SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA AHZAB SURESİ 1. VE 3. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
1- “Ey Peygamber: Allah’tan kork, kafirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz, Allah her şeyi bilir ve her yaptığı yerindedir.”
2- “Sana Rabbin tarafından vahyedilen kitaba uy; şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”
3- “Allah’a güven, dost ve dayanak olarak Allah yeter.”
Bu, genç İslam toplumunun toplumsal ve ahlâki hayatının çeşitli yönlerini düzenleyen Ahzab suresinin başlangıcıdır. Bu başlangıç İslamın sosyal düzeninin özelliğini ve bu düzenin gerek pratik hayatta gerekse vicdan aleminde dayandığı temel ilkeleri gözler önüne sermektedir.
Kuşkusuz islam bir konferanslar ve vaazlar, davranış ve ahlâk kuralları, yasa ve kanunlar, rejim ve gelenekler kolleksiyonu değildir. İslam bunların tümünü kapsıyor ama, sadece bunların tümü islam demek değildir. İslam teslim olmaktır. Allah’ın iradesine ve kaderine teslim olmaktır; daha baştan itibaren Allah’ın emir ve yasaklarına itaat etmeye, başka hiçbir direktife, hiçbir yöne yönelmeden, aynı şekilde O’ndan başkasına güvenmeden Allah’ın belirlediği hayat sistemine uymaya hazır olmaktır. Bu, daha baştan itibaren şu yeryüzünde yaşayan insanların, tek ve ortaksız Allah’ın belirlediği evrensel yasalar sistemine boyun eğdiklerinin bilincinde olmaktır. Hem kendilerinin hem içinde yaşadıkları yeryüzünün hem yıldızların hem galaksilerin hareketlerini yönlendirenin; gizli açık, görünmeyen-görünen, akılların algıladı,y-insanın kavrama yeteneğinin algılama bakımından yetersiz kaldığı top yekün varlık alemini bu bir ve ortaksız İlâh’ın yönettiğini bilmektir. Yüce Allah’ın emirlerine uymaktan, yasaklarından sakınmaktan; yüce Allah’ın kolayca kullanmaları için buyruklarına verdiği sebeplere sarılıp sonuçlara katlanmaktan başka seçeneklerinin olmadığını kesin şekilde bilmektir. İşte temel budur. Bundan sonra, vicdanda yer eden inanç sisteminin gereklerinin fiili tercümesi ve nefsin Allah’a teslim olmasının, onun hayat sistemine göre hareket etmesinin pratik sonuçları olan şeriat ve kanunlar, rejim ve gelenekler, davranış ve ahlâk kuralları bu temele dayalı olarak biçimlendirilir. İslam bir inanç sistemidir. Şeriat bu inanç sisteminden kaynaklanır. Toplumsal düzen de bu şeriata dayandırılır. İşte birbirini bütünleyen, birbiri ile bağlantılı olan, karşılıklı etkileşim halinde bulunan bu üçlü islam demektir.
Yepyeni kanunlar koyarak, alışılmışın dışında uygulamalar belirleyerek müslümanların sosyal hayatlarını düzenleyen Ahzab suresinin ilk direktifinin Allah’tan korkmaya ilişkin olması bu yüzdendir. Bu direktif bizzat bu kanunları ve düzenlemeleri uygulamayı üstlenen Peygamber efendimize yöneliktir. “Ey Peygamber, Allah’tan kork.” Çünkü Allah’tan korkmak, O’nun gözetiminin bilincinde olmak, O’nun yüceliğini hissetmek en başta gelen ilkedir. Vicdanın derinliklerinde kanun koyma ve bu kanunları uygulamayı gözetleyen bekçidir. İslamın öngördüğü bütün yükümlülükler, bütün direktifler bu temele bağlanır.
İkinci direktif ise kafir ve münafıklara itaat etmemeyi, onların direktif ve önerilerine uymamayı, görüş ve teşvik amaçlı sözlerini dinlememeyi öngören yasaktır: “Kafirlere ve münafıklara itaat etme..” Bu yasağın, Allah’ın vahyettiği kitaba uymaya ilişkin emirden önce vurgulanması, o sıralar Medine ve çevresinde yaşayan kafir ve münafıkların müslümanlar üzerindeki baskılarının çok ağır olduğunu gösteriyor. O kadar ki, onların görüş ve direktiflerine uymamaya ilişkin bu yasağın konulmasını, onları ve baskılarını bertaraf etmeye fiilen başlanmasını gerektirmiştir. Bu yasak her zamanki toplumlar için geçerlidir. Mü’minleri genel anlamda kafir ve münafıkların görüşlerine aymaktan, özellikle inanç, kanun koyma ve sosyal düzen açısından onlara itaat etmekten sakındırıyor. Bununla müslümanların hayat sisteminin tamamen Allah’ın dinine uygun olması, kesinlikle başka görüş ve direktiflerin bu sisteme bulaşmaması amaçlanıyor.
Şu halde hiç kimse -zayıflık ve sapmaların egemen olduğu dönemlerde kimi müslümanların yaptığı gibi- kafir ve münafıkların sahip oldukları dış görünüşü itibariyle parlak olan ilmi birikime, deneyim ve beceriye kanmamalıdır. Çünkü her şeyi bilen ve her şeyi bir hikmete göre yerli yerinde yapan sadece yüce Allah’tır. Bu sonsuz bilgisi ve hikmeti uyarınca mü’minlerin uyacakları hayat sistemini belirleyen O’dur. “Şüphesiz Allah her şeyi bilir ve her yaptığı yerindedir.” İnsanların bilgisi ise özden yoksun bir kabuktur ve üstelik çok azdır!
Bunun hemen ardından gelen üçüncü direktif ise şudur: “Sana Rabbin tarafından vahyedilen kitaba uy…” Çünkü direktif vermeye yetkili tek merci burasıdır. Uyulmayı hakkeden biricik kaynak budur. Ayet ifadenin yapısında gizli bulunan bazı anlamlı mesajlar içeriyor. “Sana Rabbin tarafından vahyedilen kitaba uy.” “Sana” kelimesiyle vahiy Peygamberimize özgü kılınıyor. “Rabbin tarafından” tamlaması ile de vahyin kaynağı vurgulanıyor. Buyruğuna uymanın kaçınılmaz olduğu yüce Allah’tan gelen somut ifadenin yanı sıra, cümlenin yapısında belirginleşen bu duyarlı ve anlamlı mesajlarla da Allah tarafından vahyedilen kitaba uymanın zorunluluğu vurgulanıyor. Bunun üzerine yapılan değerlendirme ise şöyledir: “Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Sizinle ilgili bilgileri ve sizin neler yapmakta olduğunuzu O vahiy kanaliyle size bildiriyor. Sizin yaptıklarınızın gerçek mahiyetini, sizi bu tür eylemlere iten vicdanlarınızda yer eden arzularınızı bilir.
Son direktif ise şudur: “Allah’a güven, dost ve dayanak olarak Allah yeter” İnsanların senin yanında ya da karşında olmalarına önem verme. Komplo ve tuzaklarına aldırma. Bütün işlerini Allah’a bırak. O, sonsuz ilmine, hikmet ve ön tasarımına göre bu işleri yönlendirir. İşi en sonunda Allah’a bırakmak ve sadece O’na dayanıp güvenmek, kalbin gölgesinde yatıştığı sağlam bir dayanaktır. İnsan kalbi bu dayanağın yanında kendi etkinliğinin sınırını bilir ve artık ötesine geçmez. Bunun ötesini içten bir bağlılıkla, güvenle, teslimiyetle her türlü emir ve yönlendirme yetkisine sahip olan yüce Allah’a bırakır.
Şu üç unsur: Allah korkusu (Takva), O’nun vahyettiği kitaba uyma, -Kafir ve münafıklara karşı tavır almakla birlikte- sırf O’na dayanıp güvenme unsurları davetçinin gücünü arttırır, onun daha duyarlı ve dikkatli hareket etmesini sağlar. Davetin Allah’tan gelen, Allah’a doğru yol alan ve Allah’a dayanan açık ve katışıksız metoduna göre yoluna devam etmesini sağlar. “Dost ve dayanak olarak Allah yeter.”
Bu direktifler duygusal gözlemlere dayanan kesin bir mesajla sona eriyorlar: