sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KASAS SURESİ 17. ve 18. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KASAS SURESİ 17. ve 18. AYETLER
10.09.2021
744
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

17- Dedi ki: “Rabbim, bana verdiğin nimetler(25) adına, artık suçlu-günahkârlara destekçi olmayacağım.”(26)
18- Böylece şehirde korku içinde (çevreyi) gözetleyerek sabahladı. Derken, bir de baktı ki, dün kendisinden yardım isteyen (kişi, bugün de) kendisine yardım için bağırıyor. Musa, ona dedi ki: “Sen gerçekten açıkça bir azgınsın.”(27)
19- Sonunda ikisinin de düşmanı olan (adam) ı(28) yakalamak isterken (adam ona) dedi ki: “Ey Musa, dün birini öldürdüğün gibi, bugün de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde yalnızca bir zorba olmak istiyorsun, ıslah edicilerden olmak istemiyorsun.”(29)

AÇIKLAMA

25. Yani, “Yaptığım ‘iş’i düşmanlarımdan gizleyip, Mısırlılar’ın elinden zarar görmeden kurtarma” nimeti.
26. Hz. Musa’nın (a.s) bu ahdi çok kapsamlı kelimelerle ifade edilmiştir. O’nun bununla demek istediği; ferd olsun, topluluk olsun, dünyada zulüm ve hainlik eden hiç kimseye yardımcı olmamak idi. İbn Cerir ve diğer birkaç Müfessir’in de doğru anladığı gibi o günlerde Hz. Musa (a.s) , Firavun ve hükûmetiyle olan ilişkilerini kesmeyi ahdetmişti: Zira hükümet zalimdi ve ülkede kötü bir sistemi hakim kılmıştı. Daha sonra muttakî bir insanın böyle zorba bir krallıkta görev yapmaya, onun güç ve itibarının yükselmesine alet olmaya daha fazla devam edemeyeceğini anladı. Müslüman alimler, Hz. Musa’nın (a.s) bu sözünden genellikle şunu istidlâl ederler: Bir mümin, ister bir fert, ister bir zümre, isterse iktidardaki bir hükûmet olsun zalime yardım etmekten tamamen kaçınmalıdır. Bir kimse, Ashabın tanınmış tabiilerinden olan Atâ b. Ebi Rabah’a sordu: “Benim kardeşim Emevî hakimiyetinde olan Kûfe’nin vali kâtibi…
Gerçi halkın meseleleriyle ilgili kararları o vermiyor ama kararlar onun kalemiyle neşrediliyor. Bu hizmeti sürdürmek zorunda, çünkü bu onun tek gelir kaynağı…” Hz. Atâ bu ayeti okudu ve şöyle dedi: “O kardeşin kalemini elinden atsın. Rezzak Allah’dır.”

Başka bir Emevî kâtibi, Amir Şa’bî’ye sordu: “Ey Ebu Amr! Ben yalnızca verilen kararları kaydedip, neşretmekten sorumluyum. Bunun dışında hiçbir şey yapmam. Bu memuriyet dolayısıyla kazandığım rızk helal mi, değil mi?” O şöyle cevapladı: “Mümkündür ki masum biri cinayet suçuyla hüküm giyer ve karar senin kaleminden çıkar, yahut birinin mülkü adaletsizce müsadere edilir, yahut bir başkasının evinin yıkılması emredilir ve tüm emirler senin kaleminden çıkar.” Sonra imam bu ayeti okudu. Bunun üzerine kâtip şunları söyledi: “Bu günden itibaren kalemimden Emevîlerin hükümleri çıkmayacak!” İmam da karşılık verdi: “Öyleyse Allah da seni günlük rızkından mahrum bırakmayacak.”

“Abdurrahman b. Müslim, Dahhak’dan yalnızca Buhara’ya gidip oradaki memurların maaşlarını dağıtmasını istemişti, fakat o bunu bile reddetti. Arkadaşları bunda bir kötülük olmadığını söyleyince şöyle cevap verdi: “Bir zalime hiç bir şekilde yardımcı olmak istemem.” (Ruh’ul-Meani c:20, sh: 49)

İmam ebu Hanife’nin hayat hikayesini sahih biçimde yazanlardan el-Muvaffak el-Mekkî, İbn el-Bezzâz el-Karvarî, Molla Ali Kârî, v.s de dahil olmak üzere tümü, Mansur’un başkomutanı Hasan b. Kahtuba’nın sırf imamın direktifiyle görevinden şu sözleri sarfederek istifa ettiğini kaydetmişlerdir: “Bugüne kadar sizin saltanatınızın lehine yaptığım şeyler eğer bu saltanat Allah yolunda idiyse bana yeter. Yok eğer zulüm ve zorbalık yolunda ise amel defterimdeki günahlarıma yenilerini eklemek istemiyorum.”

27. Yani, “Öyle görünüyor ki, sen geçimsizin birisin. Hergün onunla bununla yeni bir kavga çıkarıyorsun.”

28. Bu konuda Kitab-ı Mukaddes’in rivayeti Kur’an’ınkinden farklıdır. Kitab-ı Mukaddes ertesi günkü kavganın iki İsrailli arasında cereyan ettiğini söyler. Oysa Kur’an’a göre kavga bir İsrailli ile bir Mısırlı arasında olmuştur. İkinci rivayetin itibara şayan olduğu açıktır. Zira ilk günkü katletme hadisesinin içyüzünün ortaya çıkabilmesi-nitekim bu aşağıda zikredilecektir- bir Mısırlı’nın olaydan haberdar olmasıyla mümkündür. Mezkur şahıs Mısırlı değil de, İsrailli olsaydı ve olayın içyüzünü bilseydi, böylesi bir ihanetin içine girmez, bir prens tarafından işlenmiş bu denli müthiş bir suçu Firavun hükûmetine bildirmezdi. Ne de olsa prens kendi cematinin büyük bir destekçisiydi.

29. Bu bağıran şahıs Hz. Musa’nın (a.s) düşmanına karşı yardım etmek istediği İsrailliydi. Hz. Musa İsrailli’yi paylayıp azarladıktan sonra Mısırlı’ya saldırmak üzere hamle etti. İsrailli de sandı ki kendisini öldürecek… Bu yüzden bağırıp çağırmaya başladı ve böylece dünkü hadisenin sırrını kendi aptallığı yüzünden açığa vurmuş oldu.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.