SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA TA-HA SURESİ 97. ve 98. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
97- Musa ona dedi ki: “Çekil karşımdan ” Sen hayatı boyunca insanlara `Bana değmeyin’ demeye mahkûm oldun. Ayrıca asla yakanı kurtaramayacağın başka bir cezan daha vardır. Şimdi tapmaya devam ettiğin ilahının başına neler geleceğini gör. Onu ateşte eriteceğiz, sonra da parçalarını denize atacağız.
Artık gözüme gözükme! Kovuldun sen! Bundan böyle kimse sana ne iyilik yapacak ne de kötülük! Sen de öyle. -Hz. Musa’nın dinindeki cezalardan biri buydu. Toplumun boykotu ve insanın kovulmuşluğunu ilan ederek hiç kimsenin ona yaklaşmamasını, onun da kimseye yanaşmamasını söyleme cezası.- Diğer ceza ise Allah katındaki azab ve ceza idi. Öfkeyle ve içerlenerek altın buzağının devrilmesini, yakılmasını ve eritilip suya atılmasını emrediyor. Öfke Hz. Musa’nın en belirgin özelliklerinden biriydi. Zaten, yalnız burada Allah için, Allah’ın dini için öfkelenmişti O. Ki bu tür durumlarda öfke güzeldir. Sert tepki gösterilmesi hoş bir tavırdır.
Yakılan ve suya atılan sahte ilah sahnesinden sonra Hz. Musa gerçek inanç sistemini bütün açıklığıyla ortaya koyuyor.
98- Aslında sizin ilahınız, kendisinden başka ilah olmayan Allah’dır. O’nun bilgisi her şeyi kapsamı içine almıştır.
Bu açıklama ile surede yeralan Hz. Musa kıssasının bu bölümü sona eriyor. Bu kıssada yüce Allah’ın kendisine kulluk yapan ve dinini hayata egemen kılmaya çalışan davetçileri nasıl koruduğu, onlara nasıl şefkatle davrandığı ortaya çıkıyor. Sınavdan geçirilip yanlış yola girdikleri zaman bile… Bunun dışında kıssanın diğer bölümleri burada verilmiyor. Çünkü bundan sonra İsrailoğulları işledikleri günahlar, yaptıkları bozgunculuk ve azgınlık yüzünden cezaya çarptırıldılar. Surenin bütününe ise Allah’ın seçkin kullarının korunduğu ve merhametle muamele edildiği hava hakimdir. Dolayısıyla kıssanın bu tatlı ve şefkat dolu havasını bozabilecek, diğer sahnelerin burada sunulması uygun düşmez.
Bu süre Kur’an’dan söz ederek başlamıştı. Bu Kur’anın Hz. Muhammed’i -salât ve selâm üzerine olsun- sıkıntıya düşürmek amacıyla gönderilmediği belirtilmişti. Kur’an’dan böylece söz edildikten sonra Hz. Musa’nın -selâm üzerine olsun- kıssasına geçilmişti. Bu kıssada yüce Allah’ın Hz. Musa’yı kardeşini ve milletini nasıl koruyup gözettiği ortaya konmuştu.
Şimdi ise ayetlerin akışı Hz. Musa kıssasından tekrar Kur’ana, Kur’anın asıl fonksiyonuna ve O’ndan yüz çevirenlerin sonlarına açıklık getirmeye geçiyor. Bu kıyamet sahnesinden onların acıklı sonları, canlı bir şekilde sunuluyor. Bu sahnede dünya hayatının günleri gerçekten basitleşiyor. Yeryüzü bütün dağ!arından, taşlarından soyutlanıyor ve dümdüz hale geliyor. Bütün sesler Rahman’a boyun eğiyor. Bütün yüzler, güç ve hayat sahibi Allah’a yöneliyor. Ki belki bu sahne ve Kur’an’daki tehditler insanın iç alemindeki takva duygusunu harekete geçirir. Ona Allah’ı hatırlatır ve O’na bağlanmasını sağlar…
Bu bölüm… Hz. Peygamberin kendisine gönderilen Kur’andan duyduğu endişe açısından -içinin- rahatlatılmasıyla sona eriyor. Unutma korkusuyla Kur’anı hemen tekrar etme gayretinin gereksiz olduğu, bununla kendisini üzmemesi gerektiği, yüce Allah’ın bu konuda işini kolaylaştıracağı ve Kur’anı koruyacağı belirtiliyor. Rabb’inden ilmini artırmasını dilemenin yeterli olacağı bildiriliyor.
Hz. Peygamberin kendisine gelen vahyin okunması sona ermeden, unutma korkusuyla hemen onu tekrar etmeğe özen göstermesi ile ilgili olarak, Hz. Adem’in yüce Allah’a vermiş olduğu sözü unutması, dile getiriliyor. Bu olay, Hz. Adem ile iblis arasında düşmanlığın ilan edilmesi ve Hz. Adem’in neslinden olup Allah’a verilmiş bu söze bağlılık gösterenler ile ondan yüz çevirenlerin akıbetlerinin açıklanması ile sona eriyor. Onların bu sonları bir kıyamet sahnesinde sergileniyor. Sanki bu ruhlar aleminde başlamış olan yolculuğun son noktasıdır. Yani yolculuk burada başlamış. Tekrar dönüp dolaşıp aynı yere gelinmiştir.
Bu süre ilahi mesajı inkâr edenlerin yalanlamalarından, yüz çevirenlerin yüz çevirişlerinden ötürü peygamberin canını sıkmamasını tavsiye eden öğütlerle sona eriyor. Peygamber onların bu tavırları yüzünden canını sıkmamalı, kendi kendini yememeli ve onları dünya hayatında onlara verilmiş iradeleriyle başbaşa bırakmalıdır. Çünkü onların belirlenmiş bir süresi vardır. Ve bu dünyada onlar için birer sınanma yeridir. Peygamber Allah’a ibadet etmeye ve O’nun nimetlerini dile getirmeye kendisini adamalı, içini ve ruhunu bununla sükûna erdirip huzura kavuşmalıdır. Nitekim bu müşriklerden önce de nice milletler yok olup gitmişlerdir. Her şeye rağmen yüce Allah bu millete de son peygamberini göndermekle, onların tüm mazeretlerini geçersiz kılmayı dilemiştir. Öyleyse peygamber, onların yaptıklarıyla canını sıkmamalı ve onları akıbetleriyle başbaşa bırakmalıdır.
“Onlara de ki; “Şimdi siz de biz de bekleme dönemindeyiz. Bekleyiniz ilerde hangimizin düz yolda olduğunu, hangimizin doğru yönde ilerlediğini öğreneceksiniz.”