BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salihlerin velisi olan Allah’tan başka ilah olmadığına, Efendimiz Muhammed aleyhisselamın peygamberlerin önderi, alimlerin rehberi ve davetçilerin öncüsü olduğuna şehadet ederim. Salat ve selam Ona (sav) , ailesine ve kıyamete kadar Onun (sav) metodunu takip edip, izinden gidenlere olsun.
Allah Rasulü şöyle buyurmuştur: ‘’Öfkesinin gereğini yapmaya gücü yettiği halde kim öfkesini yutarsa Allah onu cennette bütün mahlukat huzurunda çağırır, dilediği hurileri seçtirir. Onlardan beğendiğiyle evlendirir.’’ Ebu Davud Sünen 4/248
Allah azze ve celle insanı ruh, akıl ve bedenden oluşan bir varlık olarak yaratmıştır. İnsan kendisinden istenen mükellefiyeti yerine getirebilsin diye onun hikmeti bedeninin ruhun hizmetine verilmesini gerekli kılmıştır. Bu nedenle bedenini yeryüzünde yaşadığı müddetçe ruhuna hizmet etmeye elverişli olacak bir kıvamda yaratmıştır. Bu hizmeti yürütmek için insan bedeninde iki kuvvet yaratmıştır:
Şehevi kuvvet: Bedene faydalı ve onu besleyecek olan her şeyi celbetmek.
Gadabi kuvvet: Görevi, bedeni öldürücü ve zararlı her şeyi defetmek.
Allah (c.c) şehevi ve gadabi kuvvetin hizmetinde olsunlar diye organ ve kasları yaratmıştır. Ruha yol gösterici ve kılavuz olsun diye aklı yaratmıştır. Eğer şehevi ve gadabi kuvvetlerden herhangi biri normalin dışında sapma gösterirse akıl ruha hemen sapan kuvvete karşıdan etkili tedbirleri alması için işaret ve ya nasihat edecektir ki, böylece dengeleri ve formu insana geri döndürecektir. Ancak şu var ki akıl bazen irşad ve nasihat fonksiyonunu şu veya bu sebeplerden yerine getiremez olabilir. Burada yolu aydınlatacak bir projektöre, doğruya ulaştıracak bir klavuza ihtiyaç vardır. İşte bu işleri yapacak olan İslamdır. Öyle görünüyor ki İslamın görevi insanı oluşturan unsurlar arasında denge ve formu sağlayarak kişinin şahsiyetini dosdoğru düzgün, eğrisiz, pürüzsüz bir şekilde devam ettirmektir.
Bu hadis nefsin kin duyguları ile hiddetlenip kabardığı zaman veya kendi hazlarını tatmin için hortladığında onun sakinleştirilmesi için bir çağrıdır. Bu davetin metodu: Nefsine galip gelip, kinini yutarak, intikam almaya ve öcünü çıkarmaya gücü yettiği halde uygulamayan kimsenin ahirette kazanacakları ecir ve sevabın açıklanmasıdır. O kimse kıyamet gününde melekler, peygamberler ve diğer insanlardan oluşan şahitler huzurunda çağrılır. Sonra ona huriler sunulur. Onlardan dilediğini seçer. Naim cennetlerinde zevceleri olurlar.
Öfkeyi yenmek: Onu yutmak, sebebini göğüslemek, Allah’tan korkarak öfke anında sabretmektir. Diğer bir deyişle o: intikam duygusunu terketmektir. Veya gücü yetmekle birlikte saldırıyı reddetmektir. Çünkü gücü yetmeyerek saldırıyı terketmek, öfkeyi yenmek değildir, bu ancak acizlik ve zayıflıktır. Gücü yetmekle birlikte Allah’ın rızasını değilde insanları gözeterek saldırıyı terketmek öfkeyi yenmek olur. Ancak bunda ecir ve sevap yoktur.
İslam da öfkeyi yenmenin yüksek bir yeri ve çok büyük bir önemi vardı: Allah azze ve celle öfkeyi yenmenin muttakilerin sıfat ve özelliklerinden saymış olması onun önemini belirtmeye yeterlidir sanırım.
“Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlamış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! O takva sahipleri ki bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” (Ali İmran 133-134)
“O çok merhametli Allah’ın (has kulları) onlardır ki; yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendilerini bilmez kimseler kendilerine laf attığında (incitmeksizin) ‘Selam!’ derler (geçerler).” ( Furkan 63)
Yüce Allah yarattıklarının en üstünü Muhammed aleyhisselama bu sıfatı kuşanmasını emrediyor.
“(Ey Muhammed) Sen affı kolaylık yolunu tut. İyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.” ( Araf 199)
“…Şimdilik onlara (inanmayanlara) güzel muamele et.” (Hicr 85)
Kötülük karşısında sabreden ve onu bağışlayan kimse mert ve azimli insanların yaptığı işi yapmıştır. Öfkeyi yutmanın asıl önemli olan şeklide ilk kızgınlık anında sinirlerine hakim olup, yanlış bir harekette bulunmamaktır. Sinirleri yatıştıktan sonra yaptığı yanlıştan dolayı özür dilemek çok önemli değildir.
“Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi yapılmaya değer işlerdendir.”
Efendimiz aleyhisselam gerçek güçlünün öfke şiddet anında nefsine hakim olan kimsenin olduğunu şöyle buyuruyor:”İyi güreş tutan herkesi yenen bir pehlivan güçlü bir pehlivan değildir. Asıl güçlü ve kuvvetli olan gazap anında ve intikam hırsıyla kanı kaynadığı sırada nefsine malik ve iradesine hakim olandır.”
“Kul sevap bakımından Allah rızası için yendiği öfke yudumundan daha büyük bir yudum yutmamıştır.” (İbni Mace)
Rabbim öfkesini dizginleyip, kendi rızası doğrultusunda kullanan kullarından eylesin.Amin.
VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN