Hamd âlemlerin Rabbi Rahman ve Rahim, din gününün sahibi ALLAH Azze ve Celle’ye mahsustur. Salat ve Selam sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’e onun aline ve ashabına olsun İNŞAALLAH.
ALLAH Azze ve Celle’ nin emsalsiz ve yoktan var ettiği yeryüzünde O’nun verdiği rızıklarla hayatını sürdüren bizler nefislerimizin azgın istek ve arzularını İslam’a tabi kılmak hususunda azami gayret ve çaba göstermek zorundayız. Başka türlü imtihanı kazanmamız mümkün değildir. İnsanlık tarihi boyunca yeryüzünde yaşayanlar misak aleminde verdikleri söze sadık kalıp kalmayacaklarına dair daima imtihan edilmişlerdir. Onları hakka davet ederken karşılaştıkları engeller onları bu davadan ve dava yolunda mücadeleden hiçbir zaman alıkoyamamıştır. Bizler örnek ve önder edindiğimiz Rasulleri ve özellikleri Hz. Muhammed (sav)’i çok iyi araştırmalı ve O’nu takip ve taklid etme hususunda samimi olmalı ALLAH Azze ve Celle’nin rızasını aramalıyız. O’na tabi olmanın kurtuluşun tek yolu olduğunu burada bir daha hatırladıktan sonra insanlığa gönderilmiş son Rasul Hz. Muhammed (sav)’ in gönderildiği şeriat ve şeriattan sapmaya sebep olacak anlayışlardan birisinin açıklandığı BAKARA 170. Ayetin muhtevası hakkında araştırma yaptığımızda karşımıza toplumların sapkın anlayışlarından birisi çıkmaktadır. Ayet-i kerime şöyledir;
“ Onlara ALLAH(C.C)’ın indirdiğine uyun dendiğinde, “Hayır, biz atalarımızı bulduğumuz (yol)’a uyarız!” derler, peki ama ataları bir şeyi anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar damı (onların yoluna uyacaklar)?”
Önce insanların dalalete düşmesine sebep olan anlayışına bir göz atalım. Bir toplum hakkında anlayış, inanç esasları ve kurallar, kanunlar koyan insanlar vardır. Bu şu demektir ki, o topluluk geçmişleriyle kurduğu bağı bu anlayışa göre kuruyor hayatını geçmişindeki insanların ortaya koyduğu inanç ve kanunlara göre düzenliyorsa ve o toplum atalarının dinine uyuyor ve atalarını ilah ediniyor demektir. İslam’a uymayan bütün inanç ve kurallar toptan reddedilmelidir.
Mesela İbrahim (a.s), kavmini İslam’a davet etmekle görevlendirildiğinde kavmini ALLAH Azze ve Celle’den başkasından yardım ister halde buluyor. Yani kavmi “iyyakenabudu ve iyyakenestain” ancak sana kulluk ederiz ve yine ancak senden yardım dileriz” ilahi buyruğuna karşı bir inanç üzerindeydi. Aynı zamanda kavmi sosyal yaşantısında Nemrud’un koyduğu kanunlarla hayatını sürdürüyordu. İbrahim (a.s) onlara “ kendi ellerinizle yaptıklarınıza mı kulluk ediyorsunuz?” dediğinde “biz atalarımızı böyle bulduk” diye cevap vermişlerdi. Dikkat edilirse o insanlar daha önce yaşamış insanların ortaya koyduğu hayat sistemine ve kulluk inancına bağlı bir hayat yaşamaktaydılar. Daha sonra gelenler atalarının izinde olduklarını ortaya koymuşlardır. Bugünkü gerçekler İbrahim (a.s)’in kavminin üzerinde olduğu hayattan farklı olmayan bir hayat yaşayan toplumla karşı karşıya olduğumuzu ortaya koymaktadır. Peki, bizler nasıl yapmalıyız ki önce kendimizi Atalar dininden İslam’a girerek kurtaralım, sonra atalar dinindeki insanları Hakka davet edelim. Ayet-i Kerime’de;
“Onlara ALLAH(C.C.)’ın indirdiğine uyun denildiğinde” şeklindeki meali şöyle anlamalıyız. ALLAH Azze ve Celle bütün Rasulleri ortak bir din ile göndermiştir ki O dinin adı da İSLAM’dır. Allah Azze ve Celle bu dine girişin şartını Rasuller vasıtasıyla bildirmiştir. Bu da “LA İLAHE İLLALLAH” inancıdır. Bu din İtikadi, Ameli ve kanunlarıyla bir bütündür. Bir kimse bu dini bütün kısımlarıyla kabul etmedikçe bu dine girmiş olmaz yani Müslüman olamaz. Bu dinin inançtaki temel anlayışı; “Bütün mahlukatı ALLAH Azze ve Celle yaratmıştır. Yani sahibi O’dur. Bu da demek oluyor ki yarattıklarını idare etmek, yönlendirmek kurallar koymak O’nun hakkıdır. Biz insanları da ALLAH Azze ve Celle yaratmıştır. Varlık aleminin bir parçası olan insanında hakkında iman esasları belirleme, toplumsal yaşantıya yönelik hükümler koymak ve ihtilaf ettiği meselelerin çözümü için hükümler koyma hakkı ALLAH Azze ve Celle’ye aittir. Bu dinin anlayışının kısa bir izahı olan bu açıklamaya inanmaya çağrılması “ALLAH(CC)’ın indirdiğine uyun” şeklindeki çağrının ne demek olduğunu anlamamıza sebep olacaktır. Bu çağrı yani “ Yaratmakta emretmekte ALLAH(CC)’a mahsustur.” İnancını kabul etmeye çağrılan bir kimse benim atam İsviçre’den, İtalya’dan, Almanya’dan, İngiltere’den derleme yaprak bir sistem kurmuş benim için bir inanç esasları belirlemiş; Mesela Halkçılık, Devletçilik… gibi 6 iman esası belirlemiş ve ALLAH(CC)’ın haram kıldığı faiz, zina, içki ve kumar gibi şeyleri serbest bırakmış, İslami kıyafetleri, amelleri ve bunun gibi emirleri kamusal alan safsatasıyla yasaklamış ben ona uyarım dediğinde veya bu sistemi benimseyip koruduğunda, yaratılış gayesi kulluk yapmak ALLAH Azze ve Celle’ye itaat etmek olan bir takım insanların hadlerini aşarak yaratıcısının yetkilerine ortak olduğunu iddia edecek derecede alçak ve küstah olan sistemlerin devamı için katkı sağlarsa o insan veya insanların ALLAH(CC)’ın indirdiğine uymaktan uzaklaşmış ataların dinine tabi olmuşlardır.
“Atalarının anlamayan ve doğru yolu bulamayanlardan olması” ne demektir. Bir insan yaşadığı dünya ve çevresindeki gezegenler, ağaçlar ve diğer mahlukat üzerinde düşünmeyip, aklını kullanmayıp, yaratıcısının koyduğu bu mükemmel düzenin ışığında yegane ilahın ALLAH Azze ve Celle olduğu gerçeğini anlayamamış ve O’na teslim olamamış yani kurtuluşun (cennetin) her şeyden önce ilahi rızanın yolunu bulamamış olsalar da mı? Hala bu yolda devam edecek sıratı müstakime gelmeyeceksiniz.
Rabbim istikametini, sıratı müstakim üzere kuranlardan olmamızı, gayesini de İlahi rıza üzerine bina edebilmeyi nasip eylesin.
VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN
SELAM VE DUA İLE