sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA AHZAB SURESİ 25. ve 30. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA AHZAB SURESİ 25. ve 30. AYETLER
14.12.2021
601
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

25- Allah, küfredenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar hiç bir hayra varamadılar. Savaşta Allah, (yardımcı ve zafer nasib edici olarak) mü’minlere yetti. Allah çok güçlüdür, üstün ve galib olandır.
26- Kitab ehlinden onlara arka çıkanları da kalelerinden indirdi(40) ve onların kalplerine korku düşürdü. Siz (onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını ise esir alıyordunuz.
27- Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah, her şeye güç yetirendir.
28- Ey peygamber(41) eşlerine söyle: “Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü-çekiciliğini istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim.”
29- “Eğer siz Allah’ı, Resulü’nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, artık hiç şüphe yok Allah, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır.”(42)
30- Ey Peygamberin kadınları, sizden kim açık bir çirkin-utanmazlıkta bulunursa, onun azabı iki kat olarak arttırılır.(43) Bu da Allah’a göre pek kolaydır.(44)

AÇIKLAMA

40. Beni Kurayza Yahudileri.

41. Buradan itibaren 35. ayete kadar olan ayetler, Hendek Savaşı ve Beni Kurayza Gazvesi’nden hemen sonra nazil olmuştur. Bu olaylarla ilgili geniş bilgiyi surenin giriş bölümünde yer vermiştik. Müslim’de Hz. Cabir ibn Abdullah’tan rivayet edilen bir hadise göre: “Bir gün Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (r.a) , Hz. Peygamber’i (s.a) ziyaret ettiler. Hanımlarının çevresinde oturduğunu ve Hz Peygamber’in de (s.a) sessiz olduğunu gördüler. Hz. Ömer’e (r.a) hitaben: “Gördüğün gibi çevremde oturuyorlar ve benden harcamaları için para istiyorlar.” dedi. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir ve Ömer (r.a) kızlarını azarladı ve: “Niçin, Nebî’yi (s.a) üzüyor ve sahip olmadığı şeyleri ondan istiyorsunuz?” dediler.” Bu olay, Hz. Peygamber’in (s.a) o dönemde ekonomik yönden ne kadar zorluklar içinde olduğunu ve İslâm’la putperestliğin şiddetli bir çatışma halinde olduğu o dönemde eşlerinin isteklerinden ne kadar üzüntü duyduğunu göstermektedir.

42. Bu ayet nazil olduğunda Peygamber’in (s.a) dört hanımı vardı: Hz. Sevde, Hz. Aişe, Hz. Hafsa, Hz. Ümmü Seleme, Henüz Hz. Zeynep (r.a) ile evlenmemişti. (ibn A’rabi: Ahkamül-Kur’an, Mısır baskısı, 1958, cilt. 11, s. 51213) Bu ayet nazil olduğunda ilk önce Hz. Aişe ile konuştu ve şöyle dedi: “Sana birşey soracağım; cevap vermekte acele etme, anne-babana sor, daha sonra karar ver.” Daha sonra Allah’ın emrini ona bildirdi ve bu ayeti okudu. Hz. Aişe’de şu cevabı verdi: “Bu konuda anne-babama mı danışayım? Allah’ı, Rasulünü ve ahireti tercih ediyorum.” Bundan sonra teker teker hanımlarına gitti ve her birine aynı şeyi sordu. Hepsi de Hz. Aişe’nin verdiği cevabı verdiler. (Müsned-i Ahmet, Müslim, Nesaî)

Bu olaya tahyir adı verilir, yani kocanın karısına boşanma veya yanında kalma konusunda karar vermede serbest bırakılması. Bu, Hz. Peygamber (s.a) için bir zorunluluktu, çünkü Allah ona eşlerini muhayyer bırakmasını emretmişti. Eğer Hz. Peygamber’in (s.a) hanımlarından biri ayrılmayı seçmiş olsaydı, Hz. Peygamber’in (s.a) : “Size istediklerinizi vereyim ve sizi güzellikle bırakayım.” sözlerinden de anlaşılacağı gibi otomatik olarak tamamen boşanmış olmayacak, bilakis Peygamber (s.a) tarafından boşanacaktı. Fakat Hz. Peygamber (s.a) onu mutlaka boşardı. Çünkü sözünde durmamak bir peygambere yakışmaz. Tabii ki boşandıktan sonra bu hanım, Hz. Peygamber’in eşleri statüsünde olmayacak ve hiçbir Müslümana da artık haram olmayacaktı. Çünkü o kendisine verilen seçenekler içinde dünyayı, onun nimet ve süsünü seçmiştir ve evlenmesi yasaklandığında bu seçeneği gerçekleştiremez. Diğer taraftan ayetten, Hz. Peygamber’in, (s.a) dünyaya karşılık Allah’ı, Rasulü’nü ve ahireti tercih eden eşlerini boşama hak ve yetkisinin olmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü tahyirin sadece iki yönü vardır: Eğer eşlerden biri dünyayı seçerse boş olacak; eğer Allah’ı, Rasûlünü ve ahiret hayatını seçerse boşanmayacaktır. Tabii ki, eğer hanımlarından biri bir seçeneği tercih ederse, diğeri ona haram olur.

İslâm Hukukunda tahyir aslında boşanma hakkının devredilmesi anlamına gelir. Koca, karısına boşanma veya kendisi ile birlikte kalma seçeneği verir. Bu konuda fakihlerin kitap ve sünnetten çıkardıkları hükümler şunlardır:

1) Koca, karısına bu hakkı bir kez verdi mi, onu geri alamaz ve karısının bu hakkı kullanmasını engelleyemez. Fakat kadın mutlaka bu hakkı kullanmak zorunda değildir. Kocası ile evli kalmaya veya boşamaya, ya da hiçbir şeyi tercih etmeyip tahyir hakkının iptaline karar verebilir.

2) Bu hakkın kadına aktarılacağı iki durum vardır: a) Koca, boşanma hakkını karısına verdiğini açıkça ifade etmelidir. Eğer açıkça bu boşanmadan bahsetmezse, bu niyete sahip olmalıdır. Mesela: “Seçim senin” veya “Sen bilirsin” derse, bu dolaylı ifadeler eğer kocanın niyeti sabit değilse, boşanma hakkının kadına geçmesine neden olmaz. Eğer kadın hak iddia eder, kocası da bunu kastetmediğine dair yemin ederse, kadın bu sözlerin bir kavga sırasında veya boşanma ile ilgili olarak söylendiğini ispat etmedikçe kocanın sözüne itibar edilir. Kavga sırasında bu sözler sarfedildiğinde, bunlar boşanma kastı ile söylenmiş ve tahyire niyet edilmiş olur. b) Kadın boşanma hakının kendisine verilmiş olduğunu bilir. Eğer söylendiği sırada orada yoksa, başkalarından öğrenir, eğer orda bulunduysa kendisi duyar. Kadın bu sözleri duymadıkça veya bunun haberini almadıkça boşanma hakkı kadına geçmez.

3) Kadının bu hakkının kullanacağı sürenin sınırlarına gelince, eğer kocası boşanma hakkını herhangi bir süre belirmeksizin vermişse bu konuda fakihler farklı görüşlere sahiptirler. Bazı fakihler kocasının kendisine bu hakkı verdiği mecliste hakkını kullanması gerektiği görüşündedirler. Eğer kadın, meclisi herhangi bir cevap vermemeksizin terkederse veya cevap vermek istemediğini gösterircesine dikkatini başka bir şeye çevirirse kendisine verilen haktan vazgeçmiş olur ve artık onun için muhayyerlik sözkonusu değildir. Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. İbn Mes’ud, Hz. Cabir b. Abdullah, Atâ, Cabir bin Zeyd, Mücahid, Şa’bi, Naha’i, İmam Malik, İmam Ebu Hanife, İmam Şafî, İmam Evzâi, Süfyan-ı Sevri ve Ebu Sevr’in görüşü budur. Diğer görüşü ise, seçim kararının o meclisle sınırlı olmadığı, bilakis kadının daha sonra da kararını verebileceğini söyler. Hz. Hasan Basrî, Kadade ve Zührî bu görüştedir.

4) Eğer koca verdiği hak için bir süre belirler ve mesela: “Bir ay veya bir yıl seçme süren var, ya da şu süre içinde muhayyersin” derse, kadın bu hakkı ancak o süre içinde kullanabilir. Fakat, eğer: “Bu hakkı istediğin zaman kullanabilirsin” derse, kadın bu hakkını süresiz kullanabilir.
5) Eğer kadın boşanmaya karar verirse, bu niyetini açıkça ve kararlı bir şekilde ifade etmelidir. Niyeti tam olarak ortaya çıkarmayan belirsiz ve kaypak sözler bir hüküm ifade etmez.
6) Kanunî olarak koca, karısına bu hakkı üç şekilde verebilir: a) “Senin işin senin elindedir” diyebilir veya b) “Kendini ihtiyar et” (seçimini kendin yap) veya c) “Dilersen kendini boşa” diyebilir. Bu sözlerin her birinin hukukî sonuçları farklıdır:

a) Eğer koca “senin işin elindedir” derse ve kadın da açıkca boşanma kararında olduğunu söylerse, Hanefilere göre bu, bâyin (geri dönülmeyen) talâk olur. Yani bundan sonra kocanın karı-koca eğer isterlerse tekrar nikahlanabilirler. Eğer koca “Senin işin senin elindedir, ama sadece bir talak için” derse, bu, bir talâk (ric’i) sayılır, yani koca iddet süresi içinde karısına dönebilir. Fakat koca muhayyerlik hakkını kadına verdiği sırada üç talakın hepsine birden niyet etmişse veya bunu bizzat ifade etmişse, o zaman kadının bu hakkı kullanması, kadın üç kez boşandığını söylese de söylemese de, geri dönülmesi mümkün olmayan talâk anlamına gelir. (üç bâyin talak)

b) Eğer koca karısına bu hakkı “kendini ihtiyar et” (seçimini kendin yap) sözleriyle verirse, kadın da bu hakkı açık bir ifadeyle kullanırsa, Hanefilere göre, koca üç-tabaka niyet etmiş olsa bile geri dönülebilen talak (ric’i) anlamına gelir.

Fakat koca açık bir ifadeyle üç talak için muhayyerlik vermişse, kadının bu hakkı kullanmasıyla üç talâk gerçekleşmiş olur. İmam Şafii’ye göre, koca muhayyerliği verdiği sırada boşama niyeti taşıyorsa ve kadın da bu hakkı kullanırsa bu geri dönülebilir bir boşama (bir ric’i talak) olur. İmam Malik’e göre, eğer medhule-zifaf görmüş kadına bu hak verilmişse üç talak anlamına gelir, eğer gayrı medhule-zifaf görmemiş kadına bu hak verilmişse kocanın bir talaka niyet etmiş olduğu iddiası kabul edilir.

c) “Dilersen kendini boşa” sözleri kullanıldığında, kadın da bu hakkı kullanır ve boşanmayı seçerse, bu bâyin (nikahsız geri dönülemeyen) değil, bir ric’î (kocanın iddet süresi içinde karısına dönme hakkının varolduğu) talâk anlamına gelir.

7) Eğer koca muhayyerlik hakkını verdikten sonra kadın nikahlı kalmayı seçerse, boşanma vuku bulmaz. Hz. Ömer, Hz. Abdullah bin Mes’ud, Hz. Aişe, Hz. Ebu’d-Derda, İbn Abbas ve İbn Ömer bu görüştedirler. Daha birçok fakih de bu görüşü kabul etmişlerdir. Mesrûk, bu konuda Hz. Aişe’ye (ra) sorduğunda şu cevabı vermiştir: “Hz. Peygamber (s.a) eşlerini muhayyer bıraktı, onlar da onun nikahı altında yaşamayı seçtiler. Öyleyse bu talak sayılabilir mi?” Bu konuda gelen rivayetlere göre, Hz. Ali ve Hz. Zeyd (r.a) böyle bir durumda bir ric’i talakın meydana geldiği görüşündedirler. Fakat başka bir rivayete göre, bu iki sahabî de talakın meydana gelmeyeceği görüşündedirler.

43. Bu, Hz. Peygamber’in (s.a) hanımlarından birinin böyle bir edepsizlik yapmış olma ihtimali (Allah korusun) olduğu anlamına gelmez. Bu uyarı, onların müminlerin anneleri olduklarının farkında olmaları gerektiği, bu nedenle ahlakî sorumluluklarının büyük olduğu ve davranışlarının mükemmel ve saf olması gerektiği anlamına gelir. Buna benzer bir şekilde Allah Hz. Peygamber’e de (s.a) şöyle hitap etmektedir: “Eğer şirk koşarsan, bütün amellerin boşa gider.” (Zümer: 65) . Bu da Hz. Peygamber’in (s.a) , Allah korusun, şirk koşma ihtimali olduğu anlamına gelmez, bilakis Hz. Peygamber’in (s.a) , bu vesileyle de diğer Müslümanların, şirk’in çok dikkat edilmesi gereken büyük bir günah olduğunun farkında olmaları gerektiğini anlatmak ister.

44. Yani, “Siz, Peygamber’in (s.a) hanımları olmanız hasebiyle Allah’ın azabından kurtulacağınız veya dünyada yüksek makam ve dereceye sahip olduğunuz için Allah’ın sizi hesaba çekmekte güçlüğe düşeceği gibi yanlış bir zanna kapılmayın.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.