SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA RUM SURESİ 54. VE 57. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
54- Sizi güçsüz olarak yaratan, güçsüzlükten sonra kuvvetli yapan, sonra da kuvvetliliğin ardından güçsüz ve ihtiyar yapan Allah’dır., Çünkü O, dilediğini yaratır; bilendir ve kudret sahibidir.
55- Kıyamet koptuğu gün, suçlular dünyada bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler. İşte onlar dünyada da aldatılıp haktan böyle dönüyorlardı.
56- Kendilerine bilgi ve iman verilenler dediler ki; “Andolsun siz, Allah’ın yazgısınca tayin edilen yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu yeniden dirilme günüdür. Fakat siz bilmiyordunuz. “
57- Artık zulmedenlere o gün mazeretleri fayda vermeyecek, onlardan Allah’ı hoşnut etmeleri de istenmez.
Uzun bir gezinti. Başlangıç bölümlerini, yaşadıkları hayatta görüyorlar. Son bölümlerini ise, sanki önlerindeymiş duygusu veren tasvirlerde görüyorlar. Doğrusu bu; kalbi olan, tanık olan ve kulak verenleri doğrudan etkileyecek bir gezi.
“Sizi güçsüzlükten yaratan” sizi güçsüz olarak veya güçsüz durumda yarattı demiyor da “sizi güçsüzlükten yaratan” diyor. Sanki yapılarının oluştuğu hammaddeleri güçsüzlüktür… Ayetin değindiği bu `güçsüzlük’ insanın yaratılmasında çeşitli aşamalar ve anlamlara temel oluşturur.
O, ceninin oluştuğu ince küçük hücrede temsil edilirken güçsüzdür. Ardından gelen cenin ve aşamaları döneminde ve ta gençlik dönemine kadar olan çocukluk döneminde de güçsüzdür.
Diğer yandan yaratıldığı madde açısından da güçsüzdür. Eğer çamur, Allah’ın ruhundan üflediği soluk olmasa idi, maddesellik veya hayvansallık düzeyinde kalacaktı. Bu da insanlığı oluşturan yapıya kıyasla çok zayıftır.
O, iç dürtüler, eğilimler, şehvetler ve arzular karşısında psikolojik yapı açısından da güçsüzdür. Eğer yüce soluk ve bu bünyede yarattığı irade gücü ve yetenekleri olmasaydı, bu varlık içgüdüye mahkûm hayvandan daha güçsüz kalırdı.
“Sizi güçsüzlükten yaratan, güçsüzlükten sonra kuvvetli yapan.” Güçsüzlüğün güce dönüştürülmesi olayında, organik, insana özgü, psikolojik yapılar ve düşünsel oluşuma ilişkin tüm güçsüzlük öğeleri dönüşmüştür.
“Sonra da kuvvetliliğin ardından güçsüz ve ihtiyar yapar.” İnsani yapının tümü güçsüzleştirilmiştir bu aşamada. Bilindiği gibi, ihtiyarlık tüm görünümleriyle çoğunluğa dönüşür. Kimi durumlarda ona, irade güçsüzleşmesinden kaynaklanan psikolojik çöküş eşlik eder. O kadar ki, kimi kez o da çocuk gibi coşkuya kapılır, iradesi onu koruyamaz. İhtiyarlıkta saçlar ağarır. Görüldüğü gibi ihtiyarlığı psikolojik ve nesnel açılardan tüm yönleriyle veriyor.
Bu evrelerden kimse kurtulamaz. Ömrü oldukça bu aşamalar hiçbir kimsede işlevlerinden geri kalmaz, yavaşlamaz ve kararlaştırılan düzenin dışında da gelmezler. Evreler insan yaratığını dönüşümlü olarak ele alırlar. Ki dilediğini yaratan, dilediği kaderi belirleyen, güvenilir bilgi ve duyarlı takdir çerçevesinde tüm yaratıklar için ecellerini, vaziyetlerini ve yaşam aşamalarını kararlaştıran bir avucun içinde olduğunu anlasın. “O dilediğini yaratır, O bilendir ve kudret sahibidir.”
Bu planlanmış kusursuz yaratmanın, gene planlanmış bir sonu olması gerekir. Bu sonu, Kur’ani metodla, hareket ve diyalog yüklü kıyamet sahnelerinden bir sahnede veriyor:
“Kıyamet koptuğu gün, suçlular dünyada bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler.”
Kavrayışlarında o günün dışındaki zamanlar o ölçüde değersizleşirler ki, dünyada kısa bir anın dışında kalmadıklarına yemin ederler. Kalışlarının yeryüzünde diri ve ölü olarak geçirdikleri zamanın tümü olabildiği gibi, yeminlerinin mezarda kalış süreleri için söylenmiş olması olasılığı da vardır. “İşte onlar dünyada da aldatılıp haktan böyle dönüyorlardı.” Doğru bilgi sahipleri onları doğru değerlendirmeye iletseler bile, haktan ve doğru değerlendirmeden ayrılıyorlardı:
Kendilerine bilgi ve iman verilenler dediler ki; “Andolsun siz, Allah’ın yazgısınca tayin edilen yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu yeniden dirilme günüdür. Fakat siz bilmiyordunuz.”
Sözü edilen bu bilgi sahipleri, kıyamet gününe iman eden, dünya hayatının dış görünüşünün ötesini kavrayan mü’minler olup, gerçek bilgi etkin iman ehli onlardır. İşte onlar işi Allah’ın takdiri ve bilgisine dayandırmaktalar. Kendilerine bilgi ve iman verilenler dediler ki:
İste bu, o planlanmış andır. Uzun veya kısa olması önemli değildir. Kuşku yoktur ki, bu, o vaad edilen buluşma zamanıdır ve gerçekleşecektir.
“İşte bu yeniden dirilme günüdür. Fakat siz bilmiyordunuz.”
Perde, din gününü yalanlayan zalimlerin başlarına gelenleri tasvir eden latif, özet ve genel bir yargıya ulaştırarak kapanıyor.
“Artık zulmedenlere o gün mazeretleri fayda vermeyecek, onlardan Allah’ı hoşnut etmeleri de istenmez.”
Artık mazeretleri kabul edilmez, kimse yaptıkları konusunda onları uyarmaz veya özür dilemelerini istemez. Çünkü bu, uyarma değil, cezalandırma günüdür.
Onları bu umut kırıcı, can sıkıcı tablodan, içinde bulundukları inat ve yalanlamaya çeviriyor ki; seyrettikleri tablo bu inat ve yalanlamanın sonucu idi: