SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ANKEBUT SURESİ 57. VE 60. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
57- Her canlı ölümü tadacak ve sonra hepiniz benim huzuruma döndürüleceksiniz.
Ölüm her yerde kaçınılmazdır. Şu halde atılacak adımda ölüm riskini hesaplamak yersizdir. Çünkü onlar ölümün nedenlerini bilmiyorlar. Dönüş Allah’adır. En sonunda O’nun huzurunda toplanılacaktır. Üstelik onlar Allah’ın yarattığı geniş yeryüzünde O’nun himayesine doğru hicret ediyorlar. Ömürlerinin sonunda da O’na döneceklerdir. Onlar dünyada da ahirette de Allah’a dönmekten başka seçeneği bulunmayan kullardır. Bu yatıştırıcı mesajlardan sonra artık kimin içinden ölüm korkusu geçebilir? Hicret buyruğu karşısında kimin içi daralabilir?
Buna rağmen yüce Allah sadece kendisine döneceklerini vurgulamakla yetinmiyor. Bir de Ahirette kendileri için hazırlanan nimetleri açıklıyor. Onlar bir ülkeyi terk etmek durumunda kalıyorlar. Buna karşılık geniş bir yeryüzü bekliyor kendilerini. Evlerini barklarını geride bırakıyorlar. Karşılığında ise cennete konuyorlar. Geride bıraktıklarının türünde ama daha büyük bir karşılık elde ediyorlar!
58- İman edip iyi ameller işleyenleri, altlarından çeşitli ırmaklar akan ve içlerinde sürekli kalacakları yüksek köşklere yerleştiririz. İyi işler yapanların alacakları ödül ne güzeldir!
59- Onlar ki, sıkıntılar karşısında sabrederler ve sadece Rabb’lerine güvenirler.
60- Nice hayvanlar var ki, rızıklarını sağlamaya güçleri yetmez. Onların ve sizin rızkınızı Allah sağlar. O her şeyi işitir, her şeyi bilir.
Buradaki ifadede iyi işler yapmaları, zorluklara katlanıp sabretmeleri, her hususta yüce Allah’a güvenip dayanmaları ima ediliyor!
“İyi işler yapanların alacakları ödül ne güzeldir. Onlar ki, sıkıntılar karşısında sabrederler ve sadece Rabb’lerine güvenirler.”
Bu ifade, güven aşılayıcı ve cesaretlendirici sözlere ihtiyaç duyulan son derece sıkıntılı ve korkulu bir ortamda bu kalplere güven aşılamayı, cesaret vermeyi amaçlayan bir mesaj içeriyor. Bunun ardından vatan, mal, alışılan iş ve çalışma alanı, bilinen rızık kazanma yöntemleri terk edildikten sonra kalplerde rızık korkusu baş gösterir. Kalplere hafiften dokunduktan sonra bu endişeye de yer kalmıyor!
“Nice hayvanlar var ki, rızıklarını sağlamaya güçleri yetmez. Onların ve sizin rızıklarınızı Allah sağlar.”
Bu mesaj, kendi hayatlarından gözlemlenebilen bir realiteyi hatırlatarak kalplerini uyarmayı amaçlıyor. Çünkü nice hayvanlar var ki, kendi rızıklarını sağlamaya, toplamaya, taşımaya ve kendi başına ilgilenmeye güçleri yetmez. Nasıl geniş rızık imkanları elde edeceklerini ve nasıl koruyacaklarını bilmezler. Buna rağmen yüce Allah bu canlıların rızıklarını gönderir ve açlıktan ölmelerine izin vermez. Aynı şekilde, insanlar rızıklarını kendilerinin kazandıklarını, kendilerinin ortaya çıkardıklarını sansalar bile, onları da yüce Allah rızıklandırıyor. Yüce Allah onlara rızık elde etmelerini sağlayacak araçlar ve yöntemler bahşetmiştir. Bu ise Allah tarafından bahşedilmiş başlı başına bir rızıktır. Çünkü Allah’ın ardımı olmaksızın bunları elde etmeleri imkansızdır. Şu halde hicret esnasında rızık darlığı yaşanacağına ilişkin korku yersizdir. Çünkü onlar Allah’ın yarattığı yeryüzünün herhangi bir yerine göç eden Allah’ın kullarıdırlar. Nereye giderlerse gitsinler Allah onları rızıklandıracaktır. Tıpkı kendi rızkını taşıma gücünden yoksun bulunan hayvanları rızıklandırdığı gibi. Yüce Allah bu güçsüz ve çaresiz canlıları rızıklandırıyor ve kendi hallerine bırakmıyor.
Bu sevecen ve derin etkili mesajlar, onların Allah’a bağlanmaları ile, Allah’ın gözetim ve yardımını düşünmeleri ile son buluyor. Çünkü yüce Allah onları işitiyor ve ne durumda olduklarını biliyor. Bu yüzden onları kendi başlarına bırakmıyor: “O her şeyi işitir, her şeyi bilir.”
Bu kısa gezinti de böylece sona eriyor. Bu gezintide kalplerin bütün bölmelerine, köşe-bucaklarına dokunulmuş, yurdu terk etme durumunda içlerinde uyanan tüm düşüncelere, endişelere cevap verilmiştir. Böylece tüm korkular sonsuz bir güvene, sıkıntılar huzura, zorluklar rahata dönüşmüştü. Kalpler sonsuz merhamet sahibi, kullarına nimetler bahşeden Allah’ın himayesinde yakınlık, gözetim ve güven duygularına bürünmüş, huzura kavuşmuşlardı.
Dikkat edin! Kalpleri yaratan yüce Allah’dan başkası kalplerde depreşen duyguları bu şekilde bilemez. Kalplerin içindeki duygu ve düşünceleri bilen Allah’dan başkası onları yatıştıramaz tedavi edemez.
MÜŞRİKLERİN SAÇMALAMALARI
Mü’minlerle çıkılan bu gezintiden sonra surenin akışı yeniden müşriklerin tutum ve davranışlarındaki çelişkileri gözler önüne seriyor. Müşrikler yüce Allah’ın gökleri ve yeri yarattığını, güneşi ve ayı insanların yararına sunduğunu, gökten su indirip bu su aracılığı ile ölü toprağı canlandırdığını kabul ediyorlardı. Bu kabullenmeye bağlı olarak O’nun kendi rızıklarını bollaştırıp azalttığına da inanıyorlardı. Korktukları zamanlar da sadece Allah’a dua ederek yöneliyorlardı. Bütün bunlardan sonra da kalkıp Allah’a ortak koşuyorlardı, sırf O’na kulluk sunan mü’min kullarına çeşitli baskılar uyguluyorlardı. Bu mü’min kulları çelişkiden ve karışıklıktan uzak inanç sistemlerinden vazgeçirmek için her türlü işkence ve sindirme yöntemlerine başvuruyorlardı. Yüce Allah’ın kendi saygın ve dokunulmaz evinin (Kabe’nin) çevresinde onların güvenli bir ortamda hayatlarını sürdürmelerini sağlamakla kendilerine bahşettiği nimeti unutarak, bu dokunulmaz ve saygın evde O’na kulluk sunanları korkutuyor, terör estiriyorlardı.