sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEN TERCİHİNİ YAPTIN MI?

A+
A-

Hamd alemlerin Tek sahibi, yöneticisi, hükümdarı, her şeye gücü yeten ve olmasını istediğinde sadece ‘ol’ demesi yeterli olan ,bütün noksanlıklardan uzak kemal sıfatları kendinde toplamış ve övgülerin kendi şanının yanında az kaldığı kelimelerin kifayet olmadığı kadar övülmeye layık olan Yüce Yaratıcımız ve Tek İlahımız olan Allah Azze ve Celle’ye

Salat; Yüce Yaratıcımız tarafından en çok sevilen ve örnek alıp onun gibi yaşamamızı emrettiği ümmetine karşı bir anneden babadan daha şefkat ve merhametli olan son resul Hz. Muhammed’e

Selam ;Kendisini(canını ve malını) Allah Teala’ya satmış, hedefleri, gayesi büyük olan ,hayalleri ve duaları cennet olan ve hayatı da bu dualarının kabul olması için çalışan müminelerin üzerine olsun.

Geçen yazımızda cennetten bahsetmiştik.Cenneti tanımaya çalışmaya devam edelim.Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

“Allah Teala hazretleri ferman etti ki: “Ben Azimu’ş-Şan, salih kullarım için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği  ve insanın hayal ve hatırından hiç geçmeyen nimetler hazırladım.”  Ebu Hureyre ilaveten dedi ki:

“Dilerseniz şu ayet-i kerimeyi okuyun, (Mealen): “Yaptıklarına karşılık Allah katında onlar için göz aydınlığı olacak ne mükâfaatların saklandığını kimse bilemez” (Secde 17). [Buhârî, Bed’ül-Halk 8]

“Sehl İbnu Sa’d anlatıyor -deyip, hadisin aynısını kaydettikten sonra- der ki: “Muhammed İbnu Ka’b dedi ki: “Onlar Allah için ameli gizli tuttular. Allah da onların sevabını gizli tuttu. Kullar yanına gelince onları nimete boğacak.”

Yine Sehl İbnu Sa’d  (radıyallahu anh) anlatıyor: “Ey Allah’ın Resulü! dedim,  insanlar neden yaratıldı?”

“Sudan!” buyurdular.”Ya cennet? dedim, o neden inşa edildi?”

“Gümüş tuğladan ve altın tuğladan! Harcı da kokulu misk. Cennetin çakılları inci ve yakuttan, toprağı da za’ferandır. Ona giren nimete mazhar olur, eziyet görmez, ebediyet kazanır, ölümle karşılaşmaz. Elbisesi eskimez, gençliği kaybolmaz.

“Aleyhissalâtu vesselâm sözlerine şöyle devam buyurdular: “Üç kişi vardır duaları reddedilmez (mutlaka kabul edilir):

* Adil imam (devlet başkanı).

* İftarını yaptığı zaman oruçlu.

* Zulme uğrayanın duası. Allah, (mazlumun) duasını bulutların fevkine çıkarır ve onlara sema kapıları açılır ve Allah Teala hazretleri:

“İzzetime yemin olsun! Vakti uzasa da, duanı mutlaka kabul edeceğim!” buyurur.” [Tirmizî Cennet 2, (2528).]

Hz. Ebu Musa (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:” Gümüşten iki cennet vardır. Kapları  ve içinde bulunan diğer şeyleri de gümüştendir. Altından iki cennet vardır, kapları ve içlerinde bulunan diğer eşyaları da hep altındandır. Adn cennetinde, cennetliklerle Rablerini görmeleri arasında Allah’ın veçhindeki ridau’lkibriyadan (büyüklük perdesinden) başka bir şey yoktur.” [Buhârî, Tefsir, Rahman 1, 2]

İbnu Hibban’da geçmektedir. Müslim’in metni  şöyle:

“Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Cennet ehli, cennete girince, Allah Teala hazretleri sorar:

“Size ilave bir nimette bulunmamı diler misiniz?” Cennet ahalisi:

“Sen bizim yüzlerimizi ak etmedin mi? Bizi cennete koymadın mı (daha ne isteyeceğiz) ?” derler. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) der ki: “Bunun üzerine onlara hicab açılır. Cennet ahalisine bundan daha hoş bir şey verilmemiştir.”

Aleyhissalâtu vesselâm sonra şu ayeti tilavet buyurdu. (Mealen): “İyi iş, güzel amel yapanlara daha  güzel iyilik, bi de ziyade vardır” (Yunus 26).

İbnu Hacer der ki: “Sadedinde olduğumuz hadisin manası, Allah’ın izzet ve istiğnasının muktezası hiç kimsenin onu görmemesi  olduğu halde, Allah’ın mü’minlere karş rahmeti, nimetinin bir kemali olarak Veçh-i İlahîsini onlara göstermesini gerektirmektedir. Mani zail olunca, insanlara, kibriyasının gereğiyle amel etmekte ve  sanki Teala hazretleri, onlarla aradaki engel olan perdeyi kaldırmaktadır.” Taberî’nin nakline göre Hz. Ali (radıyallahu anh) de  “Orada  onların dilediği  herşey bulunur. Üstelik katımızda bundan fazla  da vardır” (Kaf 35) ayetindeki “fazla”dan maksadın Allah’ın veçhini görmek,   هُوَ النَّظَرُ الى وَجْهِ اللّهِ olduğunu söylemiştir.

İbnu Battal der ki: “Bu hadiste, Allah’a cisim izafe etmeye çalışan Mücessime fırkası için mekan izafesine bir yol yoktur. Çünkü Allah Teala hazretlerine cisim izafe etmenin veya bir mekanda bulunmasını gerektiren bir halin muhal olduğu hususunda deliller sabittir. Bu durumda ridayı, insanların Allah’ı görmesine mani gözlerdeki  afet olarak te’vil etmek gerekir. İşte bu afetin izalesi, insanların Allah’ı görme sırasında Rab Teala’nın icra edeceği bir fiildir. İnsanlar, bu  mani mevcut olduğu müddetçe O’nu göremezler. Öyleyse görme fiili varsa, bu mani izale  olmuş demektir. Bunu rida olarak tesmiye etmiştir. Çünkü o, yüzü görmekten alıkoyan rida menzilesindedir. Ancak ona rida denmesi mecazdır.”[8]

“Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

“Cennette,  mü’min için,  içi boş tek bir inciden bir çadır vardır. -Bir rivayette- genişliği altmış mildir. Her köşesinde bir refikası bulunur, hiçbiri diğerini görmez, mü’min bunların herbirini dolaşır.” [Buhârî, Bed’ü’l-Halk 8, Tefsir, Rahman 1, 2]

Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

“Cennette yüz derece vardır. Her iki derece arasında yüz yıl(lık yürüme mesafesi) vardır.” [Tirmizî, Cennet 4, (2531).]

Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:”Cennette bir ağaç vardır ki, binekli bir kimse yüz yıl gölgesinde yürüse onu katedemez. İsterseniz şu ayeti okuyun:    “Daimî gölgededirler, çağlayıp duran  su başlarındadırlar” (Vakıa 30-31) [Tirmizî, Tefsir, Vakıa.

Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Cennette  hiçbir ağaç  yoktur ki gövdesi,  altından olmasın.” [Tirmizî, Cennet 1, (2527)

Kaydettiğimiz bu beş hadis, cennetle ilgili bazı tavsif ve tariflerde bulunmaktadır. Şöyle ki:

1- Cennet tek dereceli değildir. Başlıca yüz derecesi vardır. Her  derecenin mesafesi diğer dereceye kadar çok fazladır. Demek ki derece içerisinde de tali tabakalar, mertebeler vardır. Cennetlikler, ameline uygun bir derecede yerini alacaktır. Nitekim bazı alimler yüz derece tabiriyle çokluğun kastedildiğini belirtirler. Cehennem de böyledir,  küfürdeki şiddetine göre her bir  kâfir bir derekede yerini alacaktır. Ayet-i kerime münafıkların ateşin en aşağı tabakasında yer alacaklarını ifade eder. “Şüphesiz ki münafıklar cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar…” (Nisa 145).

Dereceler arasındaki mesafeler hadislerde farklıdır. Bazısında beşyüz yürüme yılı, bazısında daha az, daha çok denmiştir. Münavî, arada tearuz olmadığını söyler ve yürümelerin farklı süratlerde vuku bulduğuna dikkat çeker.

2- Firdevs: Her çeşit bitkiyi cem’ eden bahçe, bostan  manasına gelir. Ancak “Üzüm asmalarının bulunduğu bahçedir” denmiştir. Kelimenin Rumca, Kıptice ve hatta Süryanice olduğu iddia edilmiştir. Buradan çıkan dört ana nehirden maksad, başka rivayetlerde açıklanmıştır: Biri su, biri süt, biri hamr,  biri bal nehridir. Firdevs cenneti  hepsinin  yukarısında, hepsinden üstün olduğu için Allah’tan öncelikle bunun taleb edilmesi tavsiye edilmiştir. Şu halde mü’min Allah’tan bir şey isterken en yüceyi, en büyüğü, en fazlayı istemelidir. Onun rahmetine sınır olmadığı için Allah’tan isterken kanaatkâr olmak, mütevazi davranmak fazilet değildir.

3- Cennetteki ağacın Tûba ağacı olduğu söylenmiştir. Ancak gölge kelimesinin, örfî manası anlaşılmamalıdır. Çünkü dilimizde gölge deyince güneş sıcaklığına karşı hasıl edilen korunma hatıra gelir. Halbuki ahirette güneş olmayacaktır. Öyleyse gölgeden maksad, ağacın hasıl ettiği nimetler ve rahatlık olmalıdır. Yani cennetin  neresine gidilse cennetî saadetin dışına çıkılmayacak demektir. Zıll=gölge kelimesi Arapçada “himaye” manasına da kullanılır. Onun zıllinde demek, onun kanatları, himayesi altında demektir.

4- Cennetteki her ağacın gövdesinin altından olmasına gelince, bu ibare oradaki  ağacın me’lufumuz olan dünyevî ağaçlar gibi olmadığını beyan eder. Altın,  çürümeyen bir maddedir. Öyleyse cennet ağacının altından olması, onun ebedi, çürümez bir mahiyette olacağının ifadesidir. Bir hadis şöyledir: “Cennette bir ağaç vardır, gövdeleri altından, dalları zeberced incidendir. Rüzgâr estikçe bunlar birbirine çarparak öyle bir name çıkarırlar ki hiçbir kulak böylesine tatlı bir ses işitmemiştir.” İbnu Abbas’ın bir rivayetinde: “Cennet hurmalarının gövdeleri yeşil zümrüttendir. Dallarının sapı kızıl altından, yaprakları da cennet ehlinin kisvesindendir. Ceketleri  ve hulleleri bundan yapılır. Onun meyvesi  ise, küp ve kovalar gibi iri, sütten beyaz, baldan tatlı, kaymaktan daha yumuşaktır, onlarda  çürük yoktur” denmiştir.

Cennet ehlinin bu ağaç altında sohbet edip dünya hatıralarını tazeleyecekleri; eğlence arzu ettikleri zaman, Allah’ın göndereceği bir rüzgârla ağacın kımıldayıp, dünyadaki her çeşit eğlenceyi ortaya koyacağı ifade edilmiştir. Yine Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

“Cennette, yay kadar bir yer, güneşin üzerine doğduğu  veya battığı şeyden (dünyadan) daha hayırlıdır.” [Buhârî, Tefsir, Vakı’a 1]

Tirmizî, Hz. Enes’ten şu ziyadede bulunmuştur: “Sizden birinizin yayı kadar veya kamçısı kadar cennetteki bir yer, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Cennet ehlinden bir kadın, arz ehline görünecek olsa, dünya  ve içindekileri aydınlatır, arzla sema arasını güzel koku ile doldururdu, onun başörtüsü dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.”

Hz. Enes (radıyallahu anh)  anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Sidretü’l-Münteha’ya çıkarıldım. Orada dört nehir gördüm: İki nehir zâhirdi, iki nehir de bâtın. Zâhir olan iki nehir Nil ve Fırat nehirleriydi. Bâtın olanlar da cennetin iki nehri idi.” [Buhârî]

Hz. Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: “Bir adam Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a: “Cennette at var mı?” diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm da:” Allah Teala hazretleri seni cennete koyduğu takdirde, kızıl yakuttan bir at üzerinde orada dolaşmak isteyecek olsan, o seni istediğin  her yere uçuracaktır” buyurdular. Bunun üzerine diğer biri de:” Cennette deve var mı?” diye sordu. Ama buna Aleyhissalâtu vesselâm öncekine söylediği gibi söylemedi. Şöyle buyurdular:

“Eğer Allah seni cennete koyarsa, orada canının her çektiği, gözünün her hoşlandığı şey bulunacaktır.” [Tirmizî, Cennet 11, (2546).]

 

Ve daha anlatılmaya yerimizin yetmeyeceği cennet böyle güzel.

ŞİMDİ SEN BU GÜZEL HAYATIMI İSTERSİN YOKSA BUNUN TAM TERSİ KAHREDCİ SONSUZ BİR AZAP MI İSTERSİN?

İNSANIN İSTEĞİ NEYSE TERCİHİ O OLUR VE ÇALIŞTIĞI DA ONUN YOLU OLUR.

BAK BAKALIM KENDİ NEFSİNE

SEN TERCİHİNİ NEYDEN YANA YAPTIN,SEN TERCİH YAPTIN MI?

DOĞRULUK YOLU CENNET Mİ SAPIKLIK YOLU CEHENNEM Mİ

HANGİ YOLUN YOLCUSUSUN?

GİDİŞ NEREYE?

GİTTİĞİN YOL TERCİH ETTİĞİN YOL MU YOKSA ŞUURSUZCA KAPILIP GİTTİĞİN YOL MU ?

RABBİM BİZLERE EN GÜZEL TERCİHİMİZİ YAPIP BU TERCİH YOLUNDA YÜRÜMEMİZİ VE SONUNDA CENNET GİBİ HEDEFİMİZE DE ULAŞMAMIZI NASİP ETSİN.(Allahumme amin)

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.