sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

Allah(cc)’nun Eş Şehid Sıfatı

Allah(cc)’nun Eş Şehid Sıfatı

Şehid: kökünden gelen mübalağa manası da içeren feilun vezninde bir ism-i faildir. Kelime olarak; bilmek, hazır bulunmak, şahid olmak, tanıklık yapmak, idrak etmek, bildirmek, haber vermek, yetişmek, kavli veya fiili delil olmak, muttali olmak, hazır bulunmak ve yemin etmek gibi manalara gelir. Bu kelimenin cemisi “şuhud”,” şuhad” ve “şüheda” gelir. Allah Yolunda öldürülenlere de “şehid” ya da “şahid” denilir.

Yüce Allah’ın sıfatı olarak eş-Şehid; her şeyi gören, bilen, haberdar olan, kendisine gizli ve saklı hiçbir şey olmayan, her şeye muttali olan, unutmayan, her yer kendisinin huzurunda olan, her şeye nazır olan ve bütün sırlara vakıf olan demektir.

Kur’an-ı Kerimde aynı kökten değişik siğalarla yaklaşık olarak 55 ayet-i kerimede geçmektedir. Bunlardan iki tanesini okuyalım.

 

مَّا أَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّهِ وَمَا أَصَابَكَ مِن سَيِّئَةٍ فَمِن نَّفْسِكَ وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاً وَكَفَى بِاللّهِ شَهِيدًا

Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.( Nisa Suresi: 79)

Yüce Allah’ın kulun ef’aline ve bütün hayatına şahid olduğunun kullar tarafından bilinmesi imandan sonra kalbi ibadetlerin en üstünüdür. Bu üstün meziyete sahip olan insan nefsini kötülüklerden uzaklaştırıp Yüce Allaha tam bir teslimiyetle kulluk vazifesini yapar.

 

وَمَا تَكُونُ فِي شَأْنٍ وَمَا تَتْلُو مِنْهُ مِن قُرْآنٍ وَلاَ تَعْمَلُونَ مِنْ عَمَلٍ إِلاَّ كُنَّا عَلَيْكُمْ شُهُودًا إِذْ تُفِيضُونَ فِيهِ وَمَا يَعْزُبُ عَن رَّبِّكَ مِن مِّثْقَالِ ذَرَّةٍ فِي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء وَلاَ أَصْغَرَ مِن ذَلِكَ وَلا أَكْبَرَ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ

Ve sen ey peygamber! Hangi şartlarda olursan ol, bu ilahi kitaptan okunacak hangi konuyu, dile getirirsen getir ve siz ey insanlar! Hangi işi yaparsanız yapın, unutmayın ki devamlı biz üzerinize gözlemci bulunuyoruz. Çünkü ne yerde, ne gökte tartıya gelmeyecek kadar küçük şeyler bile, senin Rabbinin bilgisinden dışarıya çıkamaz; ne bundan daha küçüğü, ne de büyüğü yok ki, O’nun apaçık kitabı olan Levh-i Mahfuz’da, yani Allah’ın yanındaki sahifede bulunmasın.( Yunus Suresi: 61)

Okuduğumuz bu ayet-i kerimede Yüce Allah’ın eş-Şehid ismi cemi siğasıyla “şuhud” olarak gelmiştir. Buradaki cemi sığasının kullanılması ise, Yüce Allah’ın azametini ifade eden çoğuldur.

Yüce Allah; görülen -görülmeyen, küçük- büyük, açık- kapalı, her şeyi her yerde ve her zaman gören, bilen ve şahid olandır. Geçmişi ve geleceği, ğaybı ve görüleni, bütün varlıkların dışını ve içini görerek her an şahid olur. Bu halde Allah’ın geleceği, ğaybı ya da en küçük bir varlığın iç alemini bilmediğini söylemek imanı bozar. Böyle bir şey düşünmek Mü’mine yakışmaz.

Yüce Allah’ın Eş-Şehid ismi şerifiyle ilgili okuduğumuz iki ayet-i kerimeden sonra bu husustaki hadislerden bir tanesini okuyalım.

İbn Abbas (r.a.)’den rivayete göre, Rasülullah (s.a.v), kalkıp bir va’z yaptı ve şöyle buyurdu: “Ey İnsanlar sizler kabirlerinizden çırılçıplak ve sünnetsiz olarak çıkarılıp mahşer yerinde toplanacaksınız dedi. Sonra Enbiya 104. ayetini okudu sonra şöyle devam etti: Kıyamet gününde ilk giydirilecek olan İbrahim’dir.”

Ümmetimden bazı kişiler getirilecek ve sol tarafa yani Cehennemlikler bölümüne konulacaktır. Ben de Ey Rabbim bunlar benim ümmetimdendir diyeceğim. Bana; “Senden sonra onların din adına neler ortaya çıkardıklarını bilmiyorsun” denilecek. Ben de sahih kul İsa’nın (Maide 117. 118’de) “Ben onlara, söylememi emrettiğin şeyden başkasını söylemedim. Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin, dedim ve onların arasında yaşadığım sürece onlar üzerine kontrolcü idim. Beni aralarından alıp katına yükselttiğinde Üzerlerinde denetleyici sadece sendin. Sen zaten, her şeye yeterince şahidsin. Şayet onları azaba çarptırırsan, şüphesiz onlar senin kullarındır ve eğer onları bağışlarsan, doğrusu sen çok güçlü ve üstün olansın. Yaptığın her şeyi yerli yerince yapansın.” dediği gibi diyeceğim. Ve bana şöyle denilecek: “Sen onların aralarından ayrıldıktan sonra onlar İslam dininden dönerek eski dinlerine dönmüş oldular.” (Tirmizi; 3167, Buhari, Rıkak: 27; Müslim, Cennet: 17)

Tirmizi: Muhammed b. Cafer, Şu’be vasıtasıyla Muğire b. Numan’ dan bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.

Tirmizi: Sanki Rasülullah (s.a.v.), kendisinden sonra irtidad olaylarının olacağını haber vermiş gibidir.

Allah her şeye şahiddir ve şahid olunandır. Eş-Şehid ism-i şerifi kelime olarak hem ism-i fail hem de ism-i mef’ul manasında kullanılır. Kelime-i Şehadet’te Allah (c.c) akıl sahiplerinin kendisinden başka ilah olmadığını şehadet etmelerini emretmiştir. Bu durumda Allah ( c.c) şahid olunan demektir.

Meleklerin, insanların amellerine şahidlik yapması, Kur’an-ı Kerimin insanlara şahidlik yapması, peygamberlerin ümmetlerine şahidlik yapması, Ümmeti Muhammed’in diğer ümmetlere şahidlik yapması gibi bütün şahidlikler Yüce Allah’ın eş-Şehid isminin tecellilerindendir. Bu ism-i şerifin manasını bilmek kulların riyasız bir şekilde içten gelen bir samimiyetle Yüce Allah’ın huzurundaki duruşa yakışır bir halde hayat sürdürmelerini gerektirir.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.