EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA TUR SURESİ 36. VE 39. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
36- Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır; onlar, kesin bir bilgiyle inanmıyorlar.(28)
37- Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa üstün güç (her şeyin denetim ve yönetim) sahipleri kendileri midir?(29)
38- Yoksa onların bir merdivenleri mi var (ki) onunla (yükselip en yüce makamda konuşulanları) dinliyorlar? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin.
39- Yoksa kızlar O’nundur da erkek-çocuklar sizin mi?(30)
AÇIKLAMA
28. Bundan önceki ayetlerde ortaya sürülen sorular Hz. Muhammed’in (s.a) peygamberlik davasını yalanlamak için Mekke kafirlerinin uydurdukları sözlerin akıl ve mantıkla ilgisi olmadığını onlara hissettirmek içindi. Bu ayette ise onlara şu soru soruluyor: Muhammed’in davetinde ne var ki bunun üzerine siz o kadar bozuluyor, öfkeleniyorsunuz? O ancak, “Allah sizin yaratıcınızdır, ve sadece O’na kulluk etmelisiniz” diyor. Buna sizin bozulup öfkelenmenizin nihayet makul bir sebebi olmalı. Siz kendiliğinden mi yaratıldınız, sizi yaratıcı biri yaratmadı mı veya kendi kendinizi mi yarattınız yahut bu koca kainat sizin eseriniz mi? Bunlardan bir tanesi bile doğru değilse yaratıcınızın ancak Allah olduğuna, bu kainatın yaratıcısının da O olduğuna kendiliğinizden inanıyorsunuz, kabul ediyorsunuz demektir. O halde size, “Ancak O Allah kulluk yapmanıza ve tapınmanıza layıktır” diyen insana niçin kızıyorsunuz? Kızılacak mesele; yaratıcı olmayana kulluk yapılması, yaratıcı olana kulluk yapılmamasıdır.
Diliniz ile siz, Allah’ın sizi ve kainatın yaratıcısı olduğunu ikrar ediyorsunuz, ama siz hakikaten buna inanıyorsanız o halde ona kulluk yapmaya çağırana bu kadar el uzatmayın, kötülük yapmayın.
Bu, müşriklerin batıl inançlarını kökünden sallayan dehşetli ve muhteşem bir soru idi. Buhari ve Müslim’in rivayetine göre: Cübeyr bin Mut’im, Bedir Savaşı’ndan sonra Kureyşli esirlerin serbest bırakılmaları için Mekkeli müşrikler tarafından konuşmak üzere Medine’ye gönderilmişti. Medine’ye geldiklerinde Hz. Peygamber (s.a) akşam namazını kıldırıyor, namazda da Tûr Suresi’ni okuyordu. Cübeyr’in kendisi şöyle anlatıyor: “Hz. Peygamber surenin bu bölümüne geldiğinde, heyecandan kalbim göğsümden dışarı fırlayacak zannettim.” O gün bu ayetleri işitmesi ile İslam onun kalbine kök saldı, daha sonra müslüman olmasının önemli sebeplerinden biri oldu.
29. Bu, Mekkeli kafirlerin “Neden Abdullah oğlu Muhammed peygamber yapıldı?” diye yaptıkları itiraza cevaptır. Bu cevapta şu denmek istenmektedir: Bu insanları Allah’tan başkasına ibadet etme sapıklığından kurtarmak için mutlaka birinin peygamber kılınması gerekiyordu. Sormak icap ederse, Allah kimi peygamberi yapmalı, kimi yapmamalı buna karar vermek kimin işidir? Bu insanlar Allah’ın gönderdiği peygambere inanmayı reddederlerse bunun mânâsı: Ya Allah’ın ilahlığına kendilerinin sahip olduğuna inanıyorlar demektir veya ilahlığın sahibi Allah’tır ama karar ve hüküm kendilerinin demektir.
30. Bu kısa ayetlerde çok geniş ispatlar ortaya sürülmüştür. Bunun geniş mânâsı şudur: Siz Peygamber’in sözüne inanmıyorsanız o halde yanınızda doğrudan doğruya gerçeği tanımak için başka ne vasıta vardır? Sizden biri kainat ötesine ulaştı da Allah veya meleklerinden doğrudan, kendi dininizin uydurma inançlarının hakikatle tamamen uygun olduğunu mu öğrendi? Biri bunu iddia ediyorsa ortaya çıksın ve ne zaman ve nasıl kainat ötesine ulaştığını ve oradan ne gibi malumat alıp geldiğini söylesin. Böyle bir iddianız yoksa o zaman düşünün ki siz alemlerin Rabbi olan Allah’a çocuklar yakıştırıyorsunuz, çocuklardan da kendiniz yüz karası ve utanç sebebi kabul ettiğiniz kızları!… Bundan daha gülünç inanç ne olabilir? Bilgisizce bu çeşit açık cehalet karanlıklarında yuvarlanıyorsunuz da Allah tarafından ilim ışığını size getiren kimseye can düşmanı oluyorsunuz.