SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA NEML SURESİ 1. VE 2. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun
1- Ta sin, bunlar Kur’an’ın, açık anlamlı kitabın ayetleridir.
“Ta sin”Bu hece harfleri surenin ve Kur’an’ın bütününü oluşturan ana malzemeye dikkat çekmek içindir. Bu harfler, Arapça konuşan herkesin eli altındadır. Onca meydan okuyuşa ve delillerin hepsinin çürütülmesine rağmen onlar, bu malzemeden Kur’an gibi bir Kitap meydana getirmekten aciz kalıyorlar.
Bu noktaya dikkat çekildikten sonra hemen Kur’an’dan söz ediliyor. “Bunlar Kur’an’ın açık anlamlı kitabın ayetleridir.”
Burada sözü edilen kitap, Kur’an’ın kendisidir. Öyle anlaşılıyor ki, Kur’an’ın bu sıfatla anılması, müşriklerin Allah’ın kitabına karşı tutumları ile Sebe kraliçesi ve milletinin Allah’ın kullarından biri olan Hz. Süleyman’ın gönderdiği mektubu karşılamaları hakkında gizli bir karşılaştırma yapmak içindir:
Sonra Kur’an’ı şu şekilde tanıtıyor:
2- Bu ayetler mü’minler için doğru yol kılavuzu ve müjde içeriklidirler.
Bu söz, “Kur’an’da mü’minlere müjde ve hidayet vardır” denilmesinden daha etkilidir. Çünkü bu şekildeki Kur’an ifadesi, Kur’an’ın özünün ve temel esprisinin mü’minler için müjde ve hidayet kaynağı olduğunu gösteriyor. Kur’an her dar geçitte ve her çetrefilli yolda mü’minlere kılavuzluk yapıyor. Bunun yanında onları hem dünya, hem ahiret hayatında mutluluğa kavuşturuyor.
Müjde ve hidayetin mü’minlere özgü kılınmasında büyük ve derin bir gerçek vardır. Çünkü Kur’an teorik bir bilim kitabı olmadığı gibi onu okuyan herkesin kendisinden faydalanıp sadece bilgisini derinleştirdiği bir uygulama kitabı da değildir. Kur’an, her şeyden önce kalbe hitap eden bir kitaptır, ışığını ve kokusunu kendisini iman ve kesin inançla karşılayan açık kalplere doldurur. Kişinin kalbi imanla dolduğu oranda Kur’an’ın tatlılığından zevk alışı da artar. Katılaşmış ve koflaşmış yüreklerin anlayamadığı, kavrayamadığı manaları, yönlendirmeleri anlamaya başlar. Kur’an’ın ışığı ile sapık kimselerin ulaşamayacağı gerçeklere ulaşır. O’nun sohbetinden, duyguları körelmiş okuyucuların istifade edemediği şeyleri öğrenir. İnsan çok kere ayetleri bilinçsizce ve aceleci olarak okur, fakât bu ona bir fayda sağlamaz. Bazen de gönlünde bir ışık parlar ve düşünemediği dünyalar ona açılır. Bu onun hayatında mucizevi bir etki yapar. Hayatının programını başka bir programla, yolunu başka bir yolla değiştirir.
Bu Kur’an’ın içerdiği tüm ahlaki ilkeler, yasalar ve düzenlemeler her şeyden önce iman üzerine kuruludur. Allah’a iman etmeyen, bu Kur’an’ı Allah tarafından gönderilen bir vahiy olarak kabul etmeyen, orada yer alan her şeyin Allah’ın gerçekleşmesini istediği şeylerin bir yansıması olduğuna teslim olmayan ve bu şekilde iman etmeyen bir kalp, Kur’an ile gereği gibi yolunu düzeltemez, onda yer alan müjdeleri gereği gibi algılayamaz.
Kur’an’da doğru yol, irfan, hareket ve yönlendirme ile ilgili büyük hazineler vardır. İman bu hazinelerin anahtarıdır. Kur’an’ın hazineleri ancak iman anahtarı ile açılabilir.
Gerçekten iman edenler, bu Kuran’la mucizeler meydan getirdiler. Kur’an, nağme yaparak okunan bir kitap haline geldiğinde bu nağmeler sadece kulaklara ulaşır oldu. Artık kulakları geçip kalplere ulaşmaz hale geldi. Bu durumda Kur’an bir eylem meydana getirmeyen ve kimsenin istifade edemediği nağmeler yığını oldu. Çünkü artık anahtarı olmayan bir hazineye dönüşmüştü:
Ayetler, Kur’an’ı müjde ve hidayet kitabı olarak gören mü’minlerin özelliklerinden bahsediyor.