sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA AHZAB SURESİ 2. ve 5. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA AHZAB SURESİ 2. ve 5. AYETLER
07.12.2021
629
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

2- Ve sana Rabbinden vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı haber alandır.(3)
3- Allah’a tevekkül et; vekil olarak Allah yeter.(4)
4- Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı(5) ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi de sizin anneleriniz yapmadı,(6) evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı.(7) Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olana) yola yöneltip-iletir.
5- Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın; bu, Allah katında daha adildir.(8) Eğer babalarını bilmiyorsanız, artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır.(9) Hata olarak yaptıklarınız da ise, sizin için bir sakınca (bir vebal) yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt gözeterek (taammüden) yaptıklarınızda vardır.(10) Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.(11)

AÇIKLAMA

3. Bu cümle Hz. Peygamber’e (s.a) olduğu kadar, Müslümanlara ve İslâm düşmanlarına da hitap etmektedir: “Eğer Peygamber (s.a) Allah’ın emri doğrultusunda davrandığı için iftiraya uğrar ve düşmanın, şerefi konusundaki saldırılarına sabırla göğüs gererse, onun bu fedakâr ve samimi davranışları Allah’a gizli kalmaz. Peygamber’e (s.a) bağlılıklarında sebat eden, şüphe ve kararsızlığa düşen müminlerin durumu da Allah’a malumdur. Ve Allah, kafirlerle münafıkların Peygamber’e (s.a) iftira atma çabalarından da bîhaber değildir. Onun için perişan olmana gerek yok. Allah herkesin ameline göre hak ettiği ceza ve mükafatı verecektir.

4. Bu cümlenin muhatabı yine Hz. Peygamber’dir (s.a) . O’na şöyle talimat verilmektedir: “Sana emanet edilen görevi Allah’a güvenerek yerine getir ve bütün dünya sana düşman olsa bile buna aldırma.” Bir kimse, bir emrin kesin olarak Allah tarafından verildiğinden emin olduğunda, iyilik ve hayrın bu emri yerine getirmekte olduğu konusunda itminan içinde olmalıdır. Artık bu emrin sebep ve hikmetini görüp anlamasına gerek yoktur, o sadece tamamen Allah’a güvenerek bu emri yerine getirmelidir. Kulun bütün işlerinde yardımcı ve dayanak olarak Allah yeter. Allah onu doğru yola ulaştırma ve ona yardım etme konusunda kafidir ve kendi hidayet yolunda çalışan kimselerin kötü bir sonla karşılaşmamaları da sadece O’nun kefaletindedir.

5. Yani, “Bir kimse aynı zamanda hem mümin, hem münafık, hem doğru yolda, hem sapık; hem salih, hem de günahkâr olamaz. İnsanın göğsünde iki kalp yoktur ki birinde samimi iman olsun, diğerinde de Allah’tan hiç korkmamak. O halde bir insan aynı zamanda sadece bir tek karaktere sahip olabilir: Ya mümin veya münafık, ya da kafir veya Müslüman olur. Eğer siz mümine münafık veya bir münafığa mümin derseniz, bu gerçeği değiştirmez. Kişinin gerçek karakteri aynı kalır.”

6. Zihar arapça bir terimdir. Eskiden bir Arap, aile kavgaları sırasında sinirlenip karısına: “Senin sırtın bana annemin sırtı gibidir” dediğinde, karısını annesi ile mukayese ettiği için artık o kadının adama bir daha helal olmayacağına inanılırdı. Bu konuda Allah şöyle buyuruyor: “Bir adam, bir kadına anne dediği veya onu annesine benzettiği için o kadın onun annesi olmaz. Onun annesi, onu doğurandır. Karısını annesine benzetmesi, gerçeği değiştirmez.” Zihar hakkındaki İslâmî hükümler için bkz. Mücadele suresi: 2-4.

7. Asıl söylenmek istenen söz budur. Bundan önce gelen iki cümle bu noktayı vurgulamak ve desteklemek amacıyla yer almıştır.

8. Bu emrin uygulanması ile ilgili olarak ilk sunulan reform, Peygamber’in (s.a) evlatlığı Zeyd’in artık, Zeyd bin Muhammed yerine, babasına nisbet edilerek Zeyd ibn Hârise adıyla çağrılmasıdır. Buhari, Müslim, Tirmizî ve Neseî, Abdullah İbn Ömer’den (r.a) eskiden insanların Zeyd bin Harise’yi Zeyd bin Muhammed diye çağırdıklarını rivayet etmişlerdir. Bu ayetin nazil olmasından sonra onu, Zeyd ibn Harise diye çağırmaya başlamışlardır. Bunun yanısıra bu ayetin nuzulünden sonra insanların kendilerini gerçek babalarından başkalarına nisbet etmeleri de yasaklanmıştır. Buhari, Müslim ve Ebu Davud, Sa’d ibn Ebi Vakkas’tan (r.a) Hz. Peygamber’in (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: “Kendisini bildiği halde babasından başkasına nisbet eden kimseye cennet haram kılınmıştır.” Hadis kitaplarında bu davranışı büyük bir günah olarak bildiren başka hadisler de yeralmıştır.

9. Yani, böyle bir durumda bile kişinin kendisini başka bir kimseye nispet etmesi caiz değildir.

10. Bu, şu anlama gelir: “Bir kimsenin sevdiği için bir başkasına oğlum demesinde bir beis yoktur. Aynı şekilde sevgi ve saygı nedeniyle bir başkasına anne, baba, kardeş, evlat denilmesinde bir günah yoktur. Fakat eğer böyle söylendiğinde, o kişilerin gerçek akrabaların statü, hak ve konumunda olacağı düşünülüyorsa, o zaman bu davranış cezasız kalmayacak ve mutlaka hesaba çekilecektir.”

11. Yani, “Allah bu konuda işlenen günahları affetmiştir, hiç kimse bunlardan hesaba çekilmeyecektir.” Şu anlama da gelebilir: “Allah istemeden yaptığı davranışlar nedeniyle kişiyi hesaba çekmez. Yasaklanmış bir davranış olsa bile Allah kişiyi istemeden, bilmeden yaptığı bu davranış nedeniyle cezalandırmaz.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.