SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA FURKAN SURESİ 64. ve 66. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
64- Onlar geceleri Rabblerine secde ederler ve onun huzurunda ayakta dikilirler.
65- Onlar derler ki; Ey Rabbimiz, cehennem azabını bizden uzak tut, çünkü cehennemin azabı sürekli bir afettir.
66- Orası ne fena bir konut ve ne fena bir barınaktır.
Buradaki ifade tarzı, gecenin bir bölümünde insanlar uykudayken Rahman’ın kullarının hareketlerini tasvir amacı ile namazdan secde ve kıyam (ayakta dikilme) hareketlerini ön plana çıkârıyor. Bu insanlar Rabblerine secde ederek, O’nun huzurunda ayakta dikilerek geceliyorlar. Sadece Rabblerine yöneliyor, yalnız O’nun için kıyamda duruyorlar. Sırf O’na secde ediyorlar. Bu insanlar, tatlı ve rahat uykudan daha yararlı, daha dinlendirici bir şeyle uğraşıyorlar, Rabb’lerine yönelmekle, ruhlarını ve organlarını O’na bağlamakla uğraşıyorlar. İnsanlar uykudayken onlar rabblerinin huzurunda ayakta dikiliyorlar, secde ediyorlar. İnsanlar yere çakılıp kalırken onlar ulu ve kerem sahibi Rahman’ın arşını görüyorlar.
Onlar Rabb’lerinin huzurunda ayakta dikilirken, secdeye varırken, Rahman’ın arşını görürken kalpleri takva ile, cehennem azabı korkusu ile dolar ve şöyle derler: “Ey Rabbimiz, cehennem azabını bizden uzak tut, çünkü cehennemin azabı sürekli bir afettir. Orası ne fena bir konut ve ne fena bir barınaktır.” Onlar cehennemi görmemişler ama cehennemin varlığına inanırlar. Kur’an-ı Kerimde anlatıldığı ve Hz. peygamberin tasvir ettiği şekliyle cehennemi kafalarında canlandırırlar. İşte bu samimi korku köklü imanın ve içten gelen doğrulamanın meyvesidir.
Onlar cehennem azabını kendilerinden uzak tutsun diye ürpererek yakararak Rabb’lerine yönelirler. Geceler boyunca Rabb’lerine secde etmelerine, onun huzurunda dikilmelerine güvenmezler. Kalpleri Allah korkusu ile dolduğu için amellerini ve ibadetlerini az görürler. Bunları ateşten kurtulmanın garantisi, güvencesi olarak görmezler. Yüce Allah’ın lütfu, hoşgörüsü, bağışlaması ve merhameti yetişip cehennem azabını uzaklaştırmasa hiçbir şekilde kurtulamayacaklarını bilirler.
Ayetin ifade biçimi öyle bir hava estiriyor ki, sanki cehennem herkesin önüne serilmiş, tüm insanlığın yolunu kesmiş, ağzını açmış, herkesi yutacak gibi. Kollarını uzatmış; uzak-yakın herkesi yakalayacak gibi geceleri Rabb’lerine secde eden, O’nun huzurunda ayakta dikilen Rahman’ın has kulları da korkuyorlar, ürperiyorlar, bu azabı kendilerinden uzak tutması bu azapla karşılaşmaktan, bu azaba uğramaktan kurtarması için Rabb’lerine yalvarıyorlar.
Onlar korkudan ve dehşetten Rabb’lerine yalvarırlarken ağızlarından dökülen kelimeler de titriyor: “Çünkü cehennemin azabı sürekli bir felakettir.” Yani kalıcı bir azaptır, değişmez sahibinden ayrılmaz ve azalmaz. İşte bu azabı korkunç kılan, dehşet verici ve iğrenç kılan da bu özelliğidir: “Orası ne fena bir konut ve ne fena bir barınaktır:” İnsanın mesken edinip oturduğu cehennemden bir yer var mıdır? Ve acaba ateşte durulur mu? Gece-gündüz ateş içinde kıvranırken barınmak mümkün mü?