinlikle yokedeceğiz. “
Bu noktada İslâm ile cahiliye arasındaki çarpışmanın gerçek nedeni ve tabiatı ortaya çıkıyor. Cahiliye, İslâmın kendisinden bağımsız bir yapıya sahip olmasını istemez. Kendi varlığından ayrı bir varlık göstermesine katlanamaz. İslâm barış istese bile cahiliye buna yanaşmaz. Ama İslâmın bağımsız bir önderliğe ve yönetime sahip örgütlü bir hareket olarak ortaya çıkması kaçınılmazdır. İşte cahiliyenin hazmedemediği, katlanamadığı budur. Bunun için kâfirler peygamberlerinden sadece davalarından vazgeçmelerini istemiyorlar, ayrıca tekrar inançlarına dönmelerini, cahili toplumlarına katılmalarını, bağımsız bir yapıları kalmayacak şekilde aralarında eriyip gitmelerini istiyorlar. Ama bu dinin tabiatı gereği mensuplarına yasakladığı, peygamberlerin de bu yüzden reddedip kabul etmediği de budur. Çünkü içinden kopup geldikten sonra bir müslümanın yeniden cahiliye toplumuna katılması mümkün değildir, olmaması gereken bir davranıştır.
Zalim ve zorba kuvvetler, çirkin ve katı yüzlerini gösterdikleri zaman ne davet hareketine ne de delil göstermeye imkân kalmaz. Böyle bir durumda yüce Allah peygamberleri cahiliyeye teslim edecek değildir.
Organik yapısının tabiatı gereği, cahiliye toplumu müslüman bir unsurun kendi bünyesinde hareket etmesine hoşgörülü davranmaz. Bu müslümanın çalışması, çabası ve enerjisi cahiliye toplumunun yararına, onun kökleşmesi uğruna olmadığı sürece… Cahiliye toplumunun arasına karışmak, onun organik yapısı ve kurumları içinde yeralmak suretiyle dinlerine hizmet edebileceklerini, dinleri için birtakım faaliyetlerde bulunabileceklerini zannedenler, toplumun organik yapısının tabiatını kavrayamayan kimselerdir. Toplumsal organik yapının tabiatı, bünyesinde yeralan her ferdi bu toplumun yararına, onun sisteminin ve dünya görüşünün kökleşmesi uğruna çalışmaya, çaba sarfetmeye zorlar. İşte bunun için seçkin peygamberler, yüce Allah kendilerini kurtardıktan sonra tekrar kavimlerinin arasına karışmayı, onların dinine uymayı reddediyorlar.
Bu noktada en büyük güç devreye giriyor. Kesin ve bitirici darbesini indiriyor. Zorba tağutlar bile olsalar, basit beşeri güçler buna karşı koyamaz. “Rabbleri onlara vahiy yolu ile bildirdi ki, “Biz zalimleri kesinlikle yok edeceğiz.” ,