HAKKINDA KEFFARET CEZASI OLUP HADD CEZASI OLMAYAN GÜNAHLAR
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
Yukarıda da belirtildiği gibi bu tür suçlar, orucu, ihramı bozmak, yalan yere yemin eylemek, yeminini tutmamak, hayız halinde veya zihar halinde ailesiyle cinsî ilişkide bulunmaktır. Bunları birer birer inceleyelim:
- Orucu bozmak:
Allah (cc) şöyle buyuruyor, “Ey iman edenler! Sizden evvelki ümmetlere yazıldığı gibi sizin üzerinize de oruç farz kılındı.”(93), “Oruç günlerinizin gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl edildi. Onlar sizin için, siz de onlar için birer libassınız. Allah, nefislerinize karşı zaaf göstermekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Artık bundan sonra geceleri onlara yaklaşın ve Allahın hakkınızda yazdığını isteyin. Bütün gece fecr-i sâdık olan ak iplik kara iplikten seçilinceye kadar yeyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamla-yın. Mescidlerde itikâfta bulunduğunuzda, kadınlarınıza geceleri de yaklaşmayın. Bu hükümler, Allahın sınırlarıdır. Sakın onlara, o sınırlara, yaklaşmayın.”(94). Ebu Hüreyre şöyle rivâyet ediyor; “Bir adam Hz. Peygamber (as)’e gelerek, helâk oldum ey Allah Rasûlü, dedi. Hz. Peygamber, seni helâk eden nedir? dedi. Adam, ramazanda ailemle cinsî münâsebette bulundum, deyince Peygamber (as), bir köle âzâd edecek kadar varlıklı mısın? dedi. Adam, hayır, cevabını verdi. Hz.Muhammed (as), aralıksız iki ay oruç tutabilir misin? diye sordu. Adam, hayır, dedi. Hz. Peygamber (as), altmış miskine yemek yedirecek kadar kudretin var mı? dedi. Adam yine, hayır, cevabını verdi. Sonra Hz. Muhammed (as), elinde bir farak (95) dolusu kuru hurma getirdi ve bunu sadaka ver, dedi.”(96) Bu hükümler, orucun farzlığını, cinsî münâsebet yahut yemek veya içmeyle bozulacağını gâyet açıkça belirtmekte ve orucunu cinsî ilişkiyle bozana köle âzâd
etme yahut iki ay aralıksız oruç tutma yahut altmış miskine, muhtaca yemek yedirme cezasını
keffaret olarak tesbit etmektedir (97).
2- İhramı bozmak:
Allah (cc) şöyle buyuruyor; “Hacci da umreyi de Allah için tam yapın. Fakat herhangi bir sebeple bunlardan alıkonursanız o halde kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Bununla beraber kurban yerine varıncaya kadar, başlarınızı traş etmeyin, artık içinizden kim hasta olur yahut başında bir eziyeti bulunursa, ona oruçtan, sadakadan yahut da kurbandan biriyle fidye vâcip olur. Emin olduğu-
nuzda ise, kim hacca kadar umreyle faidelenmek, sevaba girmek isterse kolayına gelen bir kurbanı kesmek vâcip olur. Fakat onu bulamazsa hac günlerinde ihramlı olarak üç, döndüğü vakit yedi gün olmak üzere oruç tutmak vâcip olur ki, bunlar tam on gün eder. Bu, ailesi, ikametgâhı Mescid i
Haram’da bulunmayanlara aittir.”:(98), “Hac ayları bilinen aylardır. İşte kim o aylarda haccı ken-
disine farz eder, ihrama girerse, artık hacda kadına yaklaşmak, günah yapmak, kavga etmek yoktur…”(99), “İhramda bulunduğumuz müddetçe size kara avı haram kılındı…”(100), “Ey iman edenler! Siz hac veya umre için ihramlı bulunurken av öldürmeyin. İçinizden her kim bilerek onu öldürürse, üzerine öldürdüğü o hayvanın benzeri bir ceza vardır ki, Kâbe’ye ulaşmış bir kurbanlık ol-
mak üzere bunu içinizden adâlet sahibi iki adam hüküm ve taktir edecektir. Yahut bir keffaret vardır ki, o nispette yoksulu doyurmak yahut onun dengi oruç tutmaktır. Tá ki, bu suretle o ettiğinin
vebâlini tatmış olsun… “(101). “Ey iman edenler! Allah’ın şeâirine, haram olan aya, kurbanlık hediyelere, onlardaki gerdanlıklara… sakın hürmetsizlik etmeyin… “”(102) Ka’b b.Aceze sünnetten şunu rivayet ediyor; “İhramlı olarak Hz. Peygamber (as)’in yanındaydım. Başımdaki bit bana eziyet verdi. Hz. Peygamber (as), başımı tıraş etmemi emretti ve üç gün oruç tut yahut her insana iki müdd olmak üzere altı miskine, muhtaca yemek yedir, yiyecek ver yahut bir koyunu kurban
ederek Allah’a yaklaş, dedi.”(103) Üzerinde ittifak edilen husus, başın tıraş edilmesinin yasaklanmasından maksat, bizzat tıraş olmak değildir. Fakat tıraşı yasaklamaktan maksat; süslenmek,
ferahlık hissetmektir. Binaenaleyh güzel koku kullanıp, sürünüp dikişli elbise giymek, tıraş olmanın hükmüne tabidir. İbn Ömer şöyle rivâyet ediyor; “İhramlı hakkında Hz. Peygamber (as) şöyle buyurdu; “Gömlek, don, başlığı kendisine bitişik elbise, sarık ve mest giymez, pabuç bulamazsa, mestleri topuklarının altından keser, kumaşa sarı renk veren ters veya safranla boyanan kokulu
elbise giymez.”(104). Âyette geçen “er-refes” kelimesi cinsî temas şeklinde, “el-füsûk” kelimesi
de ihrama girmeden önce serbest olan bazı şeyleri ihramlı olanın yapmaması gerekirken, yapması
şeklinde yorumlanır. Avlanmak, koku sürmek, dikişli elbise giyerek süslenmek gibi.(105).
Bunlar, ihramı bozmayı yasaklayan hükümler ve ihramı bozan kişi hakkında konulan cezalardır. Bu hükümler, eskiden olduğu gibi hâlen de, ihramı bozanlar, âdâbına uymayanlar hakkında gerekli cezalar hususunda İslâm hukukçularının dayanaklarıdır.
3- Yemini bozmak:
Allah (cc) şöyle buyuruyor; “Allahı, yeminlerinizden dolayı engel yapmayın.”(106), “Allah, sizi yeminlerinizdeki boş sözden (lağvden) dolayı sorumlu tutmaz. Fakat kalplerinizin azmettiği yeminler yüzünden muâheze eder, bunun da keffareti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak ya onları giydirmek yahut bir köle âzâd etmektir. Fakat kim bunları bulmaya
mukterir olmazsa, üç gün oruç tutması lâzımdır.”‘(107). Hz. Peygamber (as), Abdurrahman b. Semûre’ye: “Ey Abdurrahman! Başkanlığı, emirliği isteme. Eğer istemek suretiyle başkan olursan, bu hususta tek başına kalırsın. Sen istemeden sana başkanlık görevi verilirse, o hususta yardım görürsün. Eğer bir şeye yemin ettikten sonra, yeminini bozmanın daha hayırlı olduğuna kanaat
getirirsen, yeminini boz ve yemininin kefaretini ver” demiştir. (108). Hiç şüphesiz bu hükümler, yemini bozmayı yasaklamakta ve yasak fiilin cezasını göstermede gayet açıktır. (109).
- Hayızlı kadınla cinsî ilişkide bulunmak:
Allah (cc) şöyle buyuruyor: “Sana kadınların ay halini de soruyorlar. De ki, o bir ezâdır, bir pisliktir. Onun için hayız zamanında kadınlarınızla cinsî ilişkiden ayrılın, temizlendikleri vakte kadar kendilerine yaklaşmayın.”'(110). Ibn Abbas, Hz. Peygamber (as)’den “Hayızlı iken kadınla cinsî münâsebette bulu-
nan kişi hakkında bir dinar sadaka vermesini” rivâyet ediyor.(111). Bir diğer rivâyetinde de bu miktarın “yarım dinar”‘(112) olduğu belirtiliyor. İbn Abbas’ın bir hadisinde “Kan gelirken cinsî ilişkide bulunursa bir dinar, kan akmazken bulunursa, yarım dinar sadaka vereceği” ifadesi vardır.(113). Bu hadis “beşte iki dinar -2/5- sadaka vereceği” şeklinde de rivâyet olunur.
Hayızlı kadınla cinsî ilişkide bulunmanın yasak olduğu hususunda Kur’an’-ın hükmü gayet açıktır. İbn Abbas’dan rivâyet edilen hadis, Imam Ahmed’e göre, sahih olduğundan hayızlı kadınla cinsî ilişkide bulunanın bir dinar keffaret vermesi gerekir.(114). Diğer üç imamca bu hadisler, sahih değildir. Bunun için, “Delille sabit oluncaya kadar hüküm mevcut değildir”, kaidesine göre, hayızlı kadınla cinsî ilişkide bulunan kişiye keffaretin gerekmeyeceği fikrindedirler. (115). Keffaretin icap etmeyişi görünüşe göre, fiil kendisinde hadd ve keffaret bulunmayan suçlardan, yani kendisine taʼzîr cezası uygulanacak fiildendir.
5- Zihar halinde cinsî münasebet:
Allah (cc) şöyle buyuruyor; “Kadınlarından zıhar ile ayrılmak isteyip de sonra dediklerini geri alacaklar için, birbirleriyle temas etmezden evvel bir köle âzâd etmek lâzımdır. İşte size bununla öğüt veriliyor. Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdârdır. Fakat kim bunu bulamazsa, yine birbiriyle temas etmezden evvel fasılasız iki ay oruç tutsun. Buna da gücü yetmezse altmış yoksulu doyursun.”(116). Bu hüküm, isyanın tayini ve cezanın tahdidi hususunda gayet açıktır.(117)
93) Kur’an, Bakara 183.
94) Kur’an, Bakara 187.
95) Farak: 16 ritil yani 16 batman olan bir hacim ölçeğidir. (m).
96) Buharî, hudud 26. Müslim, sıyâm 82. Müsnedü Ahmed, c.2/208.
97) Cezayı tesbit eyleyen hükmün uygulanmasında Islâm hukukçuları ihtilafhdırlar. Mâlik ile Ebu Hanife, orucun yemek veya içmekle bozulduğunda bu hükmün tatbik edilmesi görüşündedirler. Şâfiî ve Imam Ahmed, zâhirilerle birlikte bu hükmün yalnızca cinsî ilişki meselesinde tatbik edileceği görü-şündedirler. Her iki cemaat arasındaki ihtilafın dayanağı şudur: Birinci grup, cezanın, orucu bozmaya karşılık verildiği fikrindedir; oruç ise, cinsî ilişki, yemek ve içmekle bozulmaktadır. İkinci grup, cezanın yalnıza cinsî ilişkiye verildiği fikrindedir. Bu bakımdan bir başka hususa uygulanamaz. Bunun yanında diğer bazı fikir ayrılıkları da vardır; en önemlileri şunlardır; bazıları bu hükmün erkeğe tatbik edildiği gibi kadına da tatbik edilmesi fikrindedir; bazıları ise, yalnızca erkeğe tatbik edilmesi fikrindedir. Bazı-larına göre hüküm, yalnızca isyanın kasıdlı olarak yapılmasında uygulanmalıdır, diğer bazıları ise bu hususta unutarak, isyan hareketinde bulunanla, kasıdlı isyan hareketinde bulunanı eşit tutmakta, oruçluyken birden çok defalar yeme, içmenin tekerrüründe tedahul kuralının tatbiki görüşünde değildirler.
Ve burada sözkonusu olan her grubun kendisine göre delili vardır. Bu delilleri burada sıralamak istemiyoruz. Çünkü hepsi de hükümlerin yorum ve uygulanmasındaki ihtilaflardan ibarettir. Bak, Ibn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, c.1/210, Mısır 1329. Merginânî, el-Hidâye, c.1/97, Kahire 1356. el-İkna, c.1/312. el-Mühezzeb, c.1/283.
98) Kur’an, Bakara 196.
99) Kur’an, Bakara 197.
100) Kur’an, Mâide 96.
101) Kur’an, Mâide 95.
102) Kur’an, Mâide 2.
103) Muvatta, hacc 237. Müsnedü Ahmed, c.4/241, 242.
104) Buhari, ilm 53. Müslim, hace 1-3, Tirmizî, hacc 19. Neseſ, menâsik 28.
105) Tefsirü’l-Menâr, c.2/217. B.Müctehid, c.1/286. el-Mühezzeb, c.1/204. el-Hidaye, c.1/125. el-
Iknâ, c.1/355.
106) Kur’an, Bakara 224.
107) Kur’an, Mâide 89.
108) Buharî, ahkam 5, 6, iman 1. Müslim, imâre 13. Ebu Davud, imâre 92.
109) B.Müctehid, c.1/329. el-Mühezzeb, c.2/150. el-Hidâye, c.2/63. el-lknâ, c.4/337.
110) Kur’an, Bakara 222.
111) Tirmizi, taharet 103. Ebu Davud, nikah 46, 47. Ibn Mace, taharet 123.
112) Tirmizî, taharet 103. Ebu Davud, nikah 46, 47. Ibn Mace, taharet 123.
113) Tirmizi, taharet 103.
114) el-Ikna, c.1/64.
115) B.Müctehid, c.1/46. el-Hidaye, c.3/18. el-Mühezzeb, c.1/36.
116) Kur’an, Mücâdile 3, 4.
117) Islâm hukukçuları “… dedikleri geri alacaklar için” ifadesinin yorumunda ihtilaflıdırlar; Må-lik, Şafii ve Imam Ahmed, karısıyla cinsi münasebette bulunmaya yahut karısını yanından ayırmamaya yahut her ikisine birden niyyetlenerek kendisine yasakladığını geri almasıyla tefsir ediyorlar. Ebu Hanife, Tâvûs ve Mücâhid, anılan geri alışı cahiliyyet devrindeki zıharların, müslüman olduktan sonra dönüş olduğu şeklinde tefsir etmiş, Davudu’z-Zâhiri, bu geri alışı, zıharın ikinci kez tekrar edilişi olarak yorumlamıştır. Buna göre, iki defa ziharda bulunmayan geri alıcı değildir. Üzerine keffaret gerekmez. Málik,Şafii ve İmam Ahmed’in tefsirine göre , isyan basit suçtur , diğerlerinin yorumuna göre , özellikle Davud’un görüşüne nazaran suç itiyadi suçlardandır . İkinci zıharın mevcudiyetiyle meydana gelmiş olur ; birinci zıhar ise suç olmaz. Böylece keffaret yalnızca ikinci zıhardan dolayı gerekiyor . Bak,B.Müctehid ,c.2/87. El-Hidaye , c.3/14.el-Mühezzeb , c.2/120.el-İkna,c.4/82