sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA TEĞABUN 10. VE 11. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA TEĞABUN 10. VE 11. AYETLER
11.02.2023
674
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

10- Küfredip ayetlerimizi yalan sayanlara (22) gelince; onlar da içinde sürekli kalıcılar olmak üzere, ateşin halkıdırlar. Ne kötü bir dönüş yeridir O.
11- Allah’ın izni olmaksızın hiç bir musibet(23) (hiç kimseye) isabet etmez.(24) Kim Allah’a iman ederse, onun kalbini hidayete yöneltir.(25) Allah, her şeyi bilendir.(26)

AÇIKLAMA

22. Bu cümle kendi başına küfr kelimesinin anlamını ortaya koymaktadır. Allah’ın Kitabı’nın ayetlerini reddetmek ve o ayetlerin açıkladığı hakikatlere teslim olmamak küfürdür. Küfrün sonucu ise, hemen ileride beyan edilmektedir.

23. Şimdi hitap müminlere çevrilmiştir. Bu ayetleri okurken, ayetlerin müminlerin güç ve sıkıntılı günler geçirdiği bir dönemde nazil olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Yıllarca Mekke’de zulme uğradıktan sonra, herşeylerini orada bırakarak Medine’ye hicret etmişler ve Medine’deki Müslümanlarla birleşmişlerdir. Diğer taraftan Medineli Müslümanların, kabilelerinde gördükleri zulüm nedeniyle başka bölgelerden gelen muhacirlere üstelik tüm Arapların tehdidi altındayken yardım etmek zorunda kalmaları da ayrı bir sorundu.

24. Bu konuda Hadid: 22, 23’te geçmiş ve 39, 42 açıklama notlarında izah edilmiştir. Bu ayet aynı şartlarda ve aynı maksatla nazil olmuştur. Müslümanların zihnine yerleştirilmek istenen husus; hiçbir musibetin kendiliğinden gelemeyeceği ve hiçbir gücün bir başkasını musibete düçar edemeyeceği gerçeğidir. Dilediğini musibete sokup dilediğini musibetten korumak ancak Allah’ın iznine bağlıdır. Dolayısıyla aslında her musibetin ardında bir hikmet vardır ama insan bunu bilemez.

25. Yani, bir kimsenin en zor şartlar altında bile sebat göstermesinin nedeni Allah’a imandır. İman sahibi olmayan bir kimse, afet ve musibetleri ancak dünyevi bir gücün yenebileceğine veya önleyebileceğine inandığından ya da birtakım hayalî güçlerin zarar veya yararının dokunacağını vehmettiğinden, hatta Allah’ın Kadir olduğuna inansa bile, sahih bir akideye sahip olmadığından, cesaretsiz ve korkak olur. Böyle bir kimse musibetler karşısında bir noktaya kadar dayanır ve bir noktadan sonra pes ederek, önüne gelen kimseye boyun eğecek duruma düşer, her türlü zilleti kabullenir,en adice davranşıları yapmaya ve yanlış bir yola girmeye mecbur kalır. Hatta Allah’a sövmekten dahi kendini alıkoyamaz ve belki de sonunda intihara yeltenebilir. Bunun aksine, Allah Teâlâ, iman sahibi olan, herşeyin kainatın sahibi ve hükümdarı Allah’ın elinde olduğunu ve her musebitin O’nun izniyle gelip gittiğini bilen kimselerin kalbine, sabır akıtır, en kötü durumlarda bile onlara dayanma gücü verir, büyük musibetler karşısında, azimle karşı koyma kuvveti bağışlar. Böyle kimseler, en karanlık dönemlerde dahi Allah’ın nurunu görür ve hiçbir afet, musibet onları Sırat-ı Mustakim’den saptıramaz, hiçbir batıl onları teslim alamaz. Onlar Allah’ın dışında hiç kimseye başlarına gelen musibetten kendilerini kurtarması için başvurmaz. Her musibet, onlara başka hayır ve bereket kapılarını açar. Aslına bakılacak olursa, hiçbir musibet bir mümin için felaket değil, netice itibariyle bir rahmettir. Çünkü o musibetten kurtulsa da, kurtulmasa da, Allah’ın yaptığı imtihandan başarıyla çıkmıştır. Nitekim aynı hususla ilgili olarak, muttefekun aleyh bir hadiste, Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mümin için ne şaşılacak bir durumdur ki, Allah kendisi hakkında ne takdir etse, o onun için hayırlı olmaktadır. Mümine bir musibet gelirse, sabreder ve hayır kazanır. Allah onu ferahlatırsa şükreder ve yine hayır kazanır. Bu, mümin dışında hiçkimseye nasip olmaz.”

26. Bu iki anlama da gelebilir. Birincisi, “Allah, kimin gerçekten iman ettiğini, kimin imanında ne kadar samimi olduğunu bilir ve bu ilmine dayanarak herkese kalbindeki imana göre hidayet bağışlar.” İkincisi, “Allah; mümin kullarından habersiz değildir. O, müminlerin imanları dolayısıyla bu dünyada ne tür imtihanlardan geçtiklerini, ne tür musibetlere düçar olduklarını bilmektedir. Ayrıca O, her müminin bu dünyada ayrı ayrı neler çektiklerinden, ne güç şartlar altında imanlarını koruduklarından da haberdardır. Bu bakımdan iyi bilin ki, Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet gelemez. Allah indinde bu musibetlerle ilgili büyük yararlar saklıdır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.