SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ENBİYA SURESİ 90. ve 91. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
91- Irzına dokundurtmayan Meryem é gelince ona ruhumuzdan bir soluk üfleyerek kendisini ve oğlunu tüm insanlar için gücümüzün sınırsızlığını kanıtlayan bir mucize yaptık.
Ayetin orjinalinde Hz. Meryem’in adı geçmiyor. Çünkü amaç, peygamberlik zinciri içinde onun oğlunu anmaktır. O da surenin akışı içinde oğluna tabi olarak yeralmaktadır. Ve oğlu ile ilgisi bulunan, niteliklerine değinilmektedir.
“Irzına dokundurtmayan.”
Onu koruyan ve her türlü ilişkiden sakınan… Ayette korumak anlamına gelen “ihsan” kelimesi genelde evlilik için kullanılır. Çünkü evlilik kadını fuhuştan korur. Ama burada ise asıl anlamında kullanılmıştır. Bu ise, meşru olsun gayri meşru olsun her türlü ilişkiden korunmak demektir. Bu, aynı zamanda yahudilerin, Hz. Meryem’in, kendisi ile birlikte mabedin işlerine bakan Yusuf en-Neccâr’la ilişki kurduğu yolunda çıkardıkları dedikoduları reddeden, Hz. Meryem’i temize çıkaran bir açıklamadır. Bugün elde bulunan İnciller de Hz. Meryem’in Yusuf en-Neccâr’la evlendiği ama ilişki kurmadığı yazılmaktadır.
Kuşkusuz Hz. Meryem mahrem yerini korumuştu.
“Ona ruhumuzdan bir soluk üfledik.”
Buradaki üfleme geneldir ve tahrim suresinde olduğu gibi yeri belirlenmiyor. Bu konuda, Meryem suresinde açıklamada bulunmuştuk. Şu anda ele aldığımız ayetin gölgesindeki yolculuğumuzu sürdürmek için ayrıntıya girmiyoruz, sözü uzatmıyoruz. Ayetle birlikte, gerçekleştirmek istediği hedefe doğru yol alıyoruz.
“Kendisini ve oğlunu tüm insanlar için gücümüzün sınırsızlığını kanıtlayan bir mucize yaptık.”
Daha önce bu mucizenin benzeri görülmemişti. Halen de görülmüş değildir. Bütün insanlık tarihinde sadece bir kere gerçekleşen bir mucizedir bu. Çünkü bunun gibi bir tek örnek, insanların kuşaklar boyu üzerinde düşünmeleri, evrensel kanunları yaratan ama hareketlerini bu kanunlarla sınırlı tutmayan ve dilediğini yapabilen kudret elini kavramaları için yeterlidir.
Peygamberlerden, onların tabi tutuldukları imtihanlardan ve yüce Allah’ın onlara yönelik rahmetinden örnekleri kapsayan bu açıklamanın sonucunda, bu örneklerin sunuluşu ile amaçlanan hedefe ilişkin geniş bir değerlendirme yeralıyor:
92- İşte bu oluşturduğunuz ümmet, tek bir ümmettir, Rabb’iniz de benim. Öyleyse sırf bana kulluk ediniz.
Sizin şu ümmetiniz, peygamberler ümmeti tek bir ümmettir. Tek bir inanç sistemine uymaktadır. Tek bir hareket metodunu izlemektedir. O da sadece Allah’a yönelmektir, başkasına değil.
Yeryüzünde tek bir ümmet. Gökte tek bir Rabb. O’ndan başka ilah yoktur. O’nun dışında kulluk edilecek tanrı yoktur.
Tek bir kanun doğrultusunda hareket eden tek bir ümmet. Yerde ve gökte yürürlükte olan tek bir iradeye şahitlik eden tek bir ümmet…
Bu noktada sunduğumuz bu açıklama, bütün surenin etrafında döndüğü eksenle buluşuyor. Birlikte tevhid inancını vurguluyorlar. Evrene egemen yasalarla, varlıklar alemini yönlendiren kanunlarla birlikte tevhid inancına şahitlik ediyorlar.
Yaratıcının birliğine şahitlik eden evrensel yasalar ile, yüce Allah’ın ümmetin ve inanç sisteminin birliğine şahitlik eden peygamberleri davetçiler olmak üzere göndermesine ilişkin yasanın sunulmasından sonra yeralan surenin bu son bölümünde, ayetlerin akışı, kıyametin bir sahnesini ve şartlarını sunuyor. Bu sahnede, Allah’a ortak koşanların ve Allah’a ortak koşulan düzmece tanrıların akıbetleri gözlemleniyor. Yüce Allah’ın uygulama ve planlama açısından eşsizliği ön plana çıkıyor.
Sonra yeryüzüne varis olmaya ilişkin ilahi yasa açıklanıyor, bu arada Hz. Muhammed’in -salât ve selâm üzerine olsun- peygamberliğinde somutlaşan yüce Allah’ın rahmeti ifade ediliyor.
Bu noktada Peygamberimize -salât ve selâm üzerine olsun- onlardan uzak durması, onları akıbetleri ile başbaşa bırakması, haklarında verilecek hükmü Allah’a bırakması emrediliyor. Onların Allah’a ortak koşmalarına, getirdiği ayetleri yalanlamalarına, alaya almalarına karşı Allah’dan yardım istemesi, onları oyun ve eğlence bataklığında bırakması emrediliyor. Çünkü hesaplaşma günü yakındır.