EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA FATİR SURESİ 18. ve 22. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
18- Hiç bir günahkâr bir başka günahkârın günahını yüklenemez.(39) Eğer yükü ağır olan kimse (bir başkasını) onu taşımaya çağırsa, -bu, onun yakın-akrabası da olsa- kendisine ondan hiç bir şey yükletilmez.(40) Sen, yalnızca gayb ile Rablerinden ‘içleri titreyerek-korkmakta’ olanları ve dosdoğru namazı kılanları(41) uyarıp-korkutursun. Kim temizlenip-arınırsa, artık o, kendi nefsi için temizlenip-arınmıştır. Sonunda dönüş Allah’adır.
19- Kör olanla (basiretle) gören bir değildir;
20- Karanlıklara aydınlık,
21- Gölge ile sıcaklık da.
22- Diri olanlarla ölüler de bir değildir.(42) Gerçekten Allah, dilediğine işittirir; sen ise kabirlerde olanlara işittirecek değilsin.(43)
AÇIKLAMA
39. “Yük” ifadesi ile amellerin sonuçları kastolunuyor. Yani, Allah katında herkes yaptıklarından sorumlu tutulacak ve hiçkimse bir başkasının yaptıklarından mesul olmayacaktır. Bir şahsın başka birini kurtarmak için onun yerini almasına da imkan yoktur. Bu ifade, Mekkeli müşriklerin, Müslüman olan yakınlarına, “Dininizden vazgeçin ve atalarınızın dinine dönün. Kıyamet gününde biz sizin günahlarınızı yükleniriz” sözlerine atfen kullanılmıştır.
40. Yukarıdaki cümlede; hiçkimsenin başka bir kimseden dolayı ceza görmeyeceğini ve herkesin kendi hesabını yine kendisinin vereceğini bildiren Allah’ın adaleti hakkında söz edilmiştir. Başkalarının sorumluluklarını taşıyacaklarını iddia edenler, yalan söylemektedirler. Kıyamet günü kendi yaptıklarının hesabını verdiklerinde, kendilerini bile kurtaramadıklarını göreceklerdir. O gün kardeş kardeşden, baba oğuldan kaçacaktır ve hiç kimse bir başkası ile ilgilenmeyecektir.
41. Yani, inatçılık edenler, senin tebliğinden asla faydalanamazlar, ancak Allah’tan korkan, O’nun önünde eğilen kimseler bu çağrıya kulak verirler ve hidayete sadece onlar ererler.
42. Bu benzetmelerle, müminler ve kafirlerin şimdiki ve istikbaldeki hayatları arasındaki fark açıklanmak isteniyor. Bir grup (kafirler) kâinattaki tüm varlığın hangi hakikate işaret ettiğini görmemektedirler, çünkü gözleri kapalıdır. Diğer grup (müminler) Allah’ın birliğini ve insanoğlunun Allah’ın indindeki sorumluluğunu her zerrede idrak etmektedirler, çünkü basiret sahibidirler. Birinciler cehalet, zan, vehim ve karanlıklar içindedirler ve Rasülullah’ın (s.a) getirdiği aydınlıktan bilerek kaçmaktadırlar. İkinciler ise, basiret sahibi oldukları için, Hz. Peygamber’in (s.a) getirdiği aydınlığı hemen görürler. Müşriklerin takip ettikleri yolun felakete, Rasülullah’ın (s.a) davet ettiği yolun ise hayır ve felaha götürdüğünü anlarlar. Bu iki grup insan aynı yolun takipçileri değildirler. Dolayısıyla bunların hayat karşısındaki takındıkları tavrın aynı olması ve hayatlarının sonunda yok olup gitmeleri mümkün müdür? Kötülüğe ceza, iyiliğe mükâfat verilmeyecek midir? Onlara “Gölgenin serinliği ile, güneşin şiddetli sıcağının bir olmadığı” söylenerek, bir grubun ateşte yanacağı, diğer grubun ise Allah’ın rahmetinin gölgesinde serinleyeceği hatırlatılıyor. Yani, sizler her iki grubun sonlarının aynı olacağını sanmakla büyük bir yanılgı içindesiniz. Son olarak, müminler diri ve zinde kimselere benzetilirken, inatçı kafirler de ölüye benzetilmiş. Yani mümin öyle kimsedir ki, onda duygu, idrak, anlayış, şuur vardır ve vicdanı iyilik ve kötülüğü ayıracak derecede hassastır. Kafirler ise tam aksine inatçılığa gömülmüştür ve onların hali karanlıklar içinde kalmış bir körden daha beter olduğu gibi, kendisinde hiçbir duygudan eser kalmamış ölüye benzerler.
43. Yani, Allah dilerse taşlara bile anlama özelliği verir. Ancak Hz. Peygamber’in (s.a) görevi bu değildir ve o, sadece tebliğ eder. Onun tebliğini, idrakleri, duyguları ve vicdanları hassas olan ve göğüsleri vicdanlarına bir mezar olmayan kimseler anlarlar. İşte Rasülullah (s.a) ancak böyle kimseleri doğru yola iletir. Çünkü Hakka karşı sağır ve kör gibi davranan kimseler, Hakkı duyamazlar. Fakat kim o makul sözü dinlerse, ancak o Hakkı kabul eder.