SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA HİCR SURESİ 51. ve 56. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
- İBRAHİM’İN MİSAFİRLERİ
51- Onlara İbrahim’in konukları hakkında da bilgi ver.
52- Hani İbrahim’in yanına girip selâm verdiklerinde O “Biz sizden korkuyoruz” dedi.
53- Onlar “Korkma, biz sana bilgin bir oğlun olacağını müjdeliyoruz
54- İbrahim “Hayli ilerlemiş yaşıma rağmen mi bana bu müjdeyi veriyorsunuz? O halde neye dayanarak müjde veriyorsunuz?” dedi.
55- Onlar dediler ki “Sana bu müjdeyi gerçeğe dayanarak veriyoruz, sakın umutsuzlardan olma.
56- İbrahim, sapıklardan başka kim Allah’ın rahmetinden ümit keser” dedi.
Melekler “Selâm…” demişlerdi. İbrahim ise, “Biz sizden korkuyoruz” demişti. İbrahim’in neden böyle söylediği burada açıklanmıyor. Hud suresinde olduğu gibi, misafirlerine kızartılmış buzağı ikram ettiğinde “ellerini yiyeceğe uzatmadıklarını görünce durumlarını beğenmeyip, içine korku düştüğüne” değinilmiyor. Çünkü burada yüce Allah’ın peygamberinin dili ile kullarına duyurduğu rahmeti ele alınıyor. Amaç İbrahim’in hikâyesini ayrıntıları ile anlatmak değildir.
“Onlar “Korkma, biz sana bilgin bir oğlun olacağını müjdeliyoruz” dediler.”
Bu şekilde müjde vermekte acele etmişlerdi. Surenin akışı da ayrıntıya girmeden çabucak geçiyor.
Yine burada sadece İbrahim peygamberin cevabı yeralıyor. Karısına ve bu esnada söylediği sözlere değinilmiyor:
“İbrahim, “Hayli ilerlemiş yaşıma rağmen mi bana bu müjdeyi veriyorsunuz? O halde neye dayanarak müjde veriyorsunuz” dedi.”
İşin başında Hz. İbrahim, hayli ilerlemiş yaşına rağmen bir evlâdının olacağına ihtimal vermiyor. (Başka bir yerde de değinildiği gibi, karısı da kocamış ve kısırdır.) Melekler hemen O’nu kuşkulardan uzaklaşıp kesin inanca çağırıyorlar:
“Onlar dediler ki; “Sana bu müjdeyi gerçeğe dayanarak veriyoruz, sakın umutsuzlardan olma.”
Yani karamsarlardan olma. Hz. İbrahim derhal kendine geliyor ve Allah’ın rahmetinden ümit kesme kuşkusunu içinden söküp atıyor.
“İbrahim, “Sapıklardan başka kim Allah’ın rahmetinden ümit keser?” dedi.”
İbrahim peygamberin -selâm üzerine olsun- sözü aktarılırken “rahmet” kelimesi özellikle vurgulanıyor. Bu ise, bölümün giriş kısmı ile bir ahenk oluşturuyor. Bununla birlikte şu temel gerçek de ön plana çıkıyor: Sapıklardan başkası Rabbinin rahmetinden ümit kesmez. Allah’ın yolundan sapmış, O’nun ruhundan teneffüs etmeyen, O’nun rahmetini hissetmeyen, O’nun şefkatini, iyiliğini ve koruyuculuğunu algılamayan kimseler ümit keser Allah’ın rahmetinden. Ama imanın tazeliğine ulaşmış, rahmana bağlanmış bir kalp, zorluklar kendisini çepeçevre kuşatsa da, şartların ağır baskısı altında kalsa da hava kapkaranlık ve bulutlu olsa da, göz gözü görmez bir karanlıkta realitenin yoğun baskısı içinde hedefini yitirecek gibi olsa da karamsarlığa düşmez. Allah’ın rahmetinden ümit kesmez. Çünkü Allah’ın rahmeti de doğru yolu bulmuş mü’min gönüllere yakındır. Allah’ın gücü sonuçları ortaya çıkardığı gibi sebepleri de ortaya çıkarır. Realiteyi değiştirdiği gibi, vaadedilen süreyi de değiştirir.
Burada İbrahim artık meleklerden korkmuyor. Sakinleşmiş ve müjdeden dolayı güven içindedir meleklerin geliş sebebini, amaçlarını öğrenmeye çalışıyoruz.