Hamd Âlemlerin Rabbi olan bizleri yaratan faydalanmak üzere bizlere birçok nimet veren verdiği nimetler sebebiyle bizleri hesaba çekecek olan Allah (c.c)’a mahsustur.
Salat ve Selam bizlere verilmiş olan nimetlere karşı tutumumuzun nasıl olacağını öğreten ve kendisine tabi olup izinden gidilmediği müddetçe kurtuluşun mümkün olamayacağı, yaşayan kuran, âlemlere rahmet olarak gönderilen, hatemul Enbiya Hz.Muhammed Mustafa (s.a.v) e ve O’nun tertemiz ehli beytine ve ashabına ve tüm müminlerin üzerine olsun. İnşallah.
Bizleri yaratan Allah hiç şüphesiz ki bizim ondan istediklerimizi hangi niyetle istediğimizi bu nimetler bize isabet ettikten sonraki ahvalimizi bilmektedir. Nimeti veren Allah’tır diyoruz. Peki, ne demektir nimet?
Sözlükte mastar olarak “bolluk ve iyi hal içinde olmak”, isim olarak “maddi ve manevi imkânlar” anlamına gelen nimet ( na’me )kelimesini İbnü’l-Cevzì “insana refah ve mutluluk sağlayan meşru şey” Seyyid Şerif el-Cürcânì “özel bir amaç veya bedel gözetilmeksizin yapılan iyilik” diye tanımlamıştır.
Nimet olarak değerlendirilen şeylerin maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılması mümkündür.
1-) Maddi nimetler dünyada varlığın devamı için gerekli olan her şeyi içerir: Su, bitkiler, ekin ve meyveler, eşler, oğullar ve torunlar, giyecekler, dağlar, ırmaklar, yollar, yıldızlar, gece ve gündüz, gemilerin denizde yüzmesi ve tabiatın düzenli biçimde işlemesi gibi. Nahl suresinde bunların çoğuna temas edilir.
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ ف۪يهِ تُس۪يمُونَ
Gökten suyu indiren o’dur. Ondan hem size içecek vardır, hem de hayvanlarınızı otlatacağınız bitkiler. (Nahl – 10)
يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخ۪يلَ وَالْاَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
(Allah) su sayesinde sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve diğer meyvelerin hepsinden bitirir. İşte bunlarda düşünen bir toplum için büyük bir ibret vardır. (Nahl – 11)
Devamında ki ayetlerde bu minvaldedir.
Bunun yanında insanların dünya hayatında karşılaştığı çeşitli sıkıntıları Cenâb-i Hakk’ın gidermesi, dua ve taleplerine icabet etmesi, insanlara yaşama sevinci vermesi gibi sayılamayacak kadar çok nimet mevcuttur.
2-) Manevi nimetlere gelince Kur’an’da nimet kavramı hidayet, iman ve bunların sağladığı ebedî hayattaki mutluluk üzerine yoğunlaşmaktadır. Ibnü’l-Cevzì (rh.a) nimet kelimesinin Kur’an’da on manaya geldiğini, bunlardan yalnızca birinin güzel yaşama imkânları alanına girdiğini, diğerlerinin din, kitap, nübüvvet, Hz. Muhammed’in (s.a.v) kendisi, İslamiyet, lütuf ve ihsan, sevap ve mükâfat gibi manalara geldiğini belirtir.
Kur’an’a göre gerçek nimet, Cenâb-ı Hakk’ın “ruhumdan üflediğim” diye nitelendirdiği insanın (el-Hicr 15/29) selim fıtratını bozmayıp O’na bağlanmasıdır. İnsanla yaratıcısı arasındaki bu ilgi ahiret hayatına da taşınarak cennet nimetlerinden övgüyle söz edildikten sonra Allah’ın kulundan memnun oluşunun, her nimetin üstünde bulunduğu belirtilir.
“Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetti. Allah’ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.”(Tevbe – 72)
Seyyid Kutub: Allah erkek kadın bütün müminleri altlarından nehirler akan ve içlerinde sürekli kalacakları cennetlere, Adn cennetlerinde konforlu konutlara yerleştireceğine söz vermiştir. Orada rahat etmeleri için… Onlara bundan daha büyüğü ve değerlisi vardır:
“Allah’ın hoşnutluğu ise bunlardan daha büyük bir ödüldür.”
Cennet, içindeki bütün nimetlerine rağmen, bu onurlandıran, şereflendiren hoşnutluğun o güzelim atmosferinde sönük kalır ve gözlerde küçülür.
“Allah’ın hoşnutluğu ise bunlardan daha büyük bir ödüldür.”
Allah ile bağ kurma ânı, O’nun yüceliğini görmenin, müşahede etmenin ânıdır.
Yeryüzünün ağırlıklarından, yüklerinden kısa vadeli isteklerinden ve bu bedensel arzuların kafesinden kurtuluş ânıdır… Bu anda insan kalbinin derinliklerinde gözlerle görülmesi mümkün olmayan Işık kaynağından bir Işık yayılır. Bu an, Allah’ın ruhundan bir kor parçasıyla ruhların her tarafının aydınlandığı bir andır. Çok nadir insanlarda görülen ve bir göz kırpması kadar kısa bir anda gelip geçen bu zaman dilimlerinin her birinin yanında bütün dünya nimetleri ve bütün umutlar sönükleşip değersizleşir. Peki, bu ruhları çepeçevre kuşatan onlar tarafından sürekli bicimde algılanan Allah rızası hakkında ne diyebiliriz ki!
“iste büyük kurtuluş, büyük başarı budur.”
Bu hoşnutluğu hak edecek davranışa, örnek almamız gereken bir olay aktaracağım. İnşallah.
Enes -radıyallahu anh- şöyle dedi: Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve sellem- ile ashabı yola çıktı ve müşriklerden önce Bedir’e vardılar.
Ardındanmüşrikler de geldiler. Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve sellem- söyle buyurdu:
«Sizden hiçbiriniz, ben başındaolmadıkça herhangi bir şeyyapmasın.» Sonra müşrikleryaklaştı; bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: «Genişliği göklerle yer arası kadar olan cennete girmek üzere ayağakalkınız!» buyurdu. Enes der ki: Ensar’dan Umeyr b. Humâm -radıyallahu anh-: Yâ Rasûlullah! Genişliği göklerle yer arası kadar olan cennet mi? diye sordu. Peygamberimiz:
«Evet!» buyurdu. Umeyr: Ne iyi, ne âlâ! Dedi.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: «Niye öyle söyledin?» diye sordu. Umeyr: Allah’a yemin ederim ki, Yâ Rasûlullah, cennet ehlinden olmayı istediğim için öyle söyledim, başka maksadım yok, dedi. Resûl-i Ekrem:
«Şüphesiz sen cennetliksin.» buyurdu.
Umeyr, bu söz üzerine torbasından bir kaç hurma çıkartıp onları yemeye başladı. Sonra:
Eğer şu hurmalarımı yiyinceye kadar yaşarsam, bu gerçekten uzun bir hayattır, diyerek elindeki hurmaları attı. Sonra şehit oluncaya kadar müşriklerle savaştı ve şehit oldu.
İşte ALLAHIN hoşnutluğunu kişi fedakarlık yaparak büyük olana tabi olarak kazanacaktır.
Dünya nimetlerinin kişinin gözünde küçülmesi ise büyük olana tabi olmakla gerçekleşiyor. Şuanda dünyanın bizim gözümüzde küçülmemesi büyük olana tabi olmamamızdan kaynaklanıyor. Nimeti sadece dünyevi menfaatlerden faydalanmak olarak algıladık belki de şuana kadar, fakat asıl nimet Rabbimizin yolunda gereken mücadeleyi vermektir. Dünyadan faydalanma imkânın varken dahi onu arkaya atıp seni yaratanının rızasına koşmaktır. Bizler bunu yaptığımız takdirde Allah’ın (c.c) hoşnutluğunu kazananlardan olacağız.
Rabbim bizleri dünyayı gözünde küçülten ve büyük olana tâbi olan kullarından eylesin. Âmin
Selam ve Dua ile
Tevfik Allah’tandır