Hamd Alemlerin Rabbi,Vahid ve Kahhar olan Allah(cc)’a mahsustur. Salat ve Selam son peygamber Hz.Muhammed(sav)’e ve selam tüm müminlerin üzerine olsun.
İsraf kelimesi se-re-fe kökünden türemiş olup, normal olan sınırı aşmak manasındadır. Aynı zamanda ihtiyaçtan fazla tüketmek,gereksiz yere harcama yapmak,savurganlık manalarına da gelir.
Gereksiz yere saçıp savurma.Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir.Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir. (İsra,26-27) Abdullah b. Mesud ve Abdullah b. Abbas burdaki savurganlığı doğru olmayan yere harcamak olarak belirtmişlerdir.Mücahid bu konuda “insanoğlu malının tümünü hak yolda sarfetse müsrif sayılmaz. Buna karşılık malından tek bir şeyi dahi batıla harcasa müsrif olur” demiştir.
Allah(svt) vermiş olduğu nimetlere karşı nankörlük yapıp kıymetini bilmeyenleri müsrif olarak tanımlamıştır ki, bu konuda gerek mal, gerek zaman, gerek sıhhat gibi imkanlar olsun buna dahildir. Fakat öylesine bir israf var ki, bunun karşılığı ahiret yurdunda hüsran ile karşılaşmak demektir. Bu israf ise Allah(cc) nun insanlığa gönderdiği peygamberlik ve vahy nimetleridir.
Kur’an-ı Kerim’de böylesi bir israfı yapanları tanımlayan bilgiler mevcuttur. Özellikle Yasin suresinde bahsi geçen ve rivayetlerde İsa (as) ın havarilerinin hak dine daveti için gitmiş oldukları belde halkının davet karşısındaki tavırları hakkında Allah(cc) şöyle bildiriyor:
Elçiler:Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis siz aşırı giden (müsrif) bir kavimsiniz.(Yasin,19)
Evet , hak davet karşısındaki inatçı tavırları ile müsrif olan bu belde halkının vasıflarını yine aynı sure içerisindeki diğer ayetlerde görebiliriz.
- Sen de bizim gibi bir beşersin…
Elçilere dediler ki: Siz de bizim gibi bir beşersiniz… (Yasin,15)
Hak dine davet edenlerin karşılaştıkları bu tutum birçok peygamberin de karşılaştığı bir tepkidir.
O zalimler şöyle fısıldaştılar: Bu (Muhammed as) sizin gibi bir beşer olmaktan başka nedir ki? Siz şimdi göz göre göre büyüye mi kapılıyorsunuz ? (Enbiya,3)
Bunun üzerine (Nuh as) kavminin inkarcı ileri gelenleri:”Bu sadece sizin gibi bir beşerdir…” (Müminun,24)
Ayetlerde görülen tavır, bir insan mı bize yol gösterecek,nasıl yaşamamız gerektiğini bildirecek, onda bizden yani insan türünden farklı özellikler olmalı deyip de Allah’tan başka bir beşeri ya da beşer mahsulü fikirleri ilah edinebilecek kadar düşük ve tutarsız bir karakterin; vahyin mucizesini anlayamayan, onu muhatap almayan bedbahtların;vahy karşısında şiir,rüya,sihir vb. gibi insafsız adlandırmalar yapan tutarsız iftiracıların tavrıdır.
Evet, bugün biz belki Hz.Muhammed (sav) için kendisi de bizim gibi sıradan bir beşerdir demiyor olabiliriz. Fakat onun getirmiş olduğu hakikatlere karşı sıradan bir insana karşı takındığımız tavrın aynısını takınıyor isek büyük bir israf yapıyoruz bunu bilmeliyiz. Hz. Muhammed (sav) benim peygamberim diyerek O’nu, mesajını, hayatını dikkate almadan , hatta anlama çabası dahi göstermeden yaşayanlar da Yasin suresindeki belde halkı gibi Peygamber nimetinin,Hakk davetin,vahyin kıymetini bilmeyip kaybeden müsriflerden olacaktır.
- Rahman bir şey indirmedi….
Elçilere dediler ki: Siz de bizim gibi bir beşersiniz.Rahman herhangi bir şey indirmedi.Siz ancak yalan söylüyorsunuz.(Yasin,15)
Belde halkının davetçilerin çağrısına karşı söyledikleri “Rahman bir şey indirmedi” sözü onların Allah(cc) hakkında bilgi sahibi olduklarını fakat “Allah yeryüzüne bir şey indirip de bizim işimize karışmaz” düşüncelerinin tezahürüdür. Allah’ı bilip de O’nun sözlerini, otoritesini, kurallarını dikkate almadan yaşayan herkes de aynı şekilde vahiy nimetine karşı nankörlük yapıp ebedi bir kayba götüren müsriflerden olacaklardır.
- Uğursuzluk getirdiniz….
(Onlar-belde halkı):Doğrusu siz bize uğursuzluk geldiniz….(Yasin,18)
Gönülleri sağlam bir bilgi ile dolmamış fert ve toplumlar düşüncelerini daha çok hurafe ve dayanaksız bozuk fikirler üzerinden inşa ederler. Uğursuzluk tepkisi ile birçok peygamber de karşılaşmıştır. Nisa,78 (Muhammed as), Neml,47(Salih as), Araf,131(Musa as)….
İyi ve kötü, akıl ve vahy ile bilinir ve irade ile de seçim yapılır. Bunların yerine ilahi ilimden uzak ve birleştiriciliği olmayan fikirler üzerine tespitler yaparak hayatlarına yön verenler, hevalarına hizmet eden bozuk akılları ile tercihler yapanlar da en bedbaht müsriflerden olurlar.
O müsrif belde halkının tüm bu inatlarına karşılık
Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi.”Ey kavmim!dedi,bu elçilere uyunuz!”.(Yasin,20)
“Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tabi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir”(Yasin,21)
Rivayetlerde Habib-i Neccar olarak adlandırılan iman ehli bir kişi de kendi kavmine şefkat ile geldi “Ey kavmim!” diyerek hemşehrilik duygularını onlara sundu ve insaf ve merhamet ile onları doğru yoldaki elçilere tabi olmaları için yönlendirdi.
Bir yolcunun bir rehbere uyması için iki engel düşünülebilir. Ya biçimsiz bir ücret istemesi yahut ehliyetine güven duyulmamasıdır. Bunlar ise hem bir ücret istemiyorlar, hem hidayet sahibi kimseler. O halde bunlar resul olmasalar bile doğru ve ücret istemediklerinden dolayı kendilerine uymamak için hiçbir sebep yoktur.
Bu iki şartı sağlayanlar resul olmasa dahi onlar takip edilebilir. (Elmalılı Hamdi Yazır tefsiri;Yasin,21)
Habib-i Neccar devamında onların neden doğru yolda olduklarına dair de bilgiler veriyor.
Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmişim! Halbuki, hepiniz O’na döndürüleceksiniz.(Yasin,22)
Ben hiç O’ndan başka ilâhlar edinebilir miyim? Çünkü Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve hiçbiri beni kurtaramaz.(Yasin,23)
Kendisini yaratan ve tekrar huzuruna döndürülecek olan Allah(cc) a kulluk yapılması gerektiği çok açık ortadadır. Allah(cc) a kulluk yapmaktan geri duranlar şunu da bilmeliler ki, kulluk yapmayarak başlarına gelebilecek bir zararı defetme yeteneği kazanmıyorlar, bilakis dünya hayatında yaşayacakları her katlanamadıkları ve acze düştükleri sıkıntı karşısında Allah(cc) a kulluğa tercih ettikler şeyler onlar için bir kurtarıcı da olamayacak. Öyle ise, fayda ve zarar verme noktasında da mutlak hükümran olan Allah(cc) a kulluk yapmak kadar doğal bir şey de olamaz.
Peygamber(as) için “bizim gibi bir beşerdir” demediği halde, onun makamına ve davetine karşı sanki sıradan bir insanın çağrısı imiş gibi uysak da olur uymasak da olur şeklinde tavır sergileyenler,
“Rahman bir şey indirmedi” demediği halde , Allah(cc) nın indirdiği kitaba karşı yokmuş gibi tavır takınanlar,
Hayatına vahy yani Kur’an ve sünnet yerine hevalarına hizmet eden bozuk akılları ile yön verenler
Ölümden sonraki hayatta ebedi bir kayıp yaşamlarına neden olacak şiddetli bir israf içindedirler. Çünkü peygamberlik ve vahy nimetine karşı büyük bir nankörlük yaparak bu nimetlerin kıymetini bilememişlerdir.
Allah(cc)’dan, göndermiş olduğu peygamber ve kitap nimetinin kıymetini bilenlerden olmakta yardımını dileriz.