sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

GÜNÜN AYET VE HADİSİ

GÜNÜN AYET VE HADİSİ
A+
A-

وَلَا تَنْكِحُوا الْمُشْرِكَاتِ حَتّٰى يُؤْمِنَّؕ وَلَاَمَةٌ مُؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكَةٍ وَلَوْ اَعْجَبَتْكُمْۚ وَلَا تُنْكِحُوا الْمُشْرِكٖينَ حَتّٰى يُؤْمِنُواؕ وَلَعَبْدٌ مُؤْمِنٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكٍ وَلَوْ اَعْجَبَكُمْؕ اُو۬لٰٓئِكَ يَدْعُونَ اِلَى النَّارِۚ وَاللّٰهُ يَدْعُٓوا اِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِاِذْنِهٖۚ وَيُبَيِّنُ اٰيَاتِهٖ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَࣖ

İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Şundan emin olun ki imanlı bir câriye, sizin hoşunuza gitse de müşrik bir hür kadından iyidir. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle de kadınlarınızı evlendirmeyin. Şundan da emin olun ki imanlı bir köle, sizin hoşunuza gitse bile müşrik bir hür kişiden daha iyidir. Onlar insanları ateşe çağırırlar, Allah ise izni ile cennete ve bağışlanmaya çağırır, gerektikçe hatırlasınlar diye insanlara âyetlerini açıklar.

(Bakara Suresi 221. Ayet)

GÜNÜN HADİSİ

129-…..Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Allah’ın Peygam­beri Mekke’den Medine’ye, Ebû Bekr’i bineğinin arkasına bindirmiş olarak geldi. Ebû Bekr, (saç ve sakalı ağardığından) ihtiyar (görünü­yor, ticâret için gelip gittiğinden de) tanınıyordu. Allah’ın Peygam­beri ise (saçı ağarmadığmdan) genç görünüyor, tanınmıyordu.

Râvî dedi ki: Herhangi bir kimse Ebû Bekr’le karşılaşır da:

— Yâ Ebâ Bekr! Şu önündeki adam.kimdir? diye sorar. O da:

— Bu adam beni doğru yola hidâyet eden kimsedir, diye cevâb verirdi.

Zanneden kimse, Ebû Bekr’in bu sözle ancak maddî olan yolu kasdettiğini sanır. Hâlbuki Ebû Bekr bu sözündeki yol ile, ancak ha­yır yolunu kasdediyordu. Ebû Bekr bir ara arkasına döndü ve birden kendilerine yetişmiş olan bir süvariyi (yânî Surâka’yı) gördü. Bunun üzerine:

— Yâ Rasûlallah, işte bir süvari bize yetişti, dedi. Allah’ın Peygamberi geriye döndü de:

— “Yâ Allah! Onu düşür” dedi.

Bu duâ üzerine at onu yere attı. Sonra at homurdanarak ayağa kalktı.. Bu düşme ardından Surâka:

— Ey Allah’ın Peygamberi, ne dilersen emret, dedi. Peygamber ona:                 . .

— “Sen yerinde dur, arkamızdan bize yetişecek hiçbir kimseyi bırakma” buyurdu.

Râvî Enes dedi ki: (Ne garîbdir ki) Surâka bir gündüzün evve­linde Allah’ın Peygamberi aleyhine çalışan, O’nun canına kasdeden bir kimse iken, o gündüzün sonunda O’nun hayâtını müdâfaa eden bir silâh mesabesinde olmuştur!

Nihayet Rasûlullah Harre tarafında konak etti. Oradaki ikaa-metinden sonra Ensâr’a (yânı dayıları olan Neccâr oğullan’na) haber gönderdi. Onlar silâhlanarak Allah’ın Peygamber’ine ve Ebû Bekr’e geldiler de, bunlar selâm verdiler ve:

— (Buyurunuz!) Düşmanlarınızdan emîn, dostlarınız tarafından itaat edilmiş iki kimse olarak develerinize bininiz, dediler.

Bunun üzerine Allah’ın Peygamberi devesine bindi. Ebû Bekr de arkasında, deve üstünde vaziyet aldı. Bu silâhlı kuvvetler, Pey-gamber’le Ebû Bekr’in develeri çevresini kuşattılar. (Bu suretle dü­zülen kaafile Medine’ye doğru yollandı.) Bu sırada Medine’de:

— Allah’ın Peygamberi geldi, Allah’ın Peygamberi geldi! denil­di.

Artık herkes yükseklere çıkıp O’na bakıyor ve:

— Allah’ın Peygamberi geldi, Allah’ın Peygamberi geldi! diyorlar ve sevinç gösterileri yapıyorlardı.

Bu sevinç içinde ilerleyip gelen Peygamber, nihayet Ebû Eyyûb’un evinin yanına indi. Şu muhakkak ki, Peygamber orada kendi ailesi ferdlerine bâzı sözler söylüyordu. Tam bu esnada O’nun konuşması­nı Abdullah ibn Selâm işitti. Kendisi, ailesine âid olan bir hurmalık­ta onlara hurma topluyor hâldeydi. Hemen onlar için toplamakta olduğu hurmaları orada bırakıvermeye acele etti de topladığı hurma­lar beraberinde olarak Peygamber’in yanma geldi. Allah’ın Peygam­beri ‘nden ilk defa olarak konuşmasını işitti. Sonra tekrar kendi ailesi­nin yanına döndü.

Allah’ın Peygamberi devesinden indikten sonra (Abdulmuttalib’in anası Selmâ kadın yönünden hısımlarını kasdederek):

— “Hısımlarımız evlerinden hangisinin evi daha yıkındır?” di­ye sordu.

Neccâr oğullarından Ebû Eyyûb:

— Ey Allah’ın Peygamberi, benim evim yakındır! îşte şu, evim­dir, şu’da kapısıdır, diye gösterdi.

Peygamber:

— “Öyle ise haydi git de bizim için yatıp istirahat edecek bir yer hazırla!” buyurdu.

Ebû Eyyûb hemen gidip geldi de Peygamber’le Ebû Bekr’e hita­ben:

— Yüce Allah’ın bereketi üzerine ikiniz de kalkıp buyurunuz! dedi.

Allah’ın Peygamberi Ebû Eyyûb’un evine gelince, Abdullah ibn Selâm da geldi ve şunları söyledi:

— Şehâdet ederim ki, sen Allah’ın Rasûlü’sün ve sen hiç şübhe-siz hakkı getirdin. Yahudiler benim kendilerinin seyyidi ve seyyidle-rinin oğlu olduğumu, onların en bilgilisi ve en bilginlerinin oğlu olduğumu bilmişlerdir. Onları çağır da, onlar benim müslümân ol­duğumu bilmeden Önce, beni onlardan sor (mevki’imi tezkiye ve tas-dîk ettir). Çünkü Yahudiler eğer benim müslümân olduğumu bilirlerse, benim hakkımda bende bulunmayan şeyler söyleyip bana iftira eder­ler, dedi.

Bunun üzerine Allah’ın Peygamberi (Abdullah ibn Selâm’ı bir tarafa gizledikten sonra) Yahûdîler’e haber gönderip çağırdı. Yahu­diler gelip huzuruna girdiklerinde, Rasûlullah (S):

— “Ey Yahûdîcemâati, size veyl olsun, Allah’a ittıkaa ediniz. Kendisinden başka ilâh olmayan Allah’a yemîn ederim ki, sizler be­nim Allah’ın hakk rasûlü olduğumu ve benim hakkdîni getirmiş ol­duğumu muhakkak pek iyi bilmektesinizdir. Onun için müslümân olunuz” buyurdu.

Yahudiler:

— Biz senin peygamber olduğunu bilmiyoruz, dediler.

Bu sözü Peygamber’e üç defa söylediler. Sonra Peygamber on­lara:

— ‘-Sizin içinizde Abdullah ibn Selâm var, o nasıl adamdır?” diye sordu.

Yahudiler:

— O bizim seyyidimiz ve seyyidimizin oğludur; en bilgilimiz ve en bilgilimizin oğludur, dediler.

Peygamber:

— “Abdullah ibn Selâm müslümân olursa sizler ne dersiniz?” diye sordu.

Yahudiler:

— Hâşâ Allah’a! Abdullah ibn Selâm hiçbir vakit müslümân ol­maz! dediler.

Peygamber yine:

— “Abdullah ibn Selâm müslümân olursa sizler ne dersiniz?” buyurdu.

Yahudiler:

— Hâşâ Allah’a! Abdullah hiçbir vakit müslümân olmaz! dedi­ler.

Peygamber üçüncü defa:

— “Abdullah ibn Selâm müslümân olursa sizler ne dersiniz?” diye sordu.

Yahudiler de üçüncü defa:

— “Hâşâ Allah’a! Abdullah ibn Selâm hiçbir vakit müslümân olacak değildir, dediler.

Bu sefer Peygamber, Abdullah ibn Selâm’a hitaben:

— “Yâ İbne Selâm, bulunduğun yerden bunların önüne çık!” buyurdu.

Abdullah, saklı bulunduğu yerden çıkarak:

— Ey Yahûdî cemâati! Allah’tan itükaa edip korkun! Kendisin­den başka hiçbir ilâh olmayan Allah’a yeminle söylüyorum ki, sizler O’nun Allah’ın Rasûlü olduğunu ve O’nun hakk dîn getirdiğini mu­hakkak iyi bilmektesiniz, dedi.

Yahudiler de ona karşı:

— Sen yalan söyledin, dediler.

Bu çelişkili sözleri üzerine Rasûlullah, Yahûdîler’i huzurundan dışarı çıkardı

( KİTABU MENAKIBİ’L-ENSAR – BUHARİ – 129. HADİS)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.