sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA TAHRİM SURESİ 5. VE 6. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA TAHRİM SURESİ 5. VE 6. AYETLER
25.02.2023
765
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

5- Belki onun Rabbi, -eğer o sizi boşayacak olursa- ona sizin yerinize sizlerden daha hayırlı(10) Müslüman, Mü’min,(11) gönülden itaat eden,(12) tevbe eden,(13) ibadet eden,(14) oruç tutan,(15) dul ve bakire eşler verir.
6- Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır,(16) üzerinde oldukça sert, güçlü melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler ve emredildiklerini yerine getirirler.(17)

AÇIKLAMA

10. Bu ifadeden, sorunun sadece Hz. Aişe ile Hz. Hafsa olmadığı ve Rasul’ün (s.a) diğer hanımlarının da az çok hatalar yaptıkları anlaşılmaktadır. Bu nedenle tesniye (ikil) kullanımdan hemen sonra, Hz. Peygamber’in (s.a.) tüm hanımları uyarılmışlardır. Her ne kadar Kur’an’da söz konusu hatanın mahiyeti açıklanmamış ise de, hadislerde bazı ayrıntılar bulunmaktadır. Biz şimdi onları naklediyoruz.
Buhari’de Hz. Enes’ten rivayet olunduğuna göre, Hz. Ömer, “Rasulüllah’ın hanımları sırf aralarındaki rekabet nedeniyle, O’nu rahatsız ediyorlardı. Bunun üzerine ben de onlara, Rasulüllah (s.a) şayet sizleri boşarsa, Allah kendisine sizlerden daha iyi eşler nasip eder” dedim” diye buyurmuştur.
İbn Ebi Hatim, Hz. Ömer’in bu sözlerini, yine Hz. Enes’ten mervi olmak üzere şu şekilde nakletmiştir. “Hz. Peygamber’in (s.a.) hanımları ile arasının açıldığını haber aldım ve hemen onlardan herbirinin yanına giderek, “Sizler Rasulullah’ı (s.a) rahatsız etmekten vazgeçin. Yoksa Allah O’na, sizin yerinize daha iyi hanımlar bağışlar. En son hanımıyla konuşacağım zaman (Buhari’nin rivayetine göre bu Ümmü Seleme’dir) , o bana “Ey Ömer! Rasulüllah’ın (s.a) kendi hanımlarına nasihat etmesi yeterli değilmi ki sen onlara nasihat ediyorsun?” dedi ve ben bunun üzerine sustum, sonra Allah bu ayeti inzal etti.
Müslim’de İbn Abbas’tan rivayet olunduğuna göre, Hz. Ömer bu olayı şöyle anlatmıştır. “Hz. Peygamber’in (s.a) odasına çekildiğini haber alınca, hemen Mescid’i Nebevî’ye gittim. Herkes mescitte mahzun mahzun oturuyor, küçük çakıl taşlarıyla oynayarak içlerindeki sıkıntıyı açığa vuruyorlardı. Bazıları da Hz. Peygamber’in (s.a.) hanımlarını boşaması hakkında konuşuyordu.” Hz. Ömer daha sonra Hz. Aişe ile Hz. Hafsa’ya gidip, nasihat ettiğini ve Rasulüllah’ın (s.a) huzuruna varıp şöyle dediğini nakleder. “Hanımlarınız hakkında üzülmeyin. Şayet onları boşarsanız Allah sizin yanınızdadır. Cebrail, Mikail, Melekler, Ben, Ebu Bekir ve müminler sizinle beraberiz. Allah’a hamdolsun ki pekçok kez benim söylediklerim ve Allah’tan ümit ettiklerim tasdik olmuştu. Bu sefer de Tahrim Suresi’nin bu ayetleri nazil oldu. Bunun üzerine Hz. Peygamber’e (s.a.) , hanımlarını boşayıp, boşamadığını sordum. O “Hayır” dedi. Ben Mescid’in kapısında yüksek sesle, “Rasulüllah (s.a) hanımlarını boşamamıştır” diye bağırdım.
Buhari’de Hz. Enes’ten, Müslim’de, İbn Abbas, Hz. Aişe ve Ebu Hüreyre’den şöyle bir rivayet nakledilmiştir: “Hz. Peygamber (s.a) bir aylığına hanımlarından ayrı kalacağına söz verir. 29 gün geçtikten sonra, Cibril gelerek kendisine, “Yeminin tamamlandı, bir ay doldu” der.
Hafız Bedreddinu’l-Aynî, “Umdetu’l-Karî” adlı eserinde, Hz. Peygamber’in (s.a.) hanımlarının, bir grup Hz. Aişe, Hz. Hafsa ve Hz. Safiye, diğer grup Hz. Zeynep, Hz. Ümmi Seleme ve öteki hanımları olmak üzere iki gruba ayrıldıklarını bildiren bir rivayeti nakleder.
Tüm bu rivayetlerden, Allah Teâlâ’nın Hz. Peygamber’in (s.a) hanımlarının davranışlarını düzeltmek amacıyla müdahalesini gerektirecek kadar, Rasulüllah’ın (s.a) günlerinin çok sıkıntılı geçtiği anlaşılmaktadır.
Bu kadınlar her ne kadar toplumun en güzide hanımları olsalar da, nihayet insandılar ve beşeri zaaflardan beri değillerdi. Bazı zamanlar sürekli yokluk çekmeleri nedeniyle fakirlikten şikayet eder, Rasulüllah’tan refah istedikleri olurdu. Bu yüzden Allah, Ahzap: 28-29’u indirerek, onlara “Şayet ahiret hayatını ve onun refahını istiyorlarsa sabır ve şükür ile tüm bu zorluklara, Rasül’ün (s.a) yanında katlanmaları gerektiğini telkin ve tavsiye etmiştir. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Ahzab an: 41 ve giriş bölümü) Zaman zaman ise kadınlarda bulunan bazı fıtrî zaaflar nedeniyle, bir Peygamber hanımına yakışmayacak hatalar yapıyorlardı. Hz. Peygamber’in (s.a) , hayatındaki bu sıkıntılar nedeniyle, mücadelesini verdiği İslâm davasının zarar görmemesi için, Allah O’nun hanımlarını bu ayetleri inzal ederek uyarmıştır. “İçinde bulunduğunuz konumun hassasiyetini idrak edin. Sizler bir Peygamber hanımısınız. Sizlerin evi, herhangi bir kadının evi gibi değildir”. Bu ayetlerin ilk cümlesini bile duyduklarında, Peygamber’in (s.a) hanımları dehşet içinde kalmışlardır. Böylesine bir uyarıdan daha ne etkili olabilir? “Şayet Peygamber sizi boşarsa, Allah O’na sizden daha iyi eşler bağışlar”, Bu uyarı bile onlar için yeterince ağırdı. Yani, “Sizler müminlerin anneleri olmak şerefini yitirecek ve sizden daha hayırlı olan başka kadınlar Rasul’ün hanımları olacaklardır.” Bu uyarı sonrasında, Hz. Peygamber’in (s.a.) hanımlarından, Allah’ın uyarısını gerektirecek türde bir hata sadır olmamıştır. Bu bakımdan Kur’an’da biri Ahzab Suresi, diğeri Tahrim Suresi olmak üzere iki yerde Hz. Peygamber’in (s.a.) hanımlarına uyarıda bulunulmuştur.

11. “Müslim” ve “Mümin” kelimeleri birarada kullanıldığında, Müslim, Allah’ın emirlerine göre davranan; Mümin, samimi bir kalple iman eden kimse anlamına gelir. Bu bakımdan Müslüman kadınların birinci vasıfları, samimiyetle Allah’a, Rasulü’ne ve O’nun getirdiği dine iman etmek ve ahlâk, adalet ve muamelatta Allah’ın dinine fiilen uymak olmalıdır.

12. “Kanitat” iki anlama da gelir. Birincisi, “Allah’a ve Rasulü’ne tabi olan ikincisi, ‘Kocaya itaat eden”

13. “Tâibât” “Tâib” bir kimseye sıfat olarak kullanıldığında “Bir kez tevbe eden” değil, sürekli Allah’tan günahları dolayısıyla af dileyen, vicdanî hassasiyetiyle kendi zaaf ve hatalarını hissedip, Allah’tan utanan demektir. Bu özelliklere sahip olan bir kimse tekebbür göstermez, onda kendini beğenmişlik duygusu bulunmaz, yumuşak ve halim bir kişiliğe sahip olur.

14. “Abidât” ibadet eden bir kimse, elbette ibadet etmeyen bir kimse gibi Allah’tan gafil olmaz. Bir kadının iyi bir zevce olmasında bu vasfın çok büyük bir etkisi vardır. İbadet eden bir kadın, Allah’ın sınırlarını hiçbir zaman çiğnemez. Hak sahiplerine haklarını verir. İmanı her daim diridir, vicdanı hassas olur. Böyle kadınlardan, Allah’ın emirlerinden yüz çevirmeleri asla beklenmez.

15. “Sâihâtin”; bir çok sahabe ve tabiin bu kelimeyi “Saimat” şeklinde iza etmişlerdir. Bu kelime oruç için seyahat etmek münasebetiyle kullanılmıştır. Kadim dönemlerde birçok rahip ve derviş seyahat ederken yanlarında yiyecek taşımazdı. Bu yüzden de yiyecek bulana kadar aç kalırlardı. Dolayısıyla oruç tutmak, iftara kadar bir kimsenin aç kalması demek olduğundan, bir çeşit dervişlik sayılır. ibn Cerir, Tevbe: 12’nin tefsirinde Hz. Aişe’nin şu sözünü nakletmiştir: “Bu ümmetin seyahatı oruçtur.” Burada salih kadınlar tanımlanırken, “Oruç tutarlar” denmesiyle, sadece Ramazan orucu tutmaları değil, nafile oruç tutmaları da kastolunmuştur.
Hz. peygamber’in (s.a) hanımlarına, “Şayet Rasul (s.a) sizi boşarsa, Allah O’na bu sıfatlara haiz kadınlar verir” şeklinde hitap edilmiş olması, bu sıfatların onlarda bulunmamasını gerektirmez. Denmek istenen şudur: “Rasul’e eziyet veren davranışlarınızı terkedin ve bunun yerine o güzel sıfatları daha da geliştirmek için çokça çaba sarfedin.”

16. Bu ayette, kişinin, sadece kendisini Allah’ın azabından kurtarmasının yeterli olamayacağı, gücü yettiğince ailesini Allah’ın sevdiği kullar olacakları şekilde yetiştirmesinin de kendi sorumluluğu içinde olduğu bildirilmiştir. Şayet onlar cehennem yolunu tutmuşlarsa, gücü nisbetinde onlara engel olmaya çalışmalıdır. Sadece onların bu dünyadaki refahlarını değil, ahirette cehennemin yakıtı olmamalarını da düşünmelidir. Buhari’de İbn Ömer’den rivayet olunduğuna göre, Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: “Hepiniz yöneticisiniz ve yönettiklerinizden sorumlusunuz. Hükümdar halkından, erkek ailesinden, kadın kocasının evinden ve çocuklarından sorumludur.”
Cehennemin yakıtı insanlar ve taşlardır. Taşlar ile muhtemelen “Taş kömürü” kastediliyor olabilir. İbn Mesud, İbn Abbas, Mücahid, İmam Muhammed el-Bakır ve Süddî bu taşın kükürt taşı olduğu görüşündedirler.

17. Yani onlar, sadece suçluya verilen cezayı uygulayacaklar ve bu konuda hiç merhamet etmeyeceklerdir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.