sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ZUHRUF SURESİ 1. ve 4. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ZUHRUF SURESİ 1. ve 4. AYETLER
10.06.2022
570
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla

1- Hâ, Mîm.
2- Apaçık olan Kitaba andolsun;
3- Gerçekten biz onu, belki aklınızı kullanırsınız diye(1) Arapça bir Kur’an kıldık.
4- Hiç şüphesiz o, bizim katımızda olan Ana Kitap’tadır;(2) çok yücedir, hüküm ve hikmet doludur.(3)

AÇIKLAMA

1. Burada Kur’an’ı, Allah’ın tafsil ettiği ve O’nu Hz. Muhammed’in (s.a) uydurmadığı ihtar olunarak, “Kitab-ı Mübîn” üzerine yemin edilmektedir. Kur’an üzerine yemin edilmesinden, Allah’ın, insanlara şunları hatırlatmak istediği anlaşılıyor: “Bu kitabın bizzat kendisi sizler için apaçık bir hüccettir. Yine bu kitabın anlaşılır muhtevası, fasih ve beliğdir. Hak ve batıl arasını ayıran bir çizgidir. Tüm bu özellikler, Kur’an’ı tafsil edenin Alemlerin Rabbi Allah’dan başkası olmadığına kendi başlarına birer delildirler.

Daha sonra “Anlayabilmeniz için Kur’an’ı Arapça bir dille indirdik” diye buyrulmaktadır. Bu, iki anlama gelir: Birincisi, “Bu kitap sizin kendi dilinizde nazil olmuştur. Dolayısıyla “Yabancı bir dilden nazil olduğu için, biz bu kitabın doğru olup olmadığına karar veremeyiz” diye bir mazeret öne süremezsiniz. Bu kitabın lafızları, konuları, üslûbu ve dili apaçıktır. Binaenaleyh bunu Hz. Muhammed’in (s.a) veya herhangi bir Arab’ın yazdığı düşünülemez.” İkincisi, “Biz bu Kitabı, muhatap bir Arab kavmi olduğu ve Arapça anladığı için Arapça indirdik. Bazı kimselerin, Hz. Muhammed’i “Muhammed’in dili Arapça’dır, bu Kitab da Arapça olduğuna göre bunu kendisinin yazmış olması akla daha uygundur” şeklindeki suçlamaları haksızca yapılmış bir iftiradan başka birşey değildir.” (İkinci anlam hakkında daha fazla izah için bkz. Fussilet 44 ve an: 54.)

2. “Ümmü’l-Kitab” ifadesiyle tüm peygamberlere nazil olan mesajın, kendisinden alındığı asıl “el-Kitab” kastolunmaktadır. Söz konusu kitab, Vakıa Suresi’nde “Kitab-ı Meknûn” (saklı ve korunmuş kitab) diye nitelenirken, Buruc Suresi’nde ise “Levh-i Mahfuz” (her türlü değişiklikten korunmuş, silinmez yazı) şeklinde zikredilmiştir. Kur’an için de “Ümmu’l-Kitab” ifadesinin kullanılmasının nedeni, önemli bir hakikatın açıklanmak istenmesidir. Allah Teâlâ muhtelif zaman, mekan ve toplumlarda, yine muhtelif peygamberlere farklı dillerde farklı kitablar indirmiştir. Ancak bu kitapların tebliğ ettikleri akide bir olduğu gibi, ayrıca hak ile batılın, hayır ve şerrin ölçüsü de aynıdır. Yani tüm semavi kitaplar, insanları bir tek dine davet eder, ahlâki sosyal konularda olsun, ya da hayatın tüm cephelerinde olsun aynı ilkeleri öngörür. Dolayısıyla bu kitabların dilleri farklı olsa bile, neşet ettikleri kaynak birdir. Bu kitabların asıl kaynağı “Levh-i Mahfuz” olarak Allah indinde bulunur ve ihtiyaca göre, yeri ve sırası geldiğinde peygamberlere kendi dillerinde mesajlar halinde vahyolunur. Örneğin Hz. Muhammed (s.a) , Arap olmayıp da başka bir kavme mensup olsaydı Kur’an da o kavmin dilinde nazil olurdu, onun lafız ve ibareleri de yine o kavmin yaşadığı yörenin şartlarına uygun özellikler taşırdı. Fakat mesajın özü değişmezdi. Ya da Kur’an’ın muhtevası aynı olmakla birlikte, dili farklı olacaktı. Bu konuya Şuara Suresi’nin 192-196. ayetlerinde şöyle değinilmektedir.
“Muhakkak ki O, alemlerin Rabbinin tenzilidir. O’nu er-Ruhu’l-Emîn indirdi. Senin kalbine uyarıcılardan olman için, apaçık Arapça bir dille, o evvelkilerin kitablarında da vardır.”
Ayrıca bkz. Şuara Suresi an: 119-121.

3. Bu cümlede hem “Ümmü’l-Kitab”, hem de “Kitab-ı Mübin” birlikte kastolunmaktadır. Yani “Ümmü’l-Kitab” tanımı, hem Kur’an’ı tarif eder, hem de Kur’an’ın kendisinden elde edildiği kaynağı. Böylelikle burada şu nokta zihinlere yerleştirilmek isteniyor: “Bazı kimselerin Kitab’ın değerini takdir edememesi ve onun hikmetinden yararlanamayıp, onu anlayamaması, bu kitabın önemini azaltmaz, değerini düşürmez. Bilakis bu kitab, herhalukârda takdire şayandır. Çünkü o, âli olan, mucizevî bir belâgata sahip, çelişkisiz, noksansız, hikmet dolu bir Kitabdır ve onu Yüce Allah indirmektedir. İşte böylesine özelliklere sahip bir kitabın, hiç kimse menfur gayretleriyle değerini düşüremez.” Surenin daha ileride gelecek olan 44. ayetinde, Araplar’a ve özellikle Kureyşlilere hitaben, “sizler bu Kitab’ın değerini ve kendiniz için büyük bir şeref vesilesi olduğunu bilmelisiniz. Fakat ondan yüz çevirirseniz, Allah sizi çetin bir azaba uğratır.” buyurulmaktadır. (Bkz. an: 39)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.