GÖKYÜZÜNDE BİR ÇATLAK VAR DA (HAŞA) BİZ Mİ GÖREMİYORUZ ?
Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lütfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)’a mahsustur.
Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)ya, a’line, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmetin üzerine olsun.
İslami anlayış ve yaşantı öğrenilen ilimle şekillenir. İlim olmayınca yaşantı nefse göre şekillenecektir. Günümüzde de bunun belirtirlini çok sık görmekteyiz. İlimle kuşanan hayatlar bilindiği kadar uygulanır, bilinmeyen yönler ise nefse göre şekillenir. İlim imanla hareket etmezse maalesef ilimli de olsa nefisle hareket edilecektir.
Mesela bir baba ile evladı üzerinden meseleye bakarsak;
Evlat babanın bazı sözlerini dinleyip bazılarını dinlemese ve uzak dursa bu durumdan hiçbir baba hoşlanmaz. Baba lavaboya gidebilir miyim, su içebilir miyim, dışarı çıkabilir miyim? Gibi sorularla babasına danışmadan hareket etmeyen bir evlat aynı zamanda eve geç geleceğinden, hangi işe gireceğinden, gideceği uzak yakın yerlerden, evleneceği kişiden hiç bahsetmeden kafasına göre takılsa sizce baba razı olur mu? Ufak tefek meseleleri danışıpta asıl sorulması gerekenleri sormayan bir evlattan baba ne kadar razı olur.
Bugün bizlerde benzeri bir şekilde Rabbimize karşı davranmıyor muyuz? Camiye sağ ayakla girilip, sol ayakla çıkılacağı, suyu oturarak içmeyi, lavaboya sol ayakla girip sağ ayakla çıkmayı, yatarken sağ tarafımıza dönmeyi Rabbimizin istediği şekilde yapıyoruz da Kur’an’da bizi hitap alan diğer hükümleri neden alamıyoruz. Rabbimizin bize verdikleri karşısında bu kadar ibadet yeter mi diyoruz, yoksa bunları yapalım diğerlerini affeder mi diyoruz?
Allah azze ve celle nin bizim ibadetlerimize ihtiyacı yoktur. Bizim Allah’a kulluk etmeye ihtiyacımız var. O yüzden bütün emirleri bizim için çok önemlidir.
Bakın namaz emrini yerine getirmek için abdest almak farzdır. Birisini düşünelim ki Türkiye’de ki bütün denizler ve göller’in tasarrufu kendisine verilmiş. Bütün herkese yetecek kadar suyu var. Ama suyu azalır diye kimsenin abdest almasına da müsaade etmiyor ve kalkıp diyor ki: Namaz kılmak gerekir, çünkü namaz Allah’ın emridir.
Böyle bir kişi namaz kılsa da emin olun ameli ve sözleri, hiçbir Müslüman tarafından hoş karşılanmaz.
Neden? Çünkü azalacağı korkusuyla suyu bizden esirgiyor, namazı kılmamız için bize yardımcı ve destek olmuyor. Böyle bir kişi için Allah’ın emri olan namazı kılmamıza engel oluyor denmez mi?
Kur’an’da bu şekilde bize emredilen nice hükümler var. Hırsızlık yapana verilecek el kesme cezasını uygulamak için islamın hakim olması gerekmez mi? Namazı kılmak için suyu vermemekle önümüze engel olan ile, Allah’ın aynı kitapta hırsıza verilecek cezanın uygulanması için imkanı olduğu halde islamın hakimiyetine gerekli çabayı ve mücadeleyi vermeyen arasında ne fark var? Namaz da Allah’ın emri. Bunun için abdest gerekli. Hırsızlık suçunun cezası da Allah’ın emri. Bunun için de islamın hakimiyeti gerekli.
Kur’an’ın bazı hükümlerini iştahla alıp da diğer hükümlerini neden bırakıyoruz? Bunun mantıklı bir açıklaması olması gerekmez mi?
Kur’an’da nefsimize hoş gelen şeylere tabi olupta diğerlerini mi bırakıyor?
Bakara 85: …Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanlar, netice olarak dünya hayatında perişanlıktan başka ne kazanırlar, kıyamet gününde de en şiddetli azaba uğratılırlar. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
Eğer böyle bir sıkıntı yoksa daha büyük bir sıkıntı vardır ki o da Allah’ı tanımamaktan kaynaklanır.
HAC 74- Allah’ın büyüklüğünü gereği gibi değerlendirip bilemediler. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, her şeye üstündür.
Oysa ki Allah azze ve celle kitabında bizi bu konuda bilgilendirmekte ve uyarmaktadır. Bilemediler ve bilmekde istemediler. Bunun için çaba sarfetmediler. Gökyüzüne baktılar ama göremediler. İşlediği günahlar onların kalp gözünü kararttı. Kainattaki o eşsiz nizamı idrak edemediler. Kur’an onlara bunun hakkında bilgi verdiğinde de görmemezlikten geldiler de Allah’ın nizamın da bir eksik olmamasına rağmen, yeryüzünde kendilerine başka ilahlar seçtiler. Bu ilahların başını da nefis ilahı oluşturdu.
FURKAN 43- Nefsini İLAH edinen kimseyi gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın?
Nefsini ilah edinip Allah’ın kudretini hiçe sayan ve insanları kendine kulluğa çağıranlara kulluk edenler de ‘’vardır bir bildikleri’’ diyerek gök yüzünde hiçbir ahenksizlik, uyumsuzluk ve çatlak olmamasına rağmen Allah’ı bırakıp sahte ilahlar edindiler. Bizde o göremeyenlere bir kez daha bu ayetleri hatırlatarak göremedikleri gerçeği görmeleri için yardımcı olmak istiyorum. Allah azze ve celle Kur’an’ı Kerim de şöyle buyuruyor:
MÜLK SURESİ
3- O, yedi göğü, birbiri üzerine yarattı. Rahmân’ın yaratmasında bir aykırılık, uygunsuzluk görmezsin. Gözünü döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun?
4- Sonra gözünü tekrar tekrar döndür (bak). Göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) âciz ve bitkin halde sana dönecektir.
KAF SURESİ
6- Artık üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve süslemişiz, onun hiç bir çatlağı yoktur.
7- Yeri de nasıl uzatmış, üzerine sabit dağlar oturtmuşuz. Orada görünüşü güzel her çeşit bitkiden çiftler yetiştirdik.
8- Bunlar, Allah’a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ona ibret vermek içindir.
Sözün bittiği yerdeyiz. Kainatta hiçbir noksanlık yoksa (ki yoktur) yeryüzünde de O’nun hükmüne boğun eğmek gerekir. Baksanıza kainatta ki her şey O’na boyun eğmemiş mi?
Rabb’im Hakkı Hak bilip Hakka sarılan,batılı batıl bilip batıldan uzaklaşan kullarından eylesin.AMİN