sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

Allah(cc)’nun El-Bedî (Mubdi) Sıfatı

Allah(cc)’nun El-Bedî (Mubdi) Sıfatı

 

Bedî: ismi Yüce Allah’ın zati isimlerden olup Arapça da “beda” kökünden gelerek failun vezninde “bediun” mübalağa manası içeren ism-i fail ile manalandınlır.

Bedi’ lugatta: yoktan var eden, misalsiz yaratan ve eşsiz bir şeyi önceden yaratılmış olanlardan örnek almaksızın halk etmek gibi manalara gelir.

Yüce Allah’ın sıfatı  olarak el-Bedi’; hiç misli olmayan şeyleri icat eden. Örneksiz, misalsiz, acaip ve hayret verici alemler yaratan. Daha önce hiçbir örneği bulunmayan şeyleri icad edici yahut ortağı ve benzeri olmayan manasındadır. Akıllan hayrette bırakan, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve kalplerden de geçmemiş güzelliklerin kaynağı ve yaratıcısı manasına da gelir. Bu durumda Bedi’; bütün kainatı misalsiz olarak yoktan var edendir.

Kur’an-ı Kerimde bedi’ kelimesi iki ayet-i kerimede geçer her ikisinde de sadece Allah’ın zatına mahsus fiil sıfatı anlamını ifade eder. Bu ayetlerden bir tanesini okuyalım.

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “OL” der, o da hemen oluverir.( Bakara Suresi: 117)

Yüce Allah’ın bedi’ isim-i şerifi hususunda bir ayet-i kerime okuduktan sonra bir hadis-i şerif de okuyarak bu konuyu noktalıyalım.

Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Bir adam şöyle dua etmişti: “Ey Allah’ım, hamdlerim sanadır, nimetleri veren sensin, senden başka ilah yoktur, Sen semavat ve arzın celal ve ikram sahibi yaratıcısısın, Hayy ve Kayyumsun (kainatı ayakta tutan hayat sahibisin.) Bu isimlerini şefaatçi yaparak senden istiyorum!” (Bu duayı işiten) Resülullah (aleyhissalatu vesselam) sordu: “Bu adam neyi vesile kılarak dua ediyor, biliyor musunuz?” “Allah ve Resulü daha iyi bilir?” “Nefsimi kudret elinde tutan Zat’a yemin ederim ki, o Allah’a, İsm-i Azam’ı ile dua etti. O İsm-i Azam ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir. “( Tirmizi, Daavat 109 (3538); Ebu Davud, Salat 358, (1495); Nesai, Sehv 57)

Yüce Allah her şeyi bir nizam ve iltizam ve de yerli yerince yaratmıştır. Bugüne kadar yaratılanlardan hiçbirinin faydasız, kusurlu olduğunu söyleyen bir fizikçi, kimyager, biyoloji bilgini ve akıl sahibi çıkmamıştır. Yüce Allah’ın yaratmış olduğu semavat ve arzın ve ikisi arasındakilerin devam ede gelen nizamından en ufak bir düzensizlik görülmemektedir. İnsanlar yapmış olduğu sanatlarını mutlaka Yüce Allah’ın yaratmış olduğu mahlukat nizamından ilham alarak yine Allah’ın vermiş olduğu akıl ve ilim ile icad edebilmektedir. Allah (c.c) bu kainatı misli ve örneği olmadan yoktan var etmiştir. İnsan var olanları ancak farklı bir şekil vermekten öteye geçemez yani insan kainattan var olan mahlukatın en küçük bir zerresini bile yoktan var edemez.

İnsan ne kadar yetenekli, ne kadar zeki olursa olsun bir insanın keşfedebileceği bir yenilik, düşünebileceği farklı bir fikir, ancak o güne kadar öğrendikleri, çevresinde gördükleriyle ve mutlaka sınırlıdır. İnsan yeryüzüne beş duyu ile gelmiştir ve bu duyuların dışında altıncı bir duyuyu hayal etmesi bile mümkün değildir. Üstelik sahip olduğu duyulan da ancak kısıtlı olarak kullanabilmektedir.

Yarasaların ses dalgalan yayarak çalışan algılama sistemi ile aynıdır. Bunlar gibi daha pek çok örnekleri bulunmaktadır.

Oysa Allah’ın ilmi sınırsızdır. İnsanın çevresinde görebildiği ve göremediği her şeyi Allah örneksiz olarak yaratmıştır. Kainatın, galaksilerin, gezegenlerin, canlıların, hatta tek bir hücrenin olmadığı bir zamanda Allah dilemiş ve ‘OL’ demesiyle, atomlardan, moleküllerden, hücrelerden, canlılardan, gezegenlerden, yıldızlardan, galaksilerden oluşan kusursuz bir sistem oluşturmuştur. İnsanların binlerce sene sonra keşfedebildikleri mikro dünyadan ancak 21. yüzyılda haberdar olunan gök cisimlerine kadar her şey Allah’ın nizamıdır.

İnsan var olan cansız maddeden canlı bir hücreyi meydana getirmekten acizdir, bütün bilim adamları teknoloji imkanlarını seferber etseler de esasen Allah’ın yaratmış olduğu tek bir canlının yaratılışı ve hayatını devam ettirişi karşısında hayrete düşüp aciz kalmaya mahkumdur.

Bedi’ isminin sadece Allah (c.c)’a ait olup hiçbir mahluka isim veya sıfat olarak verilemeyeceği hususunda İslam alimleri hemen hemen müttefiktirler.

İslam alimlerinden bazılarının bu husustaki tesbitlerini nakledelim.

imam-ı Gazali “Bu, Zatında-, sıfatında ve ona raci olan her işte emsali görülmemiş demektir. İşte bu vasıf mutlak surette ancak Allah’a mahsustur. Çünkü Bedi-i Mutlak ancak ve ancak O’dur! Çünkü O’ndan evvel kimse ve hiç bir şey yok ki, misli görülmüş olsun; O’ndan sonraki varlıkların, hepsini O, yaratmıştır. Yaratıklar, hiç bir zaman kendilerini yaratanla bir olamazlar. Şu halde O (Allah), ezelen ve ebeden Bediidir”( İmam Gazali Esrna-i Hüsna Şerhi-elmekasidul esma s. l 06)

İbn Kesir ” Bedi’ ” ismini, “daha önce bir örneği olmadan yaratan, ortaya çıkaran, var eden” olarak açıklar.( İbni kesir tefsiri 3/223)

Kurtubi ise bu ismi, daha önce bir tanımı, şekli ve modeli olmadan yoktan var eden, icat eden olarak açıklamaktadır.( Kurtubi Camiul Ahkam 1/580)

El-Halimi de, “daha önce hiçbir benzeri olmaksızın bir şeyi yaratan” olarak açıklıyor. Allah Teala bize, kendisinin gökleri ve yeri hiçbir örnek edinmeden yarattığını haber vermektedir.( Bkz. Bakara Suresi 117; En’am Suresi: 101.) Ayette geçen “Bedi'” sözcüğü” Mübdi’ “anlamınıda içerir. Mübdi’, “daha önce olmayan bir şeyi yoktan var eden”dir. Bütün varlıklar, cevher ve özler Allah’ın var etme gücüne (ibda’) işaret etmektedir. Bu nedenle O, “Bedi’ “ve” Mübdi’ “olarak isimlendirilmeyi hak etmektedir.( Beyhaki el esma ve sıfat 23)

Fahri Razi ise bedi’ olan Allah’ın hiçbir benzeri ve örneği yoktur. Bedi’, örneği olmayan demektir. O, varlıkları yoktan var edendir. Sanatının şaşırtıcı güzelliklerini ve üstünlüklerini, hikmetinin garipliklerini ortaya koyandır.( Şerhul esmaul hüsna 335)

Yüce Allah’ın zatına ait isimlerinden bir esma-i sıfat olan bedi’ ism-i şerifi Yüce Allah’ın fiili sıfatlarından zikredildiği için burada detaya tekrar girme lüzumunu hissetmiyoruz. Bedi’ ismi Allah (c.c)’ın zatına has özel isim olup mahluka verilmesi caiz değildir. Yüce Allah’ın bedi’ ismi ile mübdi’ isimleri aynı kökten gelip her ikisi de misalsiz yaratmak anlamını ifade etmekle beraber bedi’ ismi devamlı ve çok yaratma manalarınıda ifade eder. Yüce Allah’ın mubdiu ism-i şerifi Bedi’ ism-i şerifiyle beraber aynı kökten geldiği halde esma-ul husna içerisinde ayrıca yer almıştır. Bunun sebebi bazı ayet-i kerimelerde “yubdiul halka” şeklinde ifadelerin zikr olunmasıdır. Ancak bu mana dahi Yüce Allah’ın mahlukatı ilk önce ve misalsiz olarak yaratmasını ifade etmektedir. Zira mubdi’ ismi ise kelime olarak; bir şeyi ilk defa icat eden, var eden demektir.

O’ndan başkası Bedi’ veya Mubdi’ diye isimlendirilemez veya sıfatlandırılamaz.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.