sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

KELİMELER VE KAVRAMLAR 34) FELAH/KURTULUŞ

KELİMELER VE KAVRAMLAR 34) FELAH/KURTULUŞ
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

Gâyeye ulaşmak, durumun iyi olması, baka (kalış), kurtuluş, yarmak, açmak gibi anlamlara gelen bir terim. Ezanda geçen “HAYYE ‘ALE’L FELAH” kurtuluşa yönelim anlamındadır. Aynı kökten gelen İFLÂH, bir şeyi elde etmek, arzu edilen şeye ulaşmak, çalışmada başanlı olmak, isabet kaydetmek gibi anlamlar ifade eder.

 

Zemahşerî, el-Bakara suresinin beşinci ayetinde geçen “MÜFLİHUN” kelimesini açıklarken şöyle der: “Müflih, gâyesine ulaşan kişi demektir. Sanki bu kişi için bütün başarı yolları açılmış ve önünde hiçbir engel kalmamıştır. Müflic kelimesi de Müflih kelimesi gibi olup, aynı manayı ifade eder. Bu harflerden, yani FA-LÂM-HA ve FA-LAM-CİM harflerinden meydana gelen kelime yarmak ve açmak manalârınâ delâlet eder.[1]

 

Bakara suresi 2. ve 5. Ayeti kelimeler arasında ifade ettiği kurtuluş sebeplerini Allah (cc) Kur’an’ı Kerimde şu ayetlerdede ifade etmiştir;

Ey müminler, Allah’tan korkunuz, sizi ona yakınlaştırabilecek her yolu arayınız, onun yolunda cihad ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.(Maide 35)

De ki: Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takvaya erenler için, altından ırmaklar akan cennetler vardır. Orada devamlı kalacaklardır. Tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır. Ve Allah kullarını hakkıyla görendir.(Al-i İmran 15)

Kur’an’ı Kerim’in tabela ve işaretlerini anlayan kimseler bilirlerki; Allah (cc) İnsanlara “Şunu veya bunu yapında”cehenneme gidin demiyor, bilakis kurtuluşu, cehenneme gitmemek ve cennete ulaşabilmek için emir ve yasaklarla felahın yolunu gösterir. Ayetlere dikkat edersek İman ve ameli salih birlikte zikredilirken önce imanın gelmesi düşündürücüdür, o halde iman nedir;

İman, geçici, küçük ve sınırlı olan insan denen bu varlığın ezeli ve ebedi sınırsız temele bağlanmasıdır. Amel-i salih imanın doğal ürünüdür. iman gerçeğinin kalbe yerleştiği anda itibaren başlayan, özden kaynaklanan harekettir. Çünkü iman, aktif ve harekete geçirici bir gerçektir. Amel, ihsan şeklinde insanın pratiğinde kendini gerçekleştirmeye çalışmadan insanın kalbinde ve vicdanında yerleşip duramaz. İşte islamın iman anlayışı budur. Hareketsiz ve sönük halde beklemesi müminin içinden dışa çıkıp dışında kendini göstermeden gizli kalması mümkün değildir. Eğer iman bu doğal hareketini sağlayamıyorsa ya zayıftır ya da ölüdür. Tıpkı kokusunu içinde tutamayan çiçek gibi. Nasıl ki çiçekten kokunun yayılması doğal ise imanda da hareketin olması doğaldır. Yoksa iman yok demektir.[2]

Ragıp el isfehani felah kavramı ile alakalı şunları söylemektedir; Sahur yemeğine de felah denir. Denir ki; Sahurun bu şekilde isimlendirilmesi Arapların o esnada Hayyalelfelah(Kurtuluşa gelin)demelerinden dolayıdır. Ezanda; Hayyalelfelah denmesi ise; ”Allah’ın namazla bize verdiği kurtuluşa gelin” anlamındadır.

 

Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kavmin; kendi babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları da olsa Allah ve Peygamberine muhalefet eden kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır. Bunlar orada ebediyyen kalacaklardır. Allah; onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan hoşnud olmuşlardır. İşte onlar; Allah’ın hizbidir. Dikkat edin; Allah’ın hizbi, felaha erenlerin kendileridir.(Mücadele 22)

Bu ayeti kerimede felaha erenlerin kimler olduğunu ortaya koyarak bir çağrıda bulunuyor.Yine Bakara suresinin ilk 5 beş ayetinin tefsirinde Allah azze ve celle felaha erenlerin vasıflarını şöyle bildiriyor;

Bu vasıflar;Muttaki olmak, ğayba iman etmek, namaz kılmak, infak etmek,Peygamberlere ve vahye inanmak, ahirete de yakinen inanmak.İşte bu vasıfları üzerlerinde barındıranlar felaha erenlerdir.

İbn Kesir şöyle der: “Huruful mukatta” Sûre başlarında bu harflerin zikredilmesi, Kur’an’ın i’câzını açıklamak ve insanların kendi konuşmalarında kullandıkları harf ve kelimelerden meydana geldiği halde Onun bir benzerini getirmekten âciz olduklarını göstermek içindir.” Araştırmacıların çoğunun görüşü böyledir. Zemahşerî bu görüşü Keşşaf adlı tefsirinde şiddetle savunmuş, Ibni Teymiyye de bunu kabul etmiştir[3]

İşte o kitap, kendisinde hiç şüphe olmayan ve takva sahiplerine doğru yolu gösteren bir kitaptır.Ey Muhammed, sana anlatıp açıkladığım bu Kur’anın, Allah katından geldiği hususunda hiçbir şüphe yoktur. Bu Kur’an, rablerinin, kendilerine emrettiği şeylerde ona itaat ederek ve yasakladığı günahlardan da kaçınarak, Allah’tan korkan insanlar için, doğru yolu gösteren bir rehberdir.

Onlar, gayba iman ederler. Yani, gözleriyle görmedikleri, cennete, cehenneme, sevaba, günaha, cezaya, mükâfaata içten inanırlar. Ve Allaha meleklere, kitaplara ve Peygamberlere de iman ederler/Namazı dosdoğru kılarlar. Yani, İbn-i Abbas’ın da dediği gibi, o namazı, rükuunu, secdesini, kıraatini ve huşuunu tam yaparak, kendilerine farz kılındığı şekilde hakkıyla eda ederler. İçinde haram bulunmayan helal malların zekâtlarını vermeleri ve övgüye layık, olan diğer harcamalarda bulunmaları gibi, kendilerine nzık olarak verilen şeylerin temiz ve helal olanlarından Allah yolunda harcarlar. [4]

Kur’an’a göre Ahiret’e inanmak şu anlama gelir: 1) İnsan tüm yaptıklarından ve tüm davranışlarından Allah’a karşı sorumludur. 2) Bu dünya sonsuz değildir, mutlaka sona erecektir. 3) Ahiret’te başka bir dünyanın başlayıp, istisnasız bütün insanların yaptıklarının hesabını vermek üzere, herkesin yaptığı amellerin karşılığını göreceği zamanı sadece Allah bilir. 4) Allah’ın iyi olarak hüküm verdikleri Cennet’e, kötü olarak hüküm verdikleri de Cehennem’e gidecektir. 5) Başarı ve başarısızlık, bu dünyadaki gibi zenginlik ve fakirlikle ölçülmeyecek; Kıyamet günü bu hususta Allah hüküm verecektir. Allah’ın verdiği hüküm sonucunda başarılı olan ancak, gerçek başarıyı (felâh) elde etmiş olur[5]

Kadı beydavi derki; Bu vasıfları gören müminler sanki Allah (cc) ‘ya sormuşlar ;Rabbimiz bu vasıfların taşıyan kimselerin durumu nedir, Allah (cc)’da cevaben sanki ;İşte Rablerinden bir hidayet üzere olanlar   ve işte felaha erecek olanlar bunlardır.

[1]  Zemahşerî, el-Keşşâf, I, 28

[2]  Fî Zılâl-il Kur’an(Asr suresi)

[3] Safvetut Tefasir (Bakara  1)

[4] Taberi tefsiri(Bakara 1)

[5] Mevdudi Tefhim’ul Kuran

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.