sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA NEML SURESİ 61. AYET

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA NEML SURESİ 61. AYET
25.08.2021
894
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun

61- Ya da yeryüzünü bir karar yeri kılan,(74) onun arasında ırmaklar var eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz arasında bir ara-engel(75) (haciz) koyan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.

AÇIKLAMA

74. Sayısız ve çeşitli mahlukat türünün yerküresi üzerinde bulunması ve yaşaması basit bir olay değildir. İnsan, bu yerküresinde tesis edilmiş olan hakîmâne uyum ve koordinasyonu tetkik ederse o, sadece hayrette kalır ve bu fevkalâde uyum, ilişki ve oranların, ancak, Alîm, Hakîm, ve Kadir-i Mutlak olan bir Tanrı’nın yaratıp düzenleyebileceği hissini duyar ve kabul eder. Üzerinde yaşadığımız bu yer küresi uzay boşluğunda çok hassas bir hareketle seyrediyor. Hareketinde henüz herhangi bir sarsıntı ve sapma görülmemiştir. Dünyanın bu hareketinde şayet, depremler esnasında gördüğümüz cinsten en ufak bir sarsıntı olmuş olsaydı gezegenimizde hayat olamazdı. Son derece hassas bir biçimde bu küre, hem kendi hem de güneş etrafında düzenli olarak dönüyor. Kendi etrafında dönmesi ve dolayısıyla her yüzünün düzenli olarak güneşi görmesi veya görmemesi, gece ve gündüzün oluşmasına sebep olur. Dünyanın bir yüzü sürekli olarak güneşe bakmış olsa, diğer cephesi de hiç güneş almamış olsaydı, bu ikinci yüzünde hiç hayat bulunmaz ve yaşamak mümkün olmazdı. Çünkü devamlı güneş alan kısmı, hiçbir canlının yaşamasına elverişli olmayacak şekilde kururdu. Bunun aksine sürekli karanlıkta kalan yüzünde ise, canlı denecek bir şeyin yaşamasına imkan vermeyecek derecede dondurucu soğuk hüküm sürmüş olurdu. Üstünde yaşadığımız yer küresini, milyonlarca meteorun sürekli bombardımanına karşı koruyan beşyüz mil kalınlığında bir atmosfer tabakası çevreler. Aksi halde, saniyede otuz mil hızla dünyaya doğru fırlamakta olan ortalama yirmi milyon meteor, dünyayı, üzerinde insan, hayvan ve bitki türünden hiçbir canlının yaşamasına müsait olmayacak derecede tahrip etmiş olacaklardı. Yine aynı atmosfer tabakası, hava ısısını ayarlar, okyanuslardaki suların buharlaşmasından meydana gelen yağmur bulutlarının yukarılara doğru yükselmesini temin eder, dünyanın çeşitli yerlerine bu yağmur bulutlarını taşır ve insan, hayvan ve bitki hayatı için lüzumlu çeşitli gazları sağlar.

Atmosfersiz dünya hiçbir canlı varlık için, yaşamaya uygun bir yer değildir. Aynı şekilde bu tabiî kaynakların bulunmadığı yerlerde, orada toprak hiçbir canlıyı besleyemez. Okyanus, nehir, kaynak, yeraltı su rezervleri ve eriyip çaylar şeklinde akan dağlar üzerindeki karlar halinde, yeryüzünde bol miktarda su depolanmış bulunuyor. Bu şekilde bir su düzenlemesi olmasaydı yeryüzünde hayat olmazdı.

O halde yer küresi üstünde bulunan, su, hava ve çevresindeki şeyleri kendisine doğru cezbeden uygun bir yerçekim-gücü ihsan edilmiş ve böyle bir özellikle techiz edilmiştir. Bu çekim gücü şayet normalden biraz daha az olsaydı, hava ve suyun yer küresinden ayrılıp uzay boşluğuna doğru akışı durdurulamazdı. Yine yer küresindeki ısı, şimdikinden fazla olmuş olsaydı, hayat orada oldukça zorlaşmış olacaktı. Diğer yandan yer çekim kuvveti, normalden biraz daha fazla olsaydı, atmosfer daha yoğun olmuş olacak, neticede basınç yükselmiş, buharlaşma zorlaşmış ve dolasıyla yağmur yağması imkansız hale gelmiş olacak; soğuklar artmış ve yeryüzünün oturulabilir yerleri daha da azalmış olacak; insan ve hayvanlar hacim bakımından daha küçük, buna mukabil daha ağır hale gelmiş olacaklardı. Bu durum da onların hareket kaabiliyetini azaltmış olurdu. Ayrıca yer küresi, güneşten, üzerinde insan ve canlıların yaşamasına elverecek uygun bir uzaklıkta yeralmış bulunuyor. Bu mesafe biraz daha uzun olsaydı, yer küresi daha az ısı alacak, iklim daha soğuk, mevsimler daha uzun olup, yer küresi üzerinde yaşanmaz bir yer haline dönüşecekti. Diğer taraftan bu mesafe daha kısa olmuş olsaydı, diğer faktörlerle beraber yüksek ısı, üzerinde halen yaşamakta olan insan hayatına imkan vermeyecek dereceye ulaşacaktı.

Bunlar, yer küresini, insanların yaşadığı bir mekan haline getiren tabiî kaynaklar arasında mevcut olan uyum ve ahenkten sadece birkaçıdır. Bu olaylara dikkatle bakan insaf sahibi her insan, bunlar arasındaki uyumun, hakim bir yaratıcının bir planı olmaksızın sadece bir tesadüfün eseri olarak meydana gelmiş olduğunu bir an bile kabul edemez ve bir tanrı veya tanrıça, bir cin veya peygamber, bir veli veya meleğin bu varoluşta dahil olduğu ve bu muazzam nizamı işler hale soktuğunu da asla kabul edemez.

75. Yani, yeryüzünde tatlı ve tuzlu su kütleleri vardır ve bunlar birbirine karışmazlar. Yeraltı su rezervleri, tatlı ve tuzlu su halinde yanyana bir arada bulunur ve fakat çoğunlukla ayrı ayrı akarlar. Hatta tam denizin ortasında, tatlı su kaynaklarının bulunduğu bazı yerler vardır; bunların akıntıları deniz suyundan ayrı olarak, ona karışmadan kalır ve denizde seyahat edenler, içme suyu ihtiyacını buralardan temin ederler. (Daha geniş malumat için bkz. Furkan an: 68)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.