EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA NUH SURESİ 12. VE 16. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
12- “Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. Size (ürün yüklü) bağlar-bahçeler versin, ırmaklar da versin.”(12)
13- “Size ne oluyor ki, Allah’tan bir vekarı ummuyorsunuz?”(13)
14- “Oysa O, sizi gerçekten tavır tavır yaratmıştır.”(14)
15- “Görmüyor musunuz; Allah, yedi göğü birbirleriyle bir uyum (mutabakat) içinde yaratmıştır?”
16- “Ve ayı da bunlar içinde bir nur kılmış, güneşi de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır.”
AÇIKLAMA
12. Kur’an-ı Kerim’in pekçok diğer ayetlerinde de açıklandığı gibi, Allah’a isyan eden için sadece ahiret değil, bu dünya da dar gelecektir. Öte yandan, eğer bir topluluk inkâr yerine iman eder, takvaya ve Allah’ın emirlerine itaat ederse sadece ahirette değil, bu dünyada da onun üzerine Allah’ın nimetleri yağacaktır. Taha Suresi’nde buyruluyor ki: “Kim benim zikrimden yüz çevirirse, onun için bu dünya dar olacak ve kıyamet günü kör olarak haşrolunacaktır” (Ayet 124) . Maide Suresi’nde de buyuruluyor ki: “Eğer bu Ehl-i Kitap, Tevrat, İncil ve Rablerinin gönderdiği diğer semavi kitapları gereğince yerine getirselerdi muhakkak ki üzerlerine rızık yağacak ve yer altından da rızık kaynayacaktır.” (Ayet 66) Araf Suresi’nde ise buyuruluyor ki: “Eğer o ülkelerin halkları inanıp sakınsalardı, şüphesiz üzerlerine gökten ve yerden bolluklar açardık” (Ayet 96) Hud Suresi’nde Hud (a.s) kendi kavmine şöyle hitap etmiştir: “Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, O’na tevbe edin, sağanak (bol nimetler, yağmurlar) yağdırsın ve gücünüze güç katsın. (Ayet:52) Ayrıca Peygamber (s.a) sıfatıyla yine Hud Suresi’nde Mekke ehline şöyle hitap edilmişti; “Rabbinizden bağışlanma dileyin, O’na tevbe edin.
O da sizi, bir vakte kadar bu dünyada güzel bir meta ile metalandırsın.” (Ayet 3) . Bir hadisi şerifte de Allah Rasulü Kureyşlilere şöyle seslenmişti; Bir kelimedir ki; eğer onu kabul ederseniz Arab’a da Acem’e de galip gelirsiniz. İzah için bkz. Maide an: 96; Hud an: 3; ve 57; Taha an: 105; ve Saad Suresi’nin girişi.
Kur’an’ın bu aynı hidayetine uyarak bir kere Hz. Ömer kıtlık yüzünden yağmur duasına çıkmış ve sadece istiğfar etmekle yetinmişti. Herkes “Ey müminlerin emiri; yağmur için dua etmediniz” diye hatırlatınca “Ben semanın yağmur gelen kapılarını vurdum” buyurmuştu. Sonra da Nuh Suresi’nin bu ayetini okumuştu. (İbn Cerir ve İbn Kesir) Bir kere Hasan Basri’nin meclisinde bir şahıs kuraklıktan şikayet etti. O da O’na “Allah’a istiğfar et” dedi. Başka bir şahıs mali sıkıntılarından, bir diğeri çocuğunun olmamasından, bir başkası da arazisinin verimli olmayışından şikayetçi oldular. Her birine aynı cevabı, “Allah’a istiğfar ediniz,” karşılığını verdi. Bu sefer orada bulunanlar “Herkese aynı şeyi söylüyorsun” dediklerinde ise cevap olarak Nuh Suresi’nin bu ayeti okundu (Keşşaf.)
13. Yani bunlar, bu dünyanın bu küçük reislerinin önderlerinin vs. şereflerini rencide edecek bir hareket yapsalar bunu çok tehlikeli buluyorlar ama Alemlerin Rabbi olan Allah’ın da bir şerefi olduğunu hiç düşünmüyorlar. O’na karşı geliyorsunuz. O’nun ilahlığına başkalarını da ortak ediyorsunuz, ve de O’nun, sizi bu yüzden cezalandıracağından hiç çekinmiyorsunuz.
14. Yani, yaratılışın muhtelif aşamaları geçildikten sonra sizi bu halinize getirdik. Önce siz anne ve babanızın sulbünde ayrı ayrı sperm haline idiniz. Ondan sonra Allah’ın kudreti, iki nutfeyi bir araya getirmiş ve sizin hamlinize karar kılmıştı. Bilahare sizi annenizin karnında merhale merhale geliştirerek bir insan haline getirmiş, bu dünyada bir insan olarak ihtiyacınız olan bütün güç ve kuvvetleri size yerleştirmişti. Sonra da can sahibi bir bebek olarak sizi ana rahminden dünyaya getirdi ve her an sizin bu durumunuzu tekamül ettirdi, geliştirdi. Ta ki siz artık bir genç insan oldunuz. Hayatınız süresince değişik merhaleler gördünüz. Bütün bu merhalelerde siz hep Allah’ın elinde idiniz. Eğer O isteseydi sizin hamliniz karar kılınmazdı. Sizin yerinize başka bir kişi orada karar kılınırdı. Ve yine eğer O isteseydi sizi ana karnında sağır, kör, dilsiz ve kötürüm ederdi, ya da akılsız ederdi. Eğer O isteseydi sizi bu dünyada başka bir surette yaratır veya doğduktan sona sizi helak edebilirdi. Bütün bunlar için Allah’ın bir işareti kafiydi. İşte o kadar çaresizsiniz ki, O’na karşı yaptığınız her türlü küstahlığa rağmen nasıl olur da kurtulacağınızı zannedersiniz. Her türlü nankörlük ve isyankarlığı yaparsınız da bunlardan dolayı bir ceza görmeyeceğinizi mi sanırsınız?