Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lutfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)’a mahsustur.
Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)ya, a’line, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmetin üzerine olsun.
Her şeyde, hattâ en çirkin görünen şeylerde bile, hakiki bir güzellik yönü vardır. Evet, kâinâttaki her şey, her olay ya bizzat güzeldir, ona zâtı itibarıyla güzel denilir. Veya netîceleri yönüyle güzeldir ki, ona hüsn-i bil-gayr denilir. Bir kısım olaylar var ki, görünüşü çirkin, karışıktır. Fakat o görünen perdenin altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar var. Örneğin, bahar mevsiminde fırtınalı yağmur, çamurlu toprak perdesi altında nihâyetsiz güzel çiçek ve muntazam bitkilerin tebessümleri saklanmıştır. Demek ki güzellikler, bir açıdan hakiki ve dolaylı güzellikler olmak üzere iki çeşit olabiliyor. Dolaylı güzellikler; başka güzelliklerin fark edilmesine, anlaşılmasına katkı sağladığı için güzeldir. Eşeklerin sesi başka seslerinin güzelliğinin anlaşılmasına katkı sağladığı için dolaylı olarak güzeldir. Bu nedenle “O Allah ki, her şeyi en güzel şekilde yarattı, insanı yaratmaya da çamurdan başladı.” (Secde, 7) buyurulmuştur.
Burada bilinmesi gereken çok önemli bir nokta da şudur: Allah’ın her şeyi güzel yaratmış olması demek, insanların hoşuna gidip gitmeme noktasından değil, Allah’ın sonsuz ilim, kudret ve hikmetini gösteren harika bir sanat eseri olarak var edilmesi demektir.
Kur’an, insanlara hitap ediyor ve insanların anlayacakları dilden konuşuyor. Araplar cahiliye döneminde yüksek sesle konuşmayı marifet sayıyor, sesini fazla yükselterek karşıdakine üstünlük sağlamaya çalışıyorlardı (Lokman 19 Kurtubî, tefsiri). Kur’an’da bu âdetin çirkinliğine işaret edilmiş, örnek olarak da Araplar arasında birçok yönden kötü bir misal olarak kabul ettikleri eşeğin sesini vermiştir ki, tesirini göstersin.
Diğer taraftan, bazı kişilerin kabadayılık yapıp yüksek sesle ve uyumsuz cümlelerle konuşmaları, hem onların kültür yapısını, eğitim seviyesini yansıtır hem de insanlara saygısızlıklarını gösterir. Cenâb-ı Hak o gibilerin ölçüsüz kaba konuşmalarını saygılı ve medenî bir kalıba dökmelerini sağlamak için “O hâlde yürüyüşünde mu‘tedil ol; sesini de alçalt! Çünki seslerin en çirkini, elbette eşeklerin sesidir!” (Lokman, 19) şeklinde uyarıcı bir benzetmede bulunuyor.
Bu açıklamalardan, birçok yönden bir edep ve adap dersi verilen bu ayetin bunca hikmetlerini görmeyip, kendimizce bir kusur telakki ettiğimiz eşeğin sesine takılmanın ne kadar yanlış olduğu açıkça görülmüştür. Demek, bize düşen, bizi yaratan Allah’ın sonsuz hikmetine, ilmine, kudretine, doğruluğuna inanmaktır; anlamadığımız şeyleri kendi cehaletimize vermektir. Bu da önemli bir edep dersidir biz insanlar için…
Kul yapısı düzenlerin, ilahî şeriat gibi olması hiç bir zaman düşünülemez. Allah’ın hayat nizamı, elbette ki, hayrın kendisidir. Çünkü o, Allah’ın Şeriatı’dır. Bilinmelidir ki Allah kuluna kaldıramayacağı bir yükü yüklemez. Oysa ki insanlar da böyle bir ilim bulunmamaktadır. Allah cc kulundan bir menfaat beklemez, oysa insanlar menfaat beklerler. Kul yapısı düzenlerle Allah’ın nizamı kesinlikle kıyaslanamaz. Allah cc mutlak mana da alim ve hakim olandır. Allah’ın cc yaratmasında ve hükmetmesinde hiç bir eksiklik yoktur. Eksiklik bizim ilmimizde, inancımızda veya samimiyetimizdedir.