ALLAH (CC) İMANIN BİLGİSİNİ DE İNZAL ETMİŞTİR !
Hamd alemlerin Rabbi ALLAH(CC)’ a mahsustur. Salat ve Selam müminlerin önderi Hz. Muhammed (s.a.v)’ e ve selam tüm müminlerin üzerine olsun.
İman olgusu temelde kalbin bir hususu olmakla beraber, öyle hepten varlığının işaretleri bilinmez ve her yönüyle insan aklına gizli kalmış bir husus değildir. Hakiki ilmin, yani peygamberlerin getirdiği ilmin içerik ve metodu toplumlarda etkisi iyice kaybettikçe, bu konuda hakikkate değil sadece zanna dayanan bir algı oluşmuş oldu. İman, inanç gibi olgular sadece kalbte bulunan çok düşük yoğunlukta da olsa dile dökülen işaretleri olan fakat yaşam sahasında hiçbir yansıması zorunlu olmayan meseleler olarak algılandı.Halbuki Allah(cc) hem iman edilmesini emrettiği meseleler hem de uygulanması emrettiği meseleler ile insanlar üzerinde Rablik taahhüdünün gerçekleştiğini ortaya koymayı murad eder. Çünkü O, Allah(cc), alemlerin Rabbi’dir, mürebbisi,terbiye edicisi,hüküm koyup yönetenidir. Hüküm koyan hükmünün icrasını murad eder. İman ve inanca dönük bilgiler ise bir bakıma hükümlerin icra edilebilmesi, daha doğrusu gönüllülk esası ile icra edilebilmesi için insan nefsinin hazırlanmasıdır. Dolayısıyla iman tek başına bir amaç değil, Allah(cc)‘nun emrine itaat eden bir yaşam adına şuur kazanma,bilgi edinme sürecinin kalpteki karşılığıdır.Bu haznenin doluluk oranı ve inancın kalitesi ölçüsünde asıl gaye Allah(cc)‘a kulluk etmektir.
İnsanlardan, inanmadıkları hâlde, “Allah’a ve ahiret gününe inandık” diyenler de vardır.(Bakara,8)
Allah(cc) bu ayet ile öyle bir takım insanlardan bahsediyor ki, onların söylemlerinde bulunan iman olgusu, Allah(cc) tarafından kabul edilmiyor.Kalplerde olana şahit olan Allah(cc) ,bu kişilerin kalbinde olanı kabul etmiyor. O zaman gündeme şu geliyor? Biz sözlerimizi ve fiillerimizi hak ölçü ile tartmakla yetinmeyeceğiz, hatta en başta inancımızı hak ölçü ile hesaba çekeceğiz. Nasıl namaz kılacağını emreden Allah(cc) nasıl inanacağını da insana bildirmiştir.
İnsan denen kabiliyetli fakat aciz bir varlık , aklı ile birçok buluş yapabilir,birçok dünyevi problemlere yaklaşım ve çözümler sunabilir. Söz konusu madde üstü, gaybi ve varlıkların var oluşlarının arkasındaki manalar olduğunda kesinlikle Yaratıcı katından gelen tartışılmaz bilgiye muhtaçtır. Yaratılmış olan insanın Yaratıcı’ya ait özellikleri, gayba dair bilgileri kendisinin tespit etmesi mümkün değildir. Bu nedenle Allah(cc) peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Bu bir nevi nasıl yaşanacağı ile birlikte daha da önemlisi nasıl inanılacağını da insanlara öğretecek bilgileri barındıran mesajdır.
Bu Kur’an; kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara bir bildiridir.(İbrahim,52)
Doğru inanca dair tüm bilgiler Kelime-i tevhid‘de manasını bulmaktadır. Allah(cc)‘ı tanıyıp O’nun tek ilah oluşunun manasının kalpte yer etmesi ancak vahiyden yeterli miktarda beslenmeye bağlıdır.Gıdası vahiy olmayan ruhlar bunun yerine muhakkak batıl fikirler, basit düşünceler, zan ve hurafe dolu dayanaksız bir içsel bilgiyle donanır ve beslenme tarzı o kişinin kalbinde tevhid kelimesinin anlam bulmasına müsaade etmez.
Vahiyden doğru beslenen, ona Allah(cc)‘ı tanımak için başvuran,varlıklara ve hayata vahiy gözlüğü ile bakan ruhlar içinse bu beslenme tarzı Allah(cc) nun emrettiği tevhid inancının kalbinde mana bulmasına vesile olacaktır.
Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an) geldi.(Yunus,57)
Allah(cc) bizleri vahiy sofrasından istifade eden,ondan doğru bir şekilde beslenen kullarından eylesin.
Velhamdulillahirabbilalemin