EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KASAS SURESİ 9. ve 12. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
9- Firavun’un karısı dedi ki: “Benim için de, senin için de bir göz bebeği; onu öldürmeyin; umulur ki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.” Oysa onlar (başlarına geleceklerin) şuurunda değillerdi.(12)
10- Musa’nın annesi ise, yüreği boşluk içinde sabahladı. Eğer mü’minlerden olması için kalbi üzerinde (sabrı ve dayanıklılığı) pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse onu(n durumunu) açığa vuracaktı.
11- Ve onun kız kardeşine: “Onu izle,”(13) dedi. Böylece o da, kendileri farkında değilken onu uzaktan gözetledi.
12- Biz, daha önce ona süt analarını haram etmiştik.(14) (Kız kardeşi:) “Ben, sizin adınıza onun bakımını üstlenecek ve ona öğüt verecek (veya eğitecek) bir aileyi size bildireyim mi?” dedi.(15)
AÇIKLAMA
12. Bundan anlaşılan şey kısaca şudur: “Tahta sandık yahut sepet, nehir tarafından Firavun’un sarayının bulunduğu yere taşındı. Firavun’un köle (yahut hizmetçileri) , onu tutarak alıp Kral ve Kraliçenin huzuruna getirdiler. Belki de o esnada Kral ve Kraliçe nehrin kenarında gezmeye çıkmışlardı ve sepeti farkederek tutulmasını emrettiler. İçinde bir çocuk olduğunu görünce onun bir İsrailoğlu ailesine mensup olduğunu kolayca tahmin ettiler. Çünkü sepet o günlerde çocukları öldürülmekte olan İsrailoğulları tarafından gelmekteydi. Besbelli biri bebeğini bir süre gizlemiş fakat daha fazla gizleyemeyeceğini anlayınca belki biri tutar da çocuk ölümden kurtulur ümidiyle nehre salmıştı.
Öyle anlaşılıyor ki, çok sadık köleler Kralın, çocuğun kendisi için tehlikeli olabileceği düşüncesiyle derhal öldürülmesi emrini yerine getirmeye çalışmışlardı. Fakat Kraliçe nihayetinde bir kadındı, hem de çocuğu olmayan bir kadın. Üstelik Taha Suresi’nde geçtiği üzere, o çok sevimli bir bebekti: “Sana kendimizden bir sevimlilik ilka etmiştik.”(Ayet: 39) , yani; “Seni öyle sevimli bir çocuk kılmıştım ki sana bakanlar sevmeden edemezlerdi.” Dolayısıyla kadın da onu sevmemezlik edemedi ve Kral’a şöyle dedi: “Onu öldürme, onu evlat edinelim. Evimizde çocuğumuz olarak büyürse bir İsrailli olduğunu bilmeyecek, hatta Firavun’un akrabalarından biri olduğunu sanacak ve bize bir İsrailoğlu düşmanı olarak yardım edecektir.”
Kitab-ı Mukaddes ve Talmud’a göre Hz. Musa’nın evlat edinilmesini salık veren kadın, Firavun’un kızıydı, oysa Kur’an’a göre onun karısıydı. “Emraetu Fir’avn” Aşikardır ki, doğrudan Allah’ın kelamı, asırlar sonra derlenmiş sözlü bir rivayetten çok daha geçerlidir. Dolayısıyla “İmraetu Fir’avn” ibaresini Arapçadaki anlamı hilafına “Fir’avun ailesinden bir kadın” şeklinde çevirmeye ve sırf İsrailî rivayetlerle uyum içinde olsun diye böyle kullanmaya katiyen ihtiyacımız yoktur.
13. Yani, kız yüzen sepet boyunca yürüdü ve düşmanlarının sepetle ilgili ne yapmak istediğini hissetirmeyecek şekilde onu izledi. İsrail kaynaklarına göre Hz. Musa’nın (a.s) kızkardeşi 10-12 yaşlarında idi. Küçük kardeşini zekice ve hiçkimseye birşey hissettirmeden takip ederek Firavun’un ev halkı tarafından tutulduğunu öğrendi.
14. Yani, “Çocuk, Kraliçenin onu emzirmek için çağırdığı hiçbir süt anneninin memesini ağzına almıyordu.”
15. Bu, kızkardeşin küçük kardeşinin Firavun’un sarayına ulaştığını anlayınca eve dönmediğini ve akıllıca bir hareketle, ne olup biteceğini öğrenmek üzere orada kalmış olduğunu gösterir, sonra çocuğun hiçbir sütanneyi kabul etmediğini görüp, Kraliçenin ona uygun bir sütanne için telaşa kapıldığını anlayınca akıllı kız, doğruca saraya gitmiş ve şöyle demiştir: “Size onu büyük bir sevgiyle yetiştirecek birini söyleyebilirim.”
Burada gözönünde bulundurulması gereken bir şey vardır. Eskiden bu ülkelerin soylu ve hali vakti yerinde aileleri genellikle çocuklarını yetiştirmeleri için sütannelere (dadılara) teslim ederlerdi. Rasûlullah’ın (s.a) sireti’nde şehir dışından, çöllerden dadıların gelip, hali vakti yerinde olan ailelerin çocuklarını yüksek ücretler karşılığında emzirmek ve büyütmek üzere aldıklarını biliyoruz. Bizzat Rasûlullah (s.a.) Halime Sadiye tarafından çöle götürülmüştü. Aynı görenek Mısır’da da vardı. Musa’nın (a.s) kızkardeşinin (ablasının) uygun bir dadı getirebileceğini değil de, özen ve sevgiyle onu yetiştirmeyi tekeffül edebilecek bir hane halkını tavsiye edebileceğini söylemesi bundandır.