BİR GÜN SENDE ÖLECEKSİN! HİÇ DÜŞÜNDÜN MÜ?
Hamd Alemlerin Rabbi ve İlahı olan Allah azze ve celleye mahsustur. Selat ve Selam önderimiz, örneğimiz, kendisine uyulmadığı, izinden gidilmediği müddetçe kurtuluşun mümkün olmadığı sözleri, fiileri ve takrirleriyle bir bütün olarak model alınan Rasulüne, aline ve ashabına olsun İnşallah.
Nesai Ebu Hureyre’den r.a. rivayet etmiştir: Resulullah s.a.v şöyle buyurdu; ‘’ Dünya lezzetlerini unutturan / keyifleri kaçıran şeyi çok hatırlayın’’ (Müslim) İbn-i Mace burada ölümün kastedildiğini söylemiştir.
Ebu Nuaym Yahya bin Müseyyeb ve Malik b. Enes tarikiyle Ömer b. Hattab r.a’dan şu rivayeti nakletmiştir; ‘’Keyifleri kaçıranı çok hatırlayın’’ Ashabı Kiram ‘’Keyifleri kaçıran nedir? Ey Allah’ın Rasulü? Diye sorduklarında; ‘’Ölümdür’’ buyurmuşlardır. (İbn-Mace)
Hz. Ömerin oğlu (Hz. Abdullah’tan) gelen rivayet ise şöyledir; Peygamber (Resulullah) ile oturuyorduk. Ensardan bir adam gelip selam verdi ve ‘’Ey Allah’ın elçisi hangi mümin faziletlidir? Diye sordu. Resulullah s.a.v ‘’En ahlaklı olanıdır’’ buyurdular. Adam devamla ‘’Peki en akıllı Müslüman kimdir?’’ diye sordu. Resulullah s.a.v: ‘’Ölümü en çok hatırlayan ve ölüm sonrası için en fazla hazırlık yapanlar en akıllı kimselerdir.’’ Diye cevap vermişlerdir.
Şeddad b. Evs’den rivayet edilmiştir; Resulullah s.a.v buyurdularki; ‘’Akıllı kimse kendi nefsini hesaba çeken kendi işleri ile ilgilenen ve ölüm sonrası için hazırlık yapandır. Aciz acınacak kimse ise kendi arzularına uyan ve Allah’tan yanlış şeyler isteyendir. (Tirmizi)
Hz. Enes r.a. rivayet ediyor. Peygamberimiz buyurmuştur. ‘’Ölümü çok hatırlayın zira böyle yapmak günahlardan kaçınmaya sebeptir ve günahlara kefarettir. Böyle yapan kimse dünyada zühd içinde yaşar.’’ Bir başka hadisi şerifte; ‘’Ölüm insana nasihat olarak yeter, yine doğru ve yanlışı ayırmak için ölümü hatırlamak yeterlidir.’’ Buyurmuştur. Bir defasında Resulullah s.a.v ‘’Şehitlerle beraber hasredilecek kimse varmıdır? Diye sorulduğunda; ‘’Evet ölümü her gün 20 defa (veya geceleyin 20, gündüzde 20 defa) hatırlayandır. Diye cevap cevap vermiştir. (Ahmed Bin. Hanbel)
Bütün bu hadisi şerifler ‘’Allah hanginizin daha güzel şeyler yapacağını ortaya çıkarmak için ölümü yaratmıştır.’’ Ayetine işaret etmektedirler. Bu ayeti kerimeye göre; ölümü en çok hatırlayan kimse, çölüme en çok hazırlık yapan kimse olmaktadır.
Ölümü hatırlayan ve ölüme hazırlık yapan kimseye ise en güzel nimetler hazırlanmıştır.
Alimlerimiz bu hadisi şerifleri şu şekilde şerh etmişlerdir; ‘’Ölümü sürekli hatırlayın’’ hadisi, en güzel ve kapsamlı öğüttür. Ölümü hatırlamak, arzulara uymanın önüne geçer ve nefsi dizginler. Yine ölüm, gelecek endişesi taşımaya engeldir. Ölümü çok hatırlayanlar çok tamahkar olmazlar. Yarın için çok büyük planlar yapıp, büyük beklenti içinde olmazlar. Ellerindekilerle yetinip şükrederler. Fakat gafil ve nefislerine düşkün insanlar daha fazla nasihata muhtaçtırlar. Aslında insana ‘’ölümü sürekli aklınızda tutun’’ hadisi şerifi ile ‘’Her canlı, muhakkak bir gün ölümü tadacaktır’’ (Al-i İmran 185) ayeti kerimesi nasihat olarak yeter. Bu ayet ve hadisler üzerinde tefekkür edilmesi gerekiyor.
Özet olarak, buraya kadar anlattıklarımızdan şunları anlamalıyız; Ölümü sürekli hatırda tutmak, insana bu fani alemin hakikatini kavrama kabiliyeti kazandırır. Böyle bir insan her an gerçek varlık alemi olan ahireti hatırlamakta ve bu gerçek alem için çalışmaktadır. İnsan; Zorluk ve genişlik, nimet ve sıkıntı arasında sürekli gidip gelen bir varlıktır. Zorluk ve darlık anında ölümü hatırlaya kimse, ahiret hayatına nisbetle buradaki sıkıntıların çok küçük olduğunu anlayacak ve rahatlayacaktır. Zira dünyadaki hiçbirşey; ne sıkıntı ne de nimet ebedi değildir. Herşey geçicidir. Ve ölüm, dünyadaki bütün sıkıntılardan daha zordur. İnsana nimet ve bolluk verldiğinde ise ölümü hatırda tutmak, insanın şımarmasına ve nankörlük etmesine engeldir. Çünkü sıkıntılar gibi nimetlerde geçicidir. Bu yüzden elindeki bolluk ve nimet birgün muhakkak sona erecektir. Bunu bilen, idrak eden kimse şımarmaz ve gururlanmaz.
Bütün Alimlerin icması ile; ölümün ne zaman geleceği bilinemez. Buna hiç kimse itiraz etmemiştir. Ölümün hangi sebeple ve hangi hastalıkla geleceğine dairde bir tayin söz konusu değildir. Bunun bir sebebi insanın sürekli olarak ölüm endişesi taşıması ve her an ölüme hazırlıklı olmasını sağlamaktır.
Dekkak dediki; Ölümü çokça hatırlamak insana üç fazilet kazandırır.
1-) Günah işlediğinde hiç vakit kaybetmeden Tevbe etme.
2-) Kalbin kaanatkar olması
3-) İbadetlerin aşkla sevkle ve usulüne uygun yapılması.
Ölümü unutanada 3 ceza verilir.
1-) Tevbeyi geciktirme yada hiç Tevbe etmeme.
2-) Kanaat duygusunu kaybetme ve tatminsizlik
3-) İbadetlerde gevşek ve gönülsüz davranma.
Ey grurulu ve gafil insanoğlu! Ölümü Unutma! Nasıl can vereceğini düşün. Ölümün ne kadar zor olduğunu ve ölüm anından ne derece zor şey yaşayacağını hatırından çıkarma. Allah vadinden dönmez. Ölüm muhakkak gelecektir. Allah’tan daha adil ve daha merhametli kimse de yoktur. Kalbi huzura erdirmek ve kanaatkar yapmak için ölümden daha iyi bir nasihat yoktur. Ölümden daha acıklı ne olabilir? İnsana malını, dostlarını, makamlarını ancak ölüm unutturur. Ancak ölüm ona gerçek konumunu hatırlatır. Ölüm keyifleri kaçırır. Basit şeyler peşinde koşmaya engel olur. Dünyadan çok şey beklemeyi önler. Öleceksin. Malını, aileni, başkalarına bırakacaksın. Sağlığın ve elinde olan herşeyin gidecek. Yatağından, memleketinden ayrı kalacaksın. Bir yolculuğa çıkacaksın, elbiselerin, makamın, şöhretin, namın ve gururun geride kalacak; seni hepsi terkedecek. Her yerini toprak kaplayacak, dünyada yaptığın herşey yok olup gidecek. Bedenin toprak olacak, tıpkı bütün malın ve sahip oldukların gibi…
Hani malın ve makamın? Hangisi seni ölümden koruyacak; hangisi kabirde senin yanında olacak, işte o zaman seni terketmeyecek ve yanında olacak, bir tek seni yaratan ve sana bunları verendir. Gerçek yardımcı ve affedici O’dur.
‘’Dünyadan da nasibini unutma’’ ayet-i kerimesindeki nasipten maksat kefendir. Bu ayet kendisinden önce geçen Kasas 72. Ayetle birlikte düşünülmeli ve ibret alınmalıdır.
‘’Allah’ın sana verdikleri ile ahireti elde etmek için uğraş’’. Bu ayeti kerimenin çok güzel tefsiri vardır;
Allah’ın sana dünyada verdiği şeyleri ahireti ve cenneti elde etmek için kullan. Bunlar birer vesiledir yani araçtır. Mümin dünyada kendisine verilen herşeyi, Allah’ın rızasını elde etmek için fırsat bilir ve uğurda kullanır. Yoksa bu nimetler; yiyip içelim, yaşayıp eğlenelim, zevki sefa sürelim, insanlara hükmedelim, Allah c.c.’la tartışmaya girelim, Allah’a ortak koşalım, Allah’ı göklere hapsedelim, yeryüzüne insanlığın hayatına karışmayalım, ölümden ve sonrasından gafil olalım diye verilmemiştir.
İnsan dünyadan sadece kefenini yanında götürür. Birde dünyada elinde olanları kullanarak ahiret için yaptığı şeyleri.
Rabbim bizlere izan nasip etsin İnşallah. Devamı bir sonraki yazıda olacak.
Selam ve Dua ile…
-VELHAMDULİLLAHİ RABİLALEMİN-